İsrail devletine karşı halk olarak yapabileceğimiz en önemli hareketlerden birisi de, İsrail devletine destek veren ürün ve firmaları “boykot” ederek yapılan zulme destek olmamak ve güç vermemektir.  Uzun yıllardır süren “İsrail’i boykot” çağrıları son zamanlarda daha da artması gerekirken sanki tükenmeye yüz tuttu. 

Bugün belli başlı bilinen, dünyaca isim yapmış ve İsrail devletine destek verdiği artık herkesçe bilinen “Mc Donalds, M&S ve Coca Cola” malesef ki, “kahrolsun İsrail!” sloganı dilinde olan bir çok insanın ve de müslümanın olmazsa olmazları arasındadır.

14 sene önce, bağımlısı olduğum “Coca Cola” ve bazı zamanlar bilinçsiz olduğum için gidip birşeyler yediğim “Mc Donalds” ile ilişkimi boykot etmek amacıyla tamamen kestim. 

O zamanlar daha genç yaşlarda olmama rağmen yapılan zulümlere gönlüm  razı olmamıştı ve “boykot” yolculuğumdaki ilk adımımı atmıştım.  Daha sonra “boykot” listem genişledi ve artık bilerek kullandığım, İsraile destek veren hiçbir ürün kalmadı düyebilirim.  Bunları yazarken bütün İsrail vatandaşlarını da aynı kefeye koymadığımı belirtmek isterim.  Dikkat edilmesi gereken şey, maddi ve manevi destek verilip verilmemesidir.

Gazze’de/Filistin’de, İsrail askerleri tarafından zaman zaman saldırılar şiddetini arttırmakta.  Böyle zamanlarda birçok insan sokaklara dökülerek protesto gösterilerinde boy gösterir.  Yeri gelir “kahrolsun İsrail” sloganları atılır yeri gelir İsrail devletine ait yapılara saldırılır.  Bir çok kesim tarafından boykot listeleri hazırlanır ve insanlara dağıtılır.

Ortalama iki buçuk sene önce İsrail yine Gazze’ye yoğun bir saldırıya başlamıştı ve İstanbul’da bulunan İsrail konsolosluğu’nun önünde binlerce insan gece gündüz protesto gösterisi yapmışlardı.  O sene bu protestolara bende katılmıştım.  Müslümanın dan komunistine, sağcısından solcusuna varana kadar birçok grup bu insanlık ayıbına karşı tek yumruk gibi olmuş ve aynı mekanda pretosto gösterilerine katılmıştı.  Her kesimin amacı da aynıydı.  Yapılan zulmün artık son bulması ve Filistine bağımsızlık verilmesiydi. 

Ne yaptık o zaman ki pretosto da? Kimi gruplar direniş marşları söyledi, kimisi İsrail konsolosluğunun camlarını taşladı, kimisi çay kahve içip muhabbete daldı, kimisi de kalabalık ortamdan istifade ederek seyyar satıcılık yaptı.  Zaman zaman dev ekrandan izletilen Filistin videoları insanları coştursa da, ele avuca sığan bir netice alınamamıştı.  Aynı zamanlar da çağlayan meydanında yapılan protesto gösterilerinde de durum çok farklı değildi.

Ben de boykot listeleri dağıttığım zamanlar da,  dikkatimi en çok çeken iki şey vardı.  Birincisi boykot listelerini dağıttığımız insanlardan “listede olmayan yok, onu alma bunu alma biz ne kullanacağız?”  Neymiş efendim, Ariel çamaşırları çok güzel beyazlatıyormuş, colgate ve ipanadan başka diş macunu yokmuş, Nestle’den başka güzel çikolata yokmuş, Mc Donalds’a çocuklar bayılıyormuş... muş da muş işte... 

Bir de diğer taraftan bakalım, bizim katkı sağladımız firmalar İsrail devletine destek veriyormuş, bu destekten elde edilen güç ile orada çocuklar ölüyormuş, insanlar katlediliyormuş, birde bu “muş”ları düşünsek?

