Uluslararası Sarayova Üniversitesi yaptığımız aile sempozyumunun ev sahibi idi. Kuruluş ve işleyişinde ülkemizin önemli katkıları olan bu üniversite merhum Aliya'nın bir rüyası, bir vasiyetidir. Merhum Prof. Dr. Sabahaddin Zaim'in, U.S. Üniversitesi'nin kurucu rektörü olarak 2003-2004 yıllarında görev yapmış olması bu noktada hatırlanmalıdır..


Bosna'da İslam Medeniyeti'ni ihya edecek ilim, düşünce ve ahlak adamlarını yetiştirmesi beklenen üniversitenin önemli probemlerinden biri öğrenci kaynağıdır. Değerli, gayretli ve dertli rektör yardımcısının verdiği bilgiye göre öğrenci kaynağı halihazırdaki kozmopolit durumunu devam ettirirse üniversitenin misyonunu ifa etmesi muhal gibidir.


Tito devrinden beri bu ülke Slavlaştırılmak istenmiş, İslam'ın izlerini yok etmek için tedbirler alınmış ve bu meyanda Müslüman kızların Sırp ve Hırvat erkeklerle evlendirilmesi ideolojik bir politika olarak benimsenmiştir. Savaştan önce Zagrep'te düzenlenen bir sempozyuma katılmıştım. Zagrep'teki büyük caminin altında bir kafeterya ve burada, loş ortamda oturup sevgili gibi davranan