Koronavirüsün Türkiye'ye yayıldığı günden bu yana hep birlikte "EvdeKal" çağrıları yapıyor, sokağa çıkanları kıyasıya eleştiriyoruz. 
Evde oturanlar bunalmış durumda...
Sokağından geçenlere "Ne geziyorsun? Senin yüzünden salgın yayılacak" diye bağıranları görüyorum. Kimin neden sokağa çıktığına aldırış etmiyoruz neredeyse...
Sahi niye sokağa çıkıyor bu insanlar?
Ölmek için mi yoksa virüsü sevdiklerine bulaştırmak için mi? Kuşkusuz "Bana bir şey olmaz" düşüncesiyle sokağa çıkanlarımız vardır. Bunları hep birlikte eleştirelim elbette...
Ya diğerleri?
Ailesini ekonomik olarak da ayakta tutmak zorunda kalanları, yani ölümüne çalışmak zorunda olanları ne yapacağız?
Mesela devlet kurumlarında çalışanlar!
İŞKUR şubelerinde durum nedir bileniniz var mı?
Söyleyeyim...
"Kısa çalışma ödeneği"nden yararlanmak isteyen firmalar şu anda İŞKUR şubelerine akın ediyor. Bütün İŞKUR şubeleri tıkış tıkış. Siz bunların yanına "işsizlik maaşı" için ve "işbaşı eğitim programı" için müracaat edenleri de ekleyin. 
Her bir iş ve meslek danışmanı günde en az 50 firmanın talebini karşılıyor. 
En azı bu yani...
Başka mı?
Siz tersanelerde çalışanların hâlini gördünüz mü?
Geçenlerde bir tersanede çalışanların fotoğrafları gönderildi bana. 5 bin kişi aynı barakada yemek yiyor, aynı barakada balık istifi gibi dizilip uyuyor.
İnşaat sektöründe de durum farksız.
Yüzlerce, binlerce işçi, berbat bir ortamda bir yandan çalışırken diğer yandan ayakta ve hayatta kalma mücadelesi veriyor. Buralardan yayılacak bir virüs, Türkiye'yi kırıp geçirecek ama kimse bu sorunu görmek istemiyor.
Bu insanlara "Evde kal" demek kolay tabii...
Ama bu insanlar kirada oturuyor. Ödenecek kirayı, gelecek olan elektrik, su, doğalgaz faturasını düşünüyor. Evine sokacağı bir lokma ekmeği düşünüyor. 
Bunlara çözüm bulunmadan bu insanları evinde tutamazsınız. 
Çözüm ne mi?
Hiçbir devlet bütün vatandaşlarına aylarca maaş verecek kudrette değil bunu kabul edelim önce. Birileri, "Devlet herkese vatandaşlık maaşı ödesin" diye öneride bulunuyor ama böyle bir para yok!
Sadece bizde değil, dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir imkân yok.
Yapılabilecek tek şey var.
Devlet, bu süreçte hem şirketler için hem de kimi vatandaşları için ekonomik paketleri açıklıyor, açıklamaya devam edecek. Belediyeler, bölgelerindeki garip gurebanın yardımına koşacak.
Burada bizim de birey olarak yapmamız gereken bir şey var.
Paylaşmak!
Bakınız, basit bir ekonomik sıkıntıdan bahsetmiyoruz. Şu söz bizim için şimdilik bir anlam ifade etmeyebilir lakin şunu anlayalım.
Dünyanın seyri değişiyor.
Bundan böyle hiçbir şey eskisi gibi olmaz, olmayacak. Böyle giderse, zengin olanlar zenginliğinin, parası olan parasının keyfini süremeyecek. 
Birilerinin söylediği gibi bu iş sadece ekonominin kötüye gitmesiyle sona ermeyecek.
Böyle giderse devletler, medeniyetler çökecek! Belki dünya yeni bir barbarlığın eşiğine gelecek.
Yağmalar, talanlar başlayacak... 
Biz bu süreçten sadece birbirimize el uzatarak çıkabiliriz. Mübarek ramazan ayının arifesindeyiz. Bizler her ramazan öncesi yardım kapılarını ardına kadar açan bir milletiz. 
Diyorum ki...
Bu dönemde devlet kanalıyla açılacak "Gönül Kumbarası" niteliğinde bir yardım hesabı olsa. Fitresini, zekâtını vermek isteyenler (Dinimizin emrine uygun bir şekilde) bu hesaplara yönlendirilse. Devlet de bunun üzerine koyabileceği maksimum düzeyde yardım paketlerini eklese...
Bu yardımlar da tamamen şeffaf bir şekilde gerçekten yardıma muhtaç ailelere dağıtılsa olmaz mı?
Her depremde, her felakette bunu zaten yapıyoruz. Bu kez biraz daha fazlasını yapmış olacağız.
Böylelikle hem şu inşaat ve tersane sektöründe çalışanları da evlerine çekmiş oluruz. Hem faturasını, kirasını ödeyemeyen kardeşlerimize bir nefes alma imkânı sağlarız. Hem de dünyaya yardımlaşmanın nasıl olduğunu göstermiş oluruz.
İki ya da üç ay!
Sonrasında bu süreci zaten öyle ya da böyle atlatırız nasılsa...
Ne dersiniz, olmaz mı?
(Türkiye'den)