Sevgili okurlar,

Geçtiğimiz haftalarda göçmenlerle ilgili yazılarımdan sonra ve her gün yaşanan güncel olaylardan sonra elbette ki bu konulardaki düşüncelerim daha da yoğunlaştı.

Göçmenlerin yaşadıkları, şu dönemlerde mültecilerin yaşadıkları hepimize büyük dersler verici nitelikte. Televizyonda, gazetelerde gördüğümüz görüntüler, okuduklarımız ne kadar acı verici ! Öğrenmemiz gereken, fark etmemiz gereken o kadar çok konu ve dersler var ki!

Sizlere bu görüntülerden ve acıklı hikayelerden bahsetmek yerine, bir takım başka deneyimlerimden bahsetmek istiyorum.

Geçtiğimiz  ay bir çok spor etkinliğine katılma fırsatı buldum İsveç’in başkenti  Stockholm’de. Dünyanın pek çok yerinden gelen katılımcılar, maratonun adeta bir şenlik havası içinde geçmesini sağladılar. Ben ve sevgili kardeşim Ömer Bayraktar  da Türkiye’yi temsil etmenin gururunu yaşadık!

Peki bu maraton katılımı bize neler gösterdi? Neler düşündürdü? Neler hissettirdi bizlere?

Öncelikle bütünlük hissini, bütün olma fikrini, bu bakış açısıyla tüm dünyaya ve insanlara bakmamız gerektiğini düşündürdü.

Sonsuz kabul ve koşulsuz sevgi hali içinde, bir bütün içinde olmak, ayırım yapmadan, herkesi olduğu gibi kabul ederek, kendimizden, egolarımızdan sıyrılarak bütün içinde var olabilmek!

Ruhsallık boyutunda ise, bütünün içinde, kendi dengemizde olarak ancak bütünsel bakış açısı içinde hareket edebilmek, kendimizi düşündüğümüz ölçüde başkalarını da düşünmek. Sevgi, şefkat ve hoşgörü ile çevremize yardımcı olabilmek, bencilce düşünmemek.

Eski enerjilerde, sürekli korku ve acı ile günlerimizi geçirme potansiyeline sahipken, bu yeni enerjilerde, sevgi ve hoşgörüyü güçlendirmemizdir.  

Dostluğun, kardeşliğin ve barışın ve huzurun yaşandığı bir gerçeklik var.

Ve bu gerçekliğin adresi “biz” kavramında saklı.

Geçmiş yılarda, kendimizi geliştirmek ve kendi potansiyelimizi ortaya çıkarmak için kendimize odaklanırken, artık günümüzde, hem kendimiz hem de başkalarının iyilik halleri için, kazan=kazan düşünce kalıbı içinde hareket etmek en önemli dersimiz olmakta!

Üzülerek izlediğimiz mültecilerin serüvenleri, kimi ülkelerin veya kimilerimizin onlara olan tepkiselliği maalesef bizlere bunları düşündürüyor. Bizden olmayanlara, bize benzemeyenlere verdiğimiz tepkiler, yaptığımız ayırımcılıklar, polarizasyon ve kutuplaşmış düşünceler beraberinde korkuyu, endişeyi veya kuruntuyu getiriyor. Halbuki karşımızdakinin de bizim bir yansımamız olduğu gerçeğini kabul ederek hareket edebilmek ne büyük bir erdem! Ve şu günlerde yapmamız gereken tek davranış modeli!

Bir başka  önemli nokta olarak, geçmişi gerçekten geçmişte bırakarak, şimdiki anın içinde kendimizi var edebilmek ne kadar önemli! Geçmişte yaşananları  geçmişte hissedilenleri arkamızda bırakmak, sevgi ile anmak, geçmişten derslerimizi alarak, bize öğretilenleri ve öğretmenlik yapanları sevgi ile anmak ve onlara bize öğrettikleri için teşekkür edebilmek!

Artık bu yeni devrede, ‘biz’ olarak düşünebilmek, şimdiki ana odaklanabilmek, korku ve kutupluluk yerine sevgi ve şefkat duygusunu ortaya çıkarabilmek!

Sevgili okurlar, bakın maratondaki bütünlük bana neler düşündürdü! Ayni şekilde geçen hafta Milano’da katıldığım Expo isimli büyük fuar da ayni şekilde yine ‘biz’ bütünlüğünü düşündürdü bana!

Bizler açık olduğumuz sürece yaşam içinde, her gün göreceğimiz, alacağımız mesajlar var aslında!

Peki sevgili okuyucular, o zaman bizler bu konularda düşünürken, bu düşünceleri hayatımıza nasıl yansıtabiliriz?

Kanımca iki önemli sorumuz var kendimize sormamız gereken,

1.      Kendimizi geliştirmek için neler yapıyoruz? Dengede kalabilmek için, bütünsel bakabilmemiz için, bizden farklı olan komsumuzu kabul edebiliyor muyuz? Yoksa eleştiriyor muyuz bizden farklı dinden olan, bizden farklı olan kişileri? Yoksa sevgi ve hoşgörü ile iletişim kurabiliyor muyuz onlarla? Kendimize yeni yetenekler, yeni bilgiler ve beceriler katabiliyor muyuz?

2.      Bir diğer soru ise, bütüne, biz bütünlüğüne hizmet edebiliyor muyuz? Yoksa her zaman kendimizi mi düşünüyoruz? Örneğin sadece kendi ailemizin iyiliğini mi düşünüyoruz yoksa başkalarına da herhangi bir konuda yardım etmek için bir şeyler yapıyor muyuz? Gönüllü bir kuruluşa ya da gönüllü olarak bilginizi, becerinizi ya da zamanınızı başkaları ile paylaşıyor musunuz?

Sevgili okurlar, gelin kendi egolarımızı, kendi bencilliklerimizi bırakalım, daha bütünsel düşünelim! Yaptığımız davranışlarımızda, günlük hayatımızdakilere olan davranışlarımızda  kazan=kazan modelini benimseyelim! Sadece kendimizi düşünmeyelim! Optimum dengede hareket edelim! Kendimizi geliştirerek, bütüne faydalı olalım!

Güzel haftalar diliyorum!