Gazetelerin, dergilerin (ya da büyük firma olduklarına inandıkları için internet sitesi kuran şirketlerin) sitelerinde yer bulan çok sayıdaki reklâmların, ne kadar rahatsız edici olduklarını ayrıntılı şekilde anlatmaya gerek yok.

Tıklanma sayısını artırmak için ne numaralar çevriliyor, bilirsiniz.

Göndermek istediği yazıyı değil de, \'tık\'lar çoğalsın diye sadece internet adresi gönderenlere rastlıyoruz sıklıkla.

Şayet maksat \"Bak ben ne yazdım. Yazdığımı sen de oku. Düşüncelerimden istifade et...\" olsaydı, o zaman yazıyı gönderirdi, adresi değil.

Gerçi umuma açık bir yayın organında yer alan yazıyı, her isteyen bulup okuyabilir.

Arada bir insan yazdığı yazının gözden kaçmamasını, hususen o kişinin okumasını istiyorsa, özel adresine gönderebilir, onu anlarım.

Fakat hiç tanımadığınız ya da uzaktan tanıdığınız bir kalem sahibi, sitesinde yayınlanan yazıyı her gün adres şeklinde yolluyorsa, bu tıklanma derdinden başka bir anlam taşımaz.

* * *

Tık sayısı arttıkça reklâm alma şansı yükseliyor.

Alınan reklâm sayısı çoğaldıkça, site reklâmdan geçilmiyor.

Fakirlik döneminde köylü kadınların yama üstüne yama vurdukları ve fazla yamalardan ötürü asıl kumaşının hangisi olduğu zor belli olan şalvarlara dönüyor internet siteleri.

Reklâm içinden reklâm çıkıyor.

Yazı içinde rengi değiştirilen rastgele kelimelerden reklâm çıkıyor.

* * *

Bir tek fotoğraflar korunaklı durumda.

Onlara da el atsalar fotoğraflara da reklâm serpiştirseler, tam olacak.

Şaka gibi ama inanın ki muhtemeldir.

Dizilerde yapmıyorlar mı aynı şeyi?

\"Ürün yerleştirme\" adı altında sağa sola reklâm yerleştirmiyorlar mı?

Fotoğraflarda yapılması yakındır.

Hay aksi!

Eleştirirken fikir mi vermiş oldum!

Yuh bana!

* * *

Bir de koca koca gazetelerin verdikleri bayat magazin haberleri var.

İlgi çekici bir başlık... Açıyorsunuz, o ilginizi çeken konuya ulaşana kadar, bir fotoğraf ve iki satırlık yazılardan oluşan sayfalara defalarca tıklamanız gerekiyor.

İlk zamanlarda bu tuzağa ben de düşüyordum.

Artık ter yapıyor.

* * *

Söylemeden geçemeyeceğim bir konu daha var ki kısaca \"Son dakika\" diyeyim de gerisini siz anlayın.

İnternet sitesinde \"Son dakika\" başlığında bir gelişme yayınlanıyor.

Aradan zaman geçiyor, başka bir son dakika haberi geliyor, o da aynı başlık altında ana sayfanın manşet haberleri arasında yerini buluyor.

Bu son dakikalar bitmez ki.

Her gelen haber, o an için son dakika haberidir nitekim.

Ama son gelen haber, bir öncekini son dakika haberi olmaktan kurtarmaz mı arkadaşlar?

Niye ana sayfanızı peşpeşe son dakika haberleri ile dolduruyorsunuz?

Nedir bu maskaralık?

Yoksa sadece tembellikten mi ibaret?

Adam gibi haberin esas başlığını tam olarak verseniz olmaz mı?

* * *

Tık sayısını artıracağız, merak uyandıracağız, açanlar daha fazla tıklamak zorunda kalacak diye niye takipçilerinizi, okurlarınızı çileden çıkarıp yeni bir çileye sokuyorsunuz?

Bu durumda size \"akmayan maskara\" desek, yakışmaz mı?

Haksızlık mı etmiş oluruz?

Ama siz de insanı enayi yerine koymayın. O zaman zaten maskaralıktan çıkmış olursunuz.

(Yeni Şafak)