Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis arasındaki son görüşmenin detaylarını her zamanki gibi Rum basınından öğrendik. 100 bin Kıbrıslı Rum’un geri dönüşüne olanak sağlanacağını ve 1974 öncesindeki mülkiyet rejimine dönüşün konuşulduğunu yazan Rum basını, sadece Rumları değil, bazı Kıbrıslı Türkleri de pek memnun etti.

   Politis gazetesi Rum tarafının, mülkiyet ve toprak konularındaki görüşmeye, “ya Kıbrıs Rum ya da Kıbrıs Türk idaresi altında 100 bin göçmenin geri dönmesi, ayrıca AB normları ve dört serbestliği de göz önüne alarak dini anıtların iadesi hedefiyle gittiğini” iddia ederken, bizdekilerden birkaç kez dinlememe rağmen ne demek istediklerini anlayamadığım birkaç lakırdı dışında açıklama gelmedi.

  Yetkililer yerine kendini yetkili addedenlerden cevap gelince sosyal medyada ak koyun kara koyun çıktı ortaya.


Kıbrıs Türkü meğer ne kadar düşmanmış birbirine…

Ne öfkeliymiş Güney’den gelenlere;

Ne öfkeliymiş buradan mal alanlara…

“Şimdiye kadar oturduklarına saysınlar” diyorlar.

“Kiracı, yıllar sonra ‘ben bu kadar oturdum, bu ev benim diyebilir mi” diyorlar…

“Beleş mal tatlı da tuluat tiyatrosu izlemek enfes. Bugün kanalları ele geçirip bol bol ağladılar. Senin değil be efendi gadalaves” diyorlar…


“Bu milliyetçi diye geçinenler hep avantaya alıştırıldılar ama her inişin bir de yokuşu olduğunu unutuyorlar” diyorlar…


“Zaten barışın önündeki en büyük tehlike iki taraftaki bu zihniyetlerdir. Ama işin altında haksız yere tuttukları Rum malları var, mammacıklar tehlikede” diyorlar…


Hatta çok daha ağırlarını da diyorlar...


Yorumlar, Rumların savunduğu minval üzerinde; Hani Türkiye’nin bir gün canı sıkıldı, gideyim şu adayı alayım dedi, geldi, Rumları Güney’e kışkışladı, kendi Kuzeyde kaldı. Öyle olunca da Rum malları Türklerin eline geçmiş oldu!


Bugüne kadar, “Böylesi garabet, böylesi haince bir düşünce ancak ve ancak Rum’dan çıkar zira kendini haklı çıkarmak zorunda” dediyseniz yukarıdaki yorumlardan, yanlış düşüncede olduğunuzu görebilirsiniz zira Kıbrıs Türkünün içindeki haset insanlar ucunun kendilerine de dokunacağını bile bile Rum’a destek vermekteler.


Güney’deki evlerini barklarını bırakıp 1974’ten sonra Kuzey’e geçen ve bir Rum malına başını sokan kişilerin göçü kendilerinin istemediği açıkken, bazılarının “yeter oturduğunuz, iade edeceksiniz” diye sevinçle el çırpmalarının nedenini anlayan varsa bize de anlatsın.


1963-1974 yılları arasında köylerinden, işlerinden çıkarılan ve bırakın ekonomik ambargoları, yaşam hakkı ellerinden alınan Kıbrıs Türkünün çektiklerinin 10’da bir kefaleti bile değildir bugünkü tuttukları topraklar.


Hiçbir Kıbrıs Türkü evini köyünü bırakıp Güneye göçmek istemedi. Kuzeye gelen her Kıbrıs Türkünün Güney’de bıraktığı köyü dünyanın en yaşanası yeriydi. Anılarla beraber bir parçaları kaldı o evde.


Mal dağıtımlarında haksızlıklar olmadı mı, oldu ama bunun sorumlusu kişiler değil, devlettir.


Bazılarının, bu malların el değiştirdiği konusunu es geçip,“41 yıl oturduklarına saysınlar” demeleri daha da abes. Herkes biliyor ki; KKTC’nin birçok yerindeki mülkler bugün ikinci, üçüncü, dördüncü sahiplerin elinde. Kıbrıslı Türk veya bir yabancı parasını saymış, gerçek değerinden mal almış. Bu kişilerin durumunu hesap eden yok. Ve bu söylentilerin KKTC inşaat sektörüne vuracağı darbeyi…


Özetle; Mülkiyet konusunda 1974 öncesine dönmek hiçbir şekilde mümkün değil. Zaten Doruk Anlaşmaları dâhil birçok anlaşma bu talebe cevaz vermiyor ve iki kesimliliği sulandıran, KKTC’yi tamamen yok sayan, Kıbrıslı Türkleri yeniden evinden barkından eden çözüme de çözüm değil, çözülme deniyor.