İkinci dikkatimi çeken durum ise; protesto gösterilerinin ardından, acıkan topluluktan bazılarının soluğu “Mc Donalds” gibi yiyecek mekanlarında alması, hem slogan atıp hemde elindeki “Coca Cola’yı” yudumlayan yurdum insanımız olması.  Amaç farklı amel farklı, bu büyük bir çelişki değil mi? Evet, kesinlikle bu insanın kendisiyle çelişmesidir...  Zaten Londra’da bulunduğum semtteki Mc Donalds’ın müşterilerinin çoğunluğunun da siyah müslümanlar dan oluşması oldu bitti çok fazla dikkatimi çekmiştir.

Ne oldu bu gösterilerin ardından? Hiç birşey.  Ardından Mavi Marmara vahşeti yaşandı, insanlar öldü.  Sonra ne oldu?

Hiç birşey.  Sonra ne olacak?

Muhtemelen hiç birşey...

Halbuki, sanırım bundan ortalama bir sene öncesinde, İsrail devleti Türk ürünlerini boykot etti! Ve ülkece hiçbir ürünümüzü almadılar.  Bu durum ne kadar sürdü bilemiyorum fakat büyük yankı yaptığını söyleyebilirim.  Hatta bir çok internet sitesinde şu başlık atıldı, “İsrail’den boykot nasıl yapılır dersi alın.” 

Bugüne kadar Türk insanı’na aşılanan atasözü yada deyim sandığımız bir çok söz de yahudilerin kandırmacasıdır.  “Al, sat ama imalata karışma”,  “Etli ile sütlü’yü birbirine karıştırmayacaksın” bunlardan ikisi.  

Yahudilerin en beğendiğim özelliklerinden birisi de yaptıkları ticaret ve birbirlerine olan destekleridir.  Bizim insanımız, kendisinden iyi olma yolunda bulunan arkadaşının bile kuyusunu kazıp işini elinden almaya çalışırken,  yahudiler ise işlerini batıran kendi ırkına her türlü maddi ve manevi desteği vererek yeniden kalkınmasını sağlıyorlar. 

Hani hep sorarız ya, “bir avuç yahudi bütün dünyayı nasıl yönetiyor?”  Çünkü o bir avuç dediğimiz yahudiler,tek yumruk halindeler.  Bugünkü müslümanlara ve devletlerine baktığımız da param parça olmuş, birbiri ile savaş halinde olan bölünmüş gruplar görürüz.  Tabiiki bu durumda sürüden ayrılan kuzuyu kurt kapacak. 

Sonuçta birlikten kuvvet doğar diye boşuna denmemiş.

Birde konuya müslümanlar açısından bakarsak, İngiltere’de basılmış ve bir kaç ay evvel okumuş olduğum bir kitaptan edindiğim bilgilerden bazılarını paylaşmak istiyorum.  

Kitap aslında domuz ürünlerinin insan sağlığına olumsuz etkileri anlatıyordu ve içinde domuz yağı muhteva eden bir kaç ürün aklımda kaldı.   Kitapta, “Colgate” diş macunu ve “Palmolive” sabunda kısırlaştırılmış erkek domuzdan elde edilen yağın içerdiğini yazıyordu.  Evet, işte o çokça kullandığımız ürünlerden sadece ikisi.  Malesef bu konularda müslümanlar çok fazla bilinçli hareket edemiyorlar.  Ben şahsen alışverişlerimde aldığım ürünün her zaman vegetarian ürün olmasına dikkat ederim ve çevreme de tavsiye ederim. 

Bir ara bu işi o kadar abartmıştım ki, yumurtayı bile vegetarian alırdım.  Sebebi ise, hayvan yemleri üretiminde, yemlerin hayvan kemiklerinden elde edilmesiydi.  Fakat daha sonra araştırmalarım sonucu “Free range”  yumurtanın da doğal ortamda beslendiği için uygun olduğunu keşfettiğim de onu kullanmaya başladım.

Malumumuz olduğu üzere Coca Colanın formülü de tam olarak açıklanmıyor.  Bu konu için bazı iddialar da öne sürülmedi değil.  Bu iddialardan birisi, Coca Cola üretiminde meyan kökü kullanılması ve farelerinde meyan kökünün yetiştiği ortamlarda bulunmasıdır. 

Tabiki bu durumda eker biçer makineleriyle toplanan meyan kökünün fareleri de birlikte alacaktır. (çünkü fareleri ayırd etme imkanı yok)  Yani iddia da Coca Colanın içinde fare kanı vardır deniliyor.

Diğeri ise, cochineal denilen böcek.  Bu konu benim oldukça dikkatimi çekmişti ve üzerinde çok araştırma yapmıştım.  Araştırmalarımdan elde ettiğim sonuçları tercüme ederek bazı siteler ile paylaşmıştım.  Böceği anlatmaya kalkarsam yazı çok uzayacak fakat kısaca önemli noktalara değineyim.  Cochineal böceğinin keşfedilerek boya maddesi olarak kullanılması 15. Yüzyıla kadar varıyor.  İlk zamanlar da kumaş boyası olarak kullanılırken, günümüz de doğal gıda boyası “cochineal extract”, “carmine”, “crimson lake”, “natural red 4”, “CI 75470”, “E120”, hatta “natural colouring (dogal renklendirici) adıyla bir çok gıda ürününde kullanılıyor ve Coca Cola’da da kullanıldığı iddia ediliyor. 

Aldığım ürünlerin etiketlerini okumaya oldu bitti gayret ederim ve acaba gerçek mi diye düşünürken bir gün küçük oğluma okulda verdikleri bir Türk sakızının kağıdını okuduğumda, içinde açıkça cochineal yazıyordu.  Gerisini siz düşünün.

Konumuz biraz boykot başlığından çıkmış gibi görünse de, aslında bu yazdıklarımın sadece boykot ile sınırlı kalmasını istemeyişimdendir.  Amacım hem paramızı kurşunlara sermeye yapmaktan geri tutmak, hem de tükettiğimiz ürünlerin nelerden imal edildiği konusunda biraz daha dikkatli olmamızı sağlamak. 

Tabiiki boykotumuz sadece gıda ile sınırlı değildir.  Bugün bir çok yere baktığımız da artık firmaların İsrailli tüccarların eline geçtiğini görmekteyiz.  Türk ürünü olduğunu sandığımız, Hayat su, Erikli su, Tamek gibi ürünler de, yıllar önce boykot listelerinde yerini almış durumda. 

İki sene önce bazı önde gelen yardım kuruluşlarına yaptığım şu teklif’de malesef ki cevapsız kaldı.  Boykot listelerini insanlara verdiğimizde, alacak alternatif bir ürün bulamıyorlar.  Biraz da haklılar.  Bu durumda yapılacak en güzel şey, uzmanların güvenilir ürün ve firmaları tesbit edip güvenli ürün ve firmalar listesi hazırlayarak insanlara dağıtması, hem almalarını hemde kendi üretimimize sahip çıkmalarını sağlayacak bir adım atmasıydı.  Belki bir gün bu da olur, kim bilir...

Bence artık boşluğa haykırmayı bir kenara bırakıp daha bilinçli protestolar gerçekleştirmeliyiz.  Bir zamanlar Irak’da yaşayan halk kameraları gördüğünde “Amerika Amerika” diye bağırarak sevgi gösterileri yapıyorlardı.  Şu an ise hayran oldukları ülke tarafından katlediliyorlar.  Şimdi ise bizler aynı şeyi yapıyoruz.  İleride başımıza gelecek sonuçlara da katlanmak zorunda kalacağımızı hatırlatmak isterim.

Son olarak, evimizdeki buzdolabına boykot listeleri asalım.  Bugüne kadar bilmeden yaptığımız destekleri, artık bilinçli bir şekilde sonlandıralım.  Ödediğimiz paralarla, bir çocuğun katledilmesine katkı sağlamayalım.  Artık bu oyunlara gelmeyelim ve son olsun diyelim...

Tüm Dünya’ya artık barış gelmesi dileklerimle.