Her gün güne başlamak için yumuşak ve sıcak yataklarımızdan kalkıp, işe gitmek, çocuklarımızı okula götürmek, okula gitmek veya nereye olursa olsun bir yere ulaşmak için yollara koyuluyoruz. Bu yolculuklarda bize eşlik eden kendi aracımız, ya da toplu taşıma araçları oluyor.

Güne toplu taşıma ile başlayacaksak, antilobu yakalamak için pusuya yatmış timsahlar gibi aracın gelmesini bekliyoruz duraklarda. Ne zaman ki o araç durağa yanaşıyor ve kapılarını açıyor, içinizdeki ilkel benlik ve yer kapma dürtüsü içinde oluşmuş savaş veya kaç tepkisi ortaya çıkıyor. Bir anda ortam Çanakkale muharebesi oluyor. Çocuklar, yaşlılar ve kadınlar eziliyor. Kimileri hoş olmayan sözcükleri çevresini savuşturarak öfkesini yansıtıyor, kimisi ise sessiz öfke yaşayıp kinleniyor.

Bir toplu taşıma aracına ulaştıktan sonraki bekleme süreci ne kadar uzarsa problem yaşama ihtimali de bu ölçüde artıyor.

Peki biz sadece bir metrobüs, otobüs ve benzeri bir toplu taşıma aracını durakta beklerken vücudumuzda neler oluyor? Demin söz ettiğimiz savaş veya kaç tepkisi ilkel dönemler için bireyin yaşamasını sağlayan önemli bir dürtüydü. Ancak günümüzde itibariyle bu dürtüyü kullanabileceğimiz bir çevre bulunmamaktadır. Bu dürtü oluşumu esnasında vücudumuzdaki stres hormonları tepkimeye girmekte ve kişinin bir kısır döngüye başlamasına sebebiyet vermektedir.

Peki bu kısır döngü nasıl bir şey? Öncelikle stres ile bağlantılı olan hormonumuz kortizolda bir artış meydana gelir. Stres sebebiyle kortizol artar, kortizol arttığı için beynin stresli olduğunuz sinyalleri gider. Strese giriş artar ve bu şekilde devam eder.

Kortizol vücut için çok değerli bir hormondur. Otoimmün sisteminin doğru işlemesinde önemli bir paya sahip olan kortizol hormonu, artış sağladığında vücudun içerisinde herhangi bir zararlı maddenin olmadığına dair beyne iletimde bulunur.

Yani vücudumuza zararlı bir mikrop ve benzeri bir şey girdiğinde bunu fark edemez ve yanlış sinyal verdiği için vücut mikrop için direnç göstermez. Mikroplar ile savaşmamızın gerektiğini düşünmeyen yapımız, bağışıklığın düşmesiyle tüm zararlara açık hale gelir.

Bu durum şu şekilde örneklendirebiliriz kortizol hormonu gereğinden fazla artmadığı evrede vücudumuzun savunma sistemi tıpkı havalimanı güvenlik girişleri gibi olur. Ancak kortizolun artışı ile vücudumuzun savunma mekanizması şaşırır ve tıpkı alışveriş merkezlerinin güvenlik kapısı gibi işlemeye başlar. Bu da içeriye birçok zararlı etkinin girmesi için zemin oluşturur.

Bunun dışında vücudumuz bu 10-15 dakikalık evre içerisinde yaşadığı olumsuzluğa karşı farklı bir savunma daha gerçekleştirir. 16 kas grubundan 4-5 adetini aynı anda fark etmeden kasar. Bilinçaltının verdiği bu tepkiden kaynaklı vücudun glikozu gereksiz yere kullanılır.

Kişi bitkin ve halsiz hisseder, düşünme yetenekleri yavaşlar, uykusu gelir, moral bozukluğu artar. Eskiden A plus çamaşır makinaları gibi çalışan beden bir anda müsrifleşmeye başlar. Vücut ve ruh tükenişe doğru ilerler. Vücudun kasılmasında da bir kısır döngü oluşur . Vücut stres sebebiyle kasılırken kasılmanın beyne ilettiği  mesaj “şu an çok kötü bir durumdasın” olur. Kişinin kötü şeyler hatırlamasını, kötü şeyler düşünmesini sağlar. Bu da bedenin gerginliğini daha da arttırır.

Biz 10-15 dakikalık metrobüs biniş aşaması yaşasak da, tüm gün, hatta gece uyurken o durumun gerginliğini üzerimizde yaşarız.

İşe sinirli gideriz. İşte konsantrasyonumuz azalır. Eve gergin döneriz. Sebepsiz bir mutsuzluk ve tatminsizlik olur üzerimizde.

Kısaca öncelikle hayatımızın önemli bir parçası olan toplu taşımalardan ve topluluklardan arınamayacağımıza göre çatışmalarla baş etmeyi, stres anında doğru tepki vermeyi öğrenmeli ve problem çözme yeteneklerimizi geliştirmeliyiz. Bu durumu düzeltmek için kendimize yapacağımız yolculuğunuzu ne kadar ertelersek o kadar tükenme ve olumsuzluklarda kemikleşme olacaktır.

Ayrıca bu durum bireyi parça parça yok edecektir. Tıpkı bir binanın yanması ve her defasında yanların söndürülmesi gibi… Binada yangın çıkartan sebep bulunup düzeltmedikçe acil ve önemli görülen yangın söndürme davranışı ile uğraşır dururuz. Bina  parça parça yanar, biz ise bu durumu elimizde binadan artan küller kalınca fark edebiliriz.

Çok geç olmadan kendimizle ilgili farkındalığımızı arttırmalı, gelişimimizi tamamlamalı ve gerekirse de yardım almalıyız.

Acil olmayan ancak önemli işiniz yangının çıkma sebebini bulmanız ve düzeltmeniz dileğiyle…


Uzman Psikolog Sümeyye Arslan

PARLAK HAYAT PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK MERKEZİ

www.parlakhayat.com