Geçtiğimiz hafta, Karpaz’ın güzel köylerinden Büyükkonuk’ta turizmle ilgili bir çalıştay düzenlendi...
   Akdeniz Karpaz Üniversitesi’nin düzenlediği bu çalıştaya, belediye de destek verdi...
   İşsizliğin kol gezdiği, devlet elinin uzanmadığı bu bölgede insanlara bir miktar umut veren bu etkinliği düzenleyenleri kutlamak istiyorum...
   Belediye Başkanı Sezai Sezen, bir süre önce gerçekleşen Eko Festivali nedeniyle, binlerce kişinin Büyükkonuk’a akın ettiğini ve bölge insanının hiç olmazsa bir günlüğüne satış yaparak para kazandığını söyledi...
   Düşünebiliyor musunuz, sadece bir günlük satış bile bu güzel köyün, güzel insanlarını mutlu etmeye yetti...
   Halbuki; böylesi yerlerde insanları hergün mutlu edecek bir düzenlemeye gidilemez mi?..
   Ürettiği pekmezi, zeytini, zeytinyağını, el işlerini satmak isteyen bu insanlara öncelikle devletin yardım etmesi gerekmez mi?..
   Elbette gerekir...
   Ama bunu kim yapacak?..
   Hükümet, aylardan beri kurultayla ilgileniyor...
   Bakanlar, sadece oy istediklerinde bu insanlarla bir araya geliyor...
   Belediye başkanı, her aybaşı geldiğinde maaşları nasıl ödeyecek diye kabus görüyor...
   Karpaz’ın bir köyünden söz ediyoruz...
   Ürettiğini satamayan, çocuğuna iş bulamayan insanlar, büyük kentlerdeki gibi su, aydınlatma ve çöp parası ödeyemiyor...
   Belediye, yine büyük kentlerdeki gibi yatırım olmadığı için inşaat harcı da toplayamıyor...
   Durum böyle olunca, elde ettiği kısıtlı gelirle hem kendisine bağlı köylerin çöplerini topluyor, hem de sosyal ve kültürel etkinliklerle, halka moral vermeye çalışıyor...
   Bugünkü yazıya neden Büyükkonuk’la başladım?..
   Memleketin ne hallerde olduğunu somut bir örnekle göstermek için...
   Ülke yönettiği iddiasında bulunanları uyarmak ve icraat yönünde teşvik etmek için...
   Bu ülkenin en büyük ihtiyacı, doğru teşhisle, doğru icraat yapabilmektir...
   Temiz siyasetin artık ne kadar zorunlu hale geldiğini göstermek için, en çarpıcı örnekleri vermeye devam edeceğiz...
   Bir başka kanayan yaraya dokunalım...
   Kalp Derneği Başkanı Öner Özerdem, insanlarımızın ciddi sorunlar yaşadığına dikkat çekerek ‘kalp sağlığı politikası’ oluşturulmasını istedi...
   Neden mi?..
   Sağlık Kurulu kararıyla yurt dışına veya YDÜ Hastanesi’ne gönderilen her 10 hastadan 3 tanesi kalp sorunu yaşadığı için...
   KIBRIS’ın araştırmasına göre; kanser hastalıklarında durum daha da kötü...
   Yurt dışına ve YDÜ’ye gönderilen her 10 hastadan 5 tanesi kanser belasıyla boğuşuyor...
   Kanser ve kalp hastalıklarındaki patlama nedeniyle, Sağlık Bakanlığı, yurt dışına gönderilen hastaların tedavi masraflarını ödeyemiyor...
   Türkiye’deki birçok hastane, Kıbrıs’tan hasta kabul etmiyor...
   Bir kısmı, KKTC hükümeti ile mahkemede hesaplaşmaya hazırlanıyor...
   KKTC Sağlık Bakanlığı ise, ülkedeki istikrarsızlık, plan ve programsızlık nedeniyle, insanların hayatına mal olan hastalıkları azaltma yönünde herhangi bir girişimde bulunamıyor...
   Ayrıca, devlet hastanelerinde ‘tam gün’ uygulamasına geçemiyor...
   Ve insanlara umut veremiyor...
   KKTC devleti, YDÜ Hastanesi’ne de 60 milyon TL’yi aşan borcunu ödeyemediği gibi, bu hastane ile ilişkileri kesme tehdidinde bulunuyor...
   İzlenen bu hatalı siyaset ve anlaşılmaz tavırlar nedeniyle, sağlık konusunda çok daha ciddi sorunların gündeme geleceği anlaşılıyor...
   Özellikle 2013 yılında...
   Neden mi?..
   Rum hastaneleri 2013 yılının Şubat ayından itibaren artık Kıbrıslı Türklere ‘bedava hizmet’ vermeyecek de ondan...
   Devlet hastanelerimizde yaşanan sayısız sorun nedeniyle, güneyde umut arayanlar tamamen ortada kalacak...
   Peki, biz bu devleti neden kurduk?..
   İnsanlarımız, neden sosyal sigorta primi ödüyor?..
   Devlet hastanelerinde tedavi şansı bulamayan hastaları bu devlet kime teslim edecek?..
   Yurt dışındaki bazı özel hastanelere gönderilen hastalarla ilgili yüklü faturaları, KKTC Sağlık Bakanı hangi bütçe ile ödeyecek?..
   Bu ülke insanına, hiç olmazsa kendi sağlığıyla ilgili bir konuda neden tercih hakkı verilmiyor?..
   Yoksa insan hayatı hiç mi önemsenmiyor?..
  

(Kıbrıs gazetesinden alınmıştır)