Devşirme dünyanın devşirme insanlarından korkacaksınız! İtten, kurttan, yılandan, çıyandan, akrepten, sırtlandan, domuzdan, akbabadan korkmayacaksınız! Devşirme dünyanın devşirme insanlarından korkacaksınız! Evrim teorilerini, Albert Einstein’in, Isaac Newton’un, Stephen Howking’in, Thomas Edison’un fizik ve madde kanunlarını, astrolojiyi, astronomiyi, kimyayı, hepsini unutun!  Din, felsefe, coğrafya, tarih her ne varsa işe yaramadığını görün artık! Çünkü devşirme dünyanın devşirme insan modelleriyiz biz! Bizim beyinlerimiz elektromanyetik frekanslarla meçhul makinelere bağlanmış! Her birimizin ruhları ruh vampirleri tarafından emiliyor! Sömürülüyor! Devşirme dünyanın devşirme insanlarıyız biz! Türk, Altay, Kırgız efsanelerindeki , Cengiz Aytmatov’un romanlarındaki söz konusu mankurtlar sürüsüyüz biz!  Bilime söven, aydınlığa lanet okuyan, iyiliklere bıçak çeken, güzelliklere kurşun atan devşirilmiş maymunlarız biz! Belki kötü niyetli uzaylılar milenyumla beraber dünyamıza indiler ve bizim sözü geçen, otorite insanların bedenlerine  büründüler ve geri kalanımızı da devşiriyorlar, dönüştürüyorlar!

Medeniyetten, dürüstlükten zerre kadar nasibini alamamış ve adına Avrupa Birliği denilen uzaylılar topluluğu ve onların Tapınak Şövalyesi kumandanı Sinyor Papa , kendileri ile kum tanesi kadar alakası olmayan Ermeni ve Türk ilişkileri, tarihi hakkında ahkam kesiyorlar, hüküm veriyorlar! Kendilerine NATO, Birleşmiş Milletler diyen uzaylılar topluluğu da başlarındaki üst akıl ABD Hükümetinden ve CIA derin devletinden aldıkları talimata göre, dünyanın bir ucundaki insanların öldürülmesi, küçük kızların tecavüze uğraması için kan ve vahşet operasyonları uyguluyorlar ve adına da o yakıp yıktıkları halkların özgürleştirme, demokratikleştirme harekatı diyorlar! Yüzde doksanımız boğaz tokluğuna  bu adamların belirledikleri emirlere göre, it gibi saldırırken, eşek gibi taşırken, at gibi koşarken ,yüzde beş uzaylılar, imparatorlar gibi haremlerindeki cariyeleri ile zevk-ü safalar içinde bu kahpe alemin tadını çıkartıyorlar, yüzde beş yarı mankurt, yarı devşirme içimizdekilere de sus payı olarak kemiklerini ve tabaklarındaki artıkları yalatıyorlar! ‘’ Amerika nere! Orta Doğu nere! Oradaki insanların özgürlükleri demokrasileri sana mı kaldı behey gafil ‘’ demiyor kimse. Çünkü bunu demek için beyin lazım, akıl lazım, ruh lazım! Ama onlar artık bizden şırıngalarla kanlarımızı almışlar veya biz koşup da bu kanı gönüllü vermediysek zorla ya kıçımızdan almışlar veya sivri dişlerini boyunlarımıza geçiren dev vampirler yapmış bu işi!

Gazetecilerden, yazarlardan yüreğinin sesi ile yazan sadece binde bir kaldı, onlar da mankurtlaşmamak için, kafalarındaki deve, keçi derilerini son bir hamle ile sıyırıp atarak bu istila sürüsüne kafa tutan kişiler! Televizyon habercilerinden de binde bir insana yakışır haberler veren var! Polislerden, askerlerden doğru hedefe silah doğrultan da binde bir! Savcılar, hakimler de öyle! Adalet ve vicdan kavramlarını henüz kaybetmemiş olan binde bir kaldı! Avukatlar sadece sahtekarları, mafyayı, teröristleri, uyuşturucu baronlarını savunuyorlar ve karşılığında dolar, avro kralı oluyorlar! Para alsa da almasa da doğruyu, iyiyi, güzeli savunan avukat da sadece binde bir kaldı! Binde birler henüz devşirilemedi!  Çünkü binde birlerin kafaları sivri, yamuk, şekilsiz, deve ve keçi derisi bu kafataslarında kaynamıyor ve büzüşmüyor! Bu binde bir devşirilemiyor,  dönüştürülemiyor! Düşünün ki bir toplumda yeni doğan bebelere Türk düşmanlığı, Müslüman düşmanlığı aşılanıyor! Halbuki anamız, babamız çoğu okuma yazma bilemeyen insanlar oldukları halde bize hiçbir dini, milliyeti, mezhebi, devleti kötülemediler! Türklüğümüz, Müslümanlığımız için de caka satıp şişinmeyi , kendimizi bir halt sanmayı  ima bile etmediler ! En ala insanın kimsenin parasını çalmayan, insanlara borç takmayan, yalancı şahitlik yapmayan, iftira atmayan, kadınını ve kızını rehin olarak masaya koyup kumar oynamayan insanlar olduğunu bize  öğrettiler! O kuşak, analarımız ve babalarımız gibi devşirilememiş ve dönüştürülememiş kuşaklardı!  Belki o kuşakların hepsinin kafaları yamuktu ve sivriydi, belki de uzaylılar o zamanlar henüz bizim bu tezeğimizin bile gübreye dönüştürüldüğü, pisliğimizin bile temiz gayeler için kullanılabildiği fani aleme henüz inmemişlerdi! Askerde bir güzel falakaya yatırılıp dövülen, dayak yiyen babam kaç sene sonra bile hala ordu, asker sevdalısı bir adamdı! Bugün kazıklara bağlanıp kafalarında keçi, deve derisi eritilmesine izin veren mankurtlar binlerce subayı, gazeteciyi, profesörü, polisi, hakimi, savcıyı mahpushanelerin taş duvarlarında çürüttüler, öldürdüler, intihar ettirdiler!  Darbe , hükümeti yıkma girişimi gibi safsata ve Uydurma gerekçelerin anlamlarını dahi bilmiyorlardı bu maşa olarak kullanılan mankurtlar!  Akılları yoktu! Vicdanları da hiç yoktu, çünkü vicdan sadece ruhu olanlara mahsus bir zenginliktir! Şimdi devşirilen, dönüştürülen bu milyarlarca kitleleri tekrar ehlileştirmek ve evrimleştirmek için; binde bir sivri kafalılara, yamuk kafalılara ihtiyacımız var! Onların kafa derilerinde keçi ve deve derileri tutmaz!

Bu yazıyı sivri, yamuk kafalılar için yazdım! Çünkü Mankurtlara ne yazsak, ne söylesek boş!