15 Temmuz akşamıydı, saat farkından dolayı burada henüz saat akşam sekize geliyordu. Boğaz köprüsünde birşeyler oluyor, askerler köprüye girişi durdurmuş diye haberler yayıldı. Televizyonlarda henüz birşey yoktu. Çok dikkate almadım, güvenlik kontrolü falandır dedim. Biraz daha geçti, birileri Fetullahçı askerler darbe yaptı diye şeyler söylemeye başladı, güldüm köprü tutmakla darbe mi olurmuş böyle saçmalık mu olur dedim. Sonra gördüm ki öyle saçmalık olurmuş.

Göğsüm sıkışmaya başladı, nefesimi duymaya başladım, kulaklarıma kadar yankı hissetmeye başladım, bedenim mengeneye alınıp sıkılmaya başlamış gibiydi. Haksızlığa uğramışlığın verdiği kızgınlık hissi kapladı içimi. Bir de korku, evet korku! Allah muhafaza, içimden; ya bu namussuzlar başarılı olursa diye geçirdim, ne olur bu milletin hali, nasıl bir zillet bekler bizi? En son ne zaman böyle korku hissetmiştim bilmiyorum. Ama çok sürmedi, belki iki dakika belki üç dakika, sonra içim gayz ile doldu, korku yerini cesarete bıraktı, ölsem de son nefesimde bu soysuzların yüzüne tükürmeye ahdettim. Yurtdışında yaşadığıma ilk orada pişman oldum, Türkiye’de olmayı da en çok o esnada istedim. Elimden gelen tek şey tweet atmak oldu, ağzıma geleni söyledim, ben sokağa çıkamıyordum ama sokağa çıkacak olanların gönlüne cesaret gelsin diye susmadım. Meydan bu haramzade soysuzlara bırakılamazdı. Susmadım, o gece sabaha kadar uyumadım. Türkiye’deki binlerce vatan evladının yaptığı fedakarlık yanında benimkisi hiç birşeydi ama ne mutlu ki onların tarafındaydım. Daha ilk saatleriydi ihanetin ve kimse yarın kimin kazanacağını bilmiyordu. Ben sesimi o zaman çıkardım, Allah’a hamd ediyorum bunun için.

Ama! O esnada susanları da hiç çıkarmadım aklımdan, başka zaman ağız ishali olmuşçasına hiç durmadan konuşan, insan hakları, hürriyet, demokrasi gibi lafları ağızlarına sakız edenlerin o geceki suskunlukları hiç çıkmadı aklımdan, çıkmayacak da! Bazılarının da sigara şu kadar, evde şu kadar suyumuz şu kadar ekmeğimiz var, erzak depolayalım, ışıkları kapattık dışarıyı seyrediyoruz, kimse sokağa çıkmasın dediklerini hatırlıyorum. Hatta bir kanı bozuğun, hainler geri püskürtülmeye başladığında, ‘boş yere gıda stokladık, AKP’liler her tarafı geri ele geçirdi’ minvalindeki hayıflanmasını unutmuyorum.

Ben bunları unutmuyorum mesela, niye biliyor musunuz? Çünkü bugün tek adamlık gelecek demokrasi elden gidecek diyenlerin çoğunun yüzüne çarpmak için bekletiyorum hafızamda. Hadi lan oradan demek için, kimi kandırıyorsun, tanklar sokağa çıkınca donuna işediğini unuttuk mu sanıyorsun, makarnacı dediklerin can verirken evdeki makarnaları saydığını hatırlamadığımızı mı düşünüyorsun, senin aşağılayıp hor gördüklerin, demokrasi dediğin şey ortadan kaldırılmasın diye canlarıyla bedel öderken, senin ‘darbe fırsatçılarına’ bir paket sigara için 150 lira ödediğin aklımızda kalmadı mı sanıyorsun? Sanma, hepsi bugün gibi aklımızda.

Bugün Tayyip Erdoğan’ı destekleyenler, yarın Tayyip Erdoğan yanlış yaparsa, onu indirmesini biliyorlar. Yanlışın karşısında durmak için gerekirse can vermekten de korkmuyorlar. Herkesi kendin gibi sanma, daha yedi ay önce darbecilere selam duruşun ortadayken bugün demokrasiciliğine bizi inandırmaya çalışma.