İstihbarat işiyle iştigal eden tüm örgütler yatak odalarına özel ilgi duyarlar. Elde ettikleri bilgilerle şantaj yapıp, para ve iktidar ister ya da pozisyonlarını sağlama alırlar.

Amerikan Federal Soruşturma Bürosu FBI'ın kurucusu ve ilk başkanı olan J. Edgar Hoover’ı, 1924 yılından 1972’ye dek 48 yıl boyunca başkan olarak görevde tutan sır da buydu.

Hoover görevine Calvin Coolidge başkan olduğunda başladı, sonraki başkanlar; Herbert Hoover, Franklin D. Roosevelt, Henry Truman, Dwight Eisenhower, John F. Kennedy, Lyndon Johnson ve Richard Nixon döneminde bile hâlâ FBI Başkanı’ydı.

Kendisini görevden almak isteyen Kennedy ailesine şantajla diz çöktürdü. Hem yerini sağlamlaştırdı, hem de Kennedy ailesinin himayesindeki siyah hakları savunucusu aktivist Martin Luther King’in teknik takibe alınmasına karışılmamasını istedi. Kennedy'ler şartları kabul edince de Senato'da iki partinin liderleri olan Demokrat senatör Mike Mansfield ve Cumhuriyetçi senatör Everett Dirksen ile üçlü bir toplantı yaptı.

Tarihçilere göre toplantıda Hoover, onlarca senatör hakkında elindeki yatak odası malzemelerinden bir demetlik sunum yaparak, "Washington'da kimse güvende değil" mesajını verdi.
Bu arada Martin Luther King’e nefes aldırmadı ve en sonunda öldürülmesini sağlayan süreci tamamladı.

ABD değil sadece, Rusya, İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkelerde de yüzlerce olay var bu konuda. İngiltere Savunma Bakanı John Profumo’nun 19 yaşındaki parti kızı Christine Keeler'la ilişkisi nedeniyle ortaya çıkan skandal aradan 50 yıldan fazla zaman geçti, hâlâ unutulmadı… Asıl skandal ise Keeler'ın aynı zamanda Yevgeni Eugene Ivanov'la; yani bir Sovyet ajanıyla olan birlikteliğiydi.
Batılı istihbarat servisleri Türkiye’de yıllarca cirit atarak ülke politikalarını dizayn ettiler. Bu konuda ne kadar yatak odası şantajı yaptılar bilinmez ama istihbaratın millileşmesi tehlikesini en fazla onlar gördükleri için MİT’in başına Hakan Fidan geçer geçmez hemen karalama kampanyası başlattılar. Cemaati de bu konuda maşa olarak kullandılar ve devreye soktular.

Zaten, yetenekli şakirtlerini Amerikan istihbarat servislerinin rahle-i tedrisinden geçirerek hayli adam yetiştiren Cemaatin yatak odalarına ve şantajlarına ilgisi sır değil. Bu konuda Batı’daki abi ve ablalarına kendilerini ispat etmek için yırtınıyorlar. Nitekim İzmir’deki “askeri casusluk” davasında maharetlerini tek tek sergilediler. Gerçi davanın baştan aşağı kurmaca ve skandallarla dolu olduğu iyice ortaya çıktı. Misal, “casusluk maksadıyla subaylarla düşüp kalktığı”nı iddia ettikleri genç kız Adli Tıp’dan bakirelik raporu aldı… Yine misal, bir subaya ait “casusluk belgelerini” onun adıyla karıştırdıkları başka bir adamın evinden aldılar. Ama ne gam. Bu kadar tezgâhta “azıcık” defo olsundu.

17 ve 25 Aralık darbe girişimlerinin ardından da tüm el becerilerini ortaya koydular. Ama bir yandan da “muta nikahı” benzeri tehdit dolu imalarda bulunmayı da ihmal etmeden.
Şimdi, MİT’in ardından çöreklendikleri yargıyı bırakmamak için nasıl bir korkunç melanetin içine girebileceklerinin ipuçlarını verebiliyorlar.

Star gazetesi yazarı Elif Çakır’ın dünkü haberi vahimdi. Adaletin karar verici mekanizmalarında yer alan cemaatçi hâkim ve savcıların ifadeleri kan donduruyor.

Mersin’den bir Hâkim… Adı Mehmet Tank. Bakın, www.adalet.org adlı sitede HSYK seçimleri öncesinde rakip aday listesi çıkaran Yargıda Birlik Platformu üyeleri için neler yazıyor:
“Eyy Yargıda Birlik?Platformu’na destek verecek olanlar! Saray’dan memnunsanız size diyeceğim bir şey yok. Ama yarın bir gün duyulmasını istemediğiniz bir şeyleriniz varsa aman ha anahtar deliklerinizi sıkıca kapatın!.. Eyy Yargıda Birlik Platformu’ndaki arkadaşlar, aman dikkat! Her ailenin, her sarayın bir yatak odası olduğu gibi sizin de vardır elbet.”

Bu okuduklarınızdan sonra ona hâkim demeye diliniz varabilecek mi?

İnsan “Bunlar mı adalet dağıtıyor, bu kirlenmiş zihin yapısı nasıl suçlu ile suçsuzu ayırt edebilir” diye sormadan edemiyor.

Yarının Türkiye’si için tehlike gerçekten ciddi.

(Türkiye'den)