Başlığa bakıp 'yazarımız Suriye ile İngiltere'yi karıştırdı galiba' demeyin çünkü şu anda dünyanın gözü Şam'dan çok Londra'da.

aten Esed'in katliamları buralarda kimsenin umurunda değildi, bugünlerde gündeme bile gelemez.
30. Yaz Olimpiyatları için Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç başkanlığındaki Türk kafilesi ile birlikte Londra'dayım.

Bu devasa organizasyonun yazılması gereken birden çok boyutu var. Çünkü olimpiyat sadece spor olayı değil.

Oyunlar İngilizler için adeta gurur meselesi olmuş. Ülkenin tek gündemi var. Daha önce 1908 ve 1948 oyunlarına ev sahipliği yaptıkları için tecrübeli sayılırlar.

Gerçekten de İngilizler olimpiyatlar için çok çalışmış. Bunu havalimanında iken anlayabiliyorsunuz. Her yerde gönüllüler-görevliler var.

Şehir neredeyse yenilenmiş. Olimpiyat köyü sıfırdan yapılmış. Trafik için ekstra düzenlemeler var.
Londra'da yerel yöneticiler 'işi olmayan mümkünse Londra'yı terk etsin' çağrısı yapmış. Bu çağrı sonuç vermiş ve binlerce İngiliz tatile gitmiş.

Ama yine de son iki gündür trafik felaket.

Otelden olimpiyat köyüne gidebilmek 2 saati aşıyor. İngilizler on bin gönüllü ile koordinasyonu sağlamaya çalışıyor. Gönüllülük güzel bir iş fakat ortaya komik durumlar çıkıyor. Yolları ve sponsorların verdiği arabaları tanımayan şoförler kaybolabiliyor.

Nitekim gönüllü şoför Amerikan heyetini 5 saat dolaştırdıktan sonra yerine ulaştırabildi.

İngilizler Ramazan için de çok ciddi hazırlanmışlar.

Olimpiyat köyünde mescit, sahur ve iftar veren yemekhane açılmış. Ayrıca Müslüman olsun olmasın tüm görevlilere oruç ve Ramazan brifingi verilmiş.

İngiliz milli takımının Müslüman oyuncuları iftar bile verdiler. Yani takdir edilecek bir hassasiyet var.

Güvenlik endişesi mi başka bir proje mi?

Böyle devasa bir organizasyonla ilgili çok şey yazılabilir fakat 2012 oyunlarının en dikkat çeken boyutu güvenlik.

Her yer polis ve asker kaynıyor. Havalimanından itibaren her yer izleniyor, silahlı polisler devriye geziyor.

Çünkü olimpiyatlara yönelik ciddi bir terör endişesi var.

Bu tehdidin gerçekliği tartışmalı.

Ama İngiliz yönetimi en kötü senaryoya göre hazırlık yapıyor. Ayrıca unutmamak gerekir ki Başbakan Erdoğan'ın da aralarında bulunduğu 200'ü aşkın devlet ve hükümet başkanı, bakan ve üst düzey isim açılış töreni için bugün burada.

Havalimanına ve kalabalık mekanlara özel bir sistem kurmuşlar.

Sisteme girilen birtakım anahtar kelimeleri algılayan kameralar hemen o kişileri izlemeye alıyor. Mesela kazara 'Takım bomba gibi, madalya garanti' gibi bir laf etseniz 'tehdit' olarak algılanıyorsunuz.

Saldırı ihtimaline karşı çatılara uçaksavarlar yerleştirildi. Thames Nehri'nde savaş gemisi bile var.

Fakat bu konuda ortalık komplo teorisinden geçilmiyor.

Çünkü güvenlik işini G4S adlı şirkete verdiler. Ancak olimpiyatların açılışına aylar kala G4S'in hazır olmadığı ortaya çıktı. Titizliği ile bilinen İngilizler'in bu senaryosu çok akla yatkın değil.

Sonra devreye hükümet girdi ve orduyu göreve çağırdı.

Dünyanın muhtelif yerlerinden İngiliz askerleri getirildi. Mesela olimpiyat köyüne giderken didik didik aranan aracımı kontrol eden askerlerin bir kısmı Afganistan'dan bir kısmı da Almanya'dan gelmişti.

Oyunlarda 13 bin özel güvenlik görevlisine ilave olarak 13 bin 500 asker görevlendirildi.

G4S olayı ile ilgili hadsiz teori var. Hükümetin bir projesi olduğunu iddia edenler de var.

Şimdi gelelim başlıktaki 13 bin kişinin ölümü ihtimaline.

Olimpiyatlarla ilgili komplo teorileri havada uçuşuyor. Öyle ki bu konuyla ilgili sanal dünyada yok yok.

Hiç de azımsanmayacak kadar kişinin inandığı teori ise şöyle. Bu gece yapılacak açılış töreninde yapılacak saldırı sonrası 13 bin kişi ölecek!

Ezoterik bir kısım yazarlar öyle senaryolar yazıyor ki 'acaba' dememek mümkün değil.

Olimpiyatların logosu -ki hiçbir estetiği yok- Logonun 'zion' gibi okunduğu iddiasının taraftarı az değil. Onlara göre 1948 olimpiyatlarına Londra yine ev sahibiydi ve İsrail kurulmuştu.

Bu senaryolara inanan hatırı sayılır bir kalabalık var. Hükümetin güvenlik tedbirlerini görünce 'galiba onların içinde Cameron da var' diyebilirsiniz.

Saldırı olur mu olmaz mı bilmiyorum.

Ama şurası kesin ki olimpiyat bir şehri inanılmaz değiştiriyor ve İstanbul'un böyle bir organizasyona ihtiyacı var.

(Bugün gazetesinden alınmıştır)