Son birkaç gündür ülke ve dünya Özgecan’ın uğradığı hunharca ve vahşice cinayetini konuşuyor. Özgecan’ın parçalanan ve yakılan vücudunu dehşet ve ibretle izliyoruz. Herkes infial da, kadınlar ayakta, ülke ayakta ve dünya ayakta. Ve değişmeyen tek şey;  “kadına yönelik şiddet” konusu tartışılmaktadır.  

Bu vahşetin yaşanmasında hepimizin payı vardır. Yönetenlerin, yönetilenlerin, iktidarların ve aydınların. Evet, hepimiz Özgecan’ın hunharca ölümünden sorumluyuz.

Hiçbir mukaddes değer, hiçbir üstün ideal, bu hunharca cinayeti ve yapılan zulmü haklı kılamaz. Zalimler ve katiller kalabalıklar arasında yalnız yaşar, kalabalıklar arasında yalnız ölür ve en nihayetinde cehennemi boylarlar.

Lâkin şunu da görüyoruz ki “zulüm” kültürü Özgecan olayı kadar hunhar olmasa da bu toplumun ruhuna işlenmiş, zalim zalimi, zulüm zulmü doğurmuştur.

Unutulmamalıdır ki; her zalimi tarih yeniden yazar ama o tarih sonra onu çizer ve zalime destek verenlerde kendi ipini kendisi çeker.

Bu vahşetin yaşanmasında bir çok parametre vardır. Cehalet, tartışmaya kapalı sabitfikirlilik, bencilik, benmerkezcilik, maçoluk, bir gruba veya bir alt kültüre sarsılmaz bağlılık, din, mezhep, ırk, milliyet, cinsiyet temelli bazı kimliklere karşı ayrımcılık ve düşmanlık. Pek çok kompleks ve korkuları olan, zayıf ve kolay yönlendirebilen kişilik de olabilir. Maddi ve manevi çıkarlara aşırı düşkünlük. Bu özelliklerin biri veya bir kaçı her insanda bulunabilir.

Korkunun ve zulmün temeli kuralsız tehdittir. Sevgi ve şefkat zulmün en büyük düşmanıdır. Ancak zulümle büyüyen çocuklar zalim olurlar. Sonra vahşi bir kültürün uğursuz temsilcileri olup çıkıyorlar.

Nefret söylemi şiddetin ve zulmün en büyük kaynaklarından biridir. Şüphesiz ki bu “nefret” söylemini kendi siyasal çıkarları uğruna en çok kullanan da politikacılardır.

Politikacı vardır barışçıdır, politikacı vardır kavgacıdır. Politikacı vardır ortak duyguları vurgular, politikacı vardır ayrışmaları derinleştirir. Politikacı vardır yapıcıdır, politikacı vardır yıkıcıdır. Politikacı vardır uzlaşma arar, politikacı vardır intikam peşinde koşar.

Şuna inanız ki bir zalimin yönetiminde yaşayanların en iyi öğrendikleri şey zulüm yapmak olur. Birey ya da toplum, zulüm karşısında çaresiz kaldığını hissettiği anda da, zalimin pençesine düşer.

Şerefli insanlar hiçbir zaman zulüm ve eziyet etmeyi düşünmezler, şerefsiz insanlar da zulüm ve eziyet etmekten sonsuz haz duyarlar. O halde “şeref” ve “şerefsizlik” arasında bir seçim yapmak lazım.

Sadece Ocak 2015 yılında 27 kadın öldürüldü.

2009 yılında Prof. Dr. Yılmaz Esmer tarafından “Radikalizm ve Aşırıcılık” adı altında 1715 kişi üzerinde yapılan araştırmada sorulan önemli sorulardan biri de “Kiminle konuşmak istemezsiniz” sorusu idi. Bu soru aslında bizim ne hale geldiğimizi de ortaya koyuyor.

Kim kiminle komşu olmak istemez?

Kim kimi ötekileştiriyor?

Eşcinselleri % 87.

İçki içenleri % 72.

Hiçbir dine inanmayanları (ateist ve agnostik) % 66.

Yahudileri % 64.

Hıristiyanları % 52.

Amerikalılar % 43.

Kızları şort giyenleri % 36.

Bugün Türkiye’de insanların, başka insanları cinsel tercihlerinden tutun da dini inançlarına ve milliyetlerine ve hatta yeme içme ve giyinme alışkanlıklarına kadar “ötekileştirdiği”, onlarla komşu olmak istemediği de anlaşılıyor.

İşte “düşmanlaştrımanın” ve buna dayalı olarak zalim davranışların ortaya çıkması da böyle bir yaklaşımların sonucudur.

Son yedi yılda kadına yönelik yapılan şiddet:

2008’de,  661, 2009’da, 910, 2010’da 1.097, 2011’de 2.566,  2012’de 11.318, 2013’te          12.222,  2014’te 11.217’dir. 

2008’den 2014 yılına uygulanan şiddetten dolayı yaralanan kadın ve erkekler:

 Kadın 17.603, Erkek 3.674’dır.

Son yedi yılda şiddet sonucunda öldürülen kadınlar:

2008’de 74, 2009’da 63, 2010’da 71, 2011’de 64, 2012’de 53, 2013’te 62, 2014’te 61 dır.

            Son yedi yılda kadından şiddet gören erkekler:

2008’de 145, 2009’da 209, 2010’da 215, 2011’de 608, 2012’de 2.801, 2013’te 2.797, 2014’te 2.046’dır.

Evet, sosyolojinin laboratuarı tarihtir ama sadece tarih değil, sanat ve edebiyat da zalimleri ve katilleri asla bağışlamaz…

Evet; bağımsız adalet mülkün temelidir ama bağımlı adalet de zulmün temelidir. 

İnsanlığın tarihsel birikimi açısından zalimler ve katiller kadar lanetlenen başka hiç kimse yoktur.