Ekim sonuydu, hava soğumuştu, ufaktan yağmur çiseliyordu ama rahatsız etmiyordu. Çocukluğmdaki ziyaretimin üzerinden tam yirmi yıl geçmişti. 2012'deki tatil amaçlı gezimiz  Londra'yı neredeyse akıllarda kalacak şekilde, en anlamlı ziyaretimdi de diyebiliriz. (Bu şehri bu kadar çok sevip ilerde yerleşeceğimi kim bilebilirdi ki.)  Hani bazı tarihi  yerler vardır, yıllar geçse de hikayesini unutamazsınız, etkili izler bırakır.  Üzerinden zaman geçmesine rağmen bu kadar net hatırlamamda, o mekanı gezdiren rehberin de kuşkusuz büyük payı vardı. Üzerinde 15oo'lerin kostümünü andıran fırfırlı bir beyaz gömlek ve kırmızı ekoseli jilesi ve başında da beyaz koton kumaştan yine fırfırlı bir beresi bulunuyordu. Sarı saçları iki yandan örülmüş;   içeri grup halinde girdiğimiz o küçük topluluğa espiriler yaparak, mimiklerini ve beden dilini de katarak muhteşem şekilde mekanı tanıtan, şirin bir İngiliz kızıydı bu.

Thames nehrinin hemen dibinde, Southwark semtinde, 1599 yılında yapılmış olan Shakespeare Tiyatrosu (Shakespeare's Globe), Kraliçe I. Elizabeth'in hükümdarlığı dönemine denk gelmekteydi. Bildiğimiz kapalı alanlardaki tiyatro salonunun aksine, Shakespeare Tiyatrosu'nun sadece sahnenin ve seyircilerin oturduğu alanların üzeri kapalıdır, yuvarlak şekildedir ( ismi de buradan gelmektedir), ahşaptan yapılmıştır ve eskiden 3000 seyirciye ev sahipliği yaparken şu an 1500 kişiyi ağırlayabilmektedir.  Kraliçe, o dönem sergilenen oyunlardan birini izlemeye gittiğinde, üst  balkonda özel bir bölümde tek başına izlermiş.  Sahne önünde bulunan boş alanda ise halkın yoksul kesimi, oyunu ayakta ve o zamanlar bir somun ekmek parası kadar  olan bir penny'ye  izlermiş. (Bir penny günümüzde bir poundun yüzde biridir.) Yoksul halk, yağmur yağdığında yıkanabilme şansı elde ettiği için seviniyormuş, zira o zamanlar yıkanmak bir lüksmüş. Tabi buna sevinen başkaları da oluyormuş, yağmurun etkisiyle uzun süredir yıkanmayan insanların kokusu etrafa çok da hoş yansımıyormuş. Öte yandan sıcak havalarda, salonun tepesinin açıklığından dolayı başına güneş  geçtiği için bayılanlar oluyormuş.  Hemen arkasındaki koltuklarda oturabilmek ise orta sınıf halka uygun görülürmüş, yukarıdaki lordlar odalarından izlemek de kuşkusuz çok pahalıymış.

Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu!

Düşüncemizin katlanması mı güzel,

Zalim kaderin yumruklarına, oklarına

Yoksa diretip bela denizlerine karşı

Dur, yeter! Demesi mi?

William Shakespeare'in Hamlet oyunu için yazdığı bu ünlü şiirin sözleri, Shakespeare Tiyatrosu'nda ilk kez 1600'lü yıllarda seyirci karşısına çıkmış. Sahnede sergilenen diğer oyunlardan bazıları ise Julius Ceasar, 12. Gece, II. Richard, Troilus ve Cressida, Kral Lear, Macbeth, Venedik Taciri ve Othello'dur. O dönemde, sahnede rol almanın katı kuralları varmış; kadınlar asla sahneye çıkamazmış. Kadınların oynaması gereken yerlerde, genç erkekleri kadın kılığına sokup oynatırlarmış. Yaptıkları makyajın malzemesi kaliteli olmadığı için zehirlenebiliyorlarmış. Son zamanlarda kadın kılığına girebilen erkek oyuncuları fazlasıyla görebiliyoruz ancak o zamanlar için zor şartlar olsa gerek.   Bir diğer ilginç bilgi ise; Shakespeare'in oyunlarının sahnelendiğini gösteren bayraklar asılırmış, siyah bayrak trajedi , kırmızı bayrak ise tarihi oyunları simgelermiş. Bundan güzel reklam olabilir mi sizce o dönem için ? Maalesef 1613 yılını takiben, tiyatro salonu birkaç kez hasar görmüş, yanmış ve yeniden inşa edilmiş. Özellikle çatısı, o zamanı bire bir yansıtmak için samandan yapılmış, kır evi (cottage) havası verilmiş. Bunun için tiyatronun özel izni varmış; çünkü, 1666'da Londra'da çıkan Büyük Yangın'dan sonra inşaat yapımında kullanılan malzemelere katı kurallar getirilmiş.

Shakespeare'in oyunları bazen ağır, bazen ilham kaynağı, bazen büyüleci, bazen de sindirmesi zor oyunlar olsa da, o dönemde, o salonda, belki o halkın arasında ayakta, veya lordlar odasında oturarak, yazmış olduğu oyunlardan birini izlemek isterdim. İnanın bana, orayı gezerken bu büyüye çok fazla kapılıyorsunuz. Belki izlerken gülmek, veya ağlamak, şaşırmak, ama birçok duyguyu o an orada  yaşamak isterdim. Kafamı sol yukarıya kaldırıp kraliçenin yüz ifadesini görmek ve sahnedeki kadın kılığına girmiş erkek oyuncuların çektikleri zorlukları hissetmek isterdim. Shakespeare'i ölümsüzleştiren tiyatrosunu bire bir görmenizi tavsiye ederim. Belki aynı hissiyatı vermez ama, Shakespeare eserlerine ilginiz varsa, günümüzde oynanan oyunlara da denk getirirseniz sizin için ayrı  güzel olur. Kim bilir, belki siz de benim gibi yıllar boyu hafızanızda bu güzel mekanı yaşatırsınız.

Yazılı Kaynaklar

http://www.shakespearesglobe.com/playground/read/facts/shakespeares-globe

http://www.bardstage.org/globe-theatre-plays.htm

http://primaryfacts.com/2468/globe-theatre-facts/

Görsel Kaynaklar

http://www.shakespearesglobe.com/about-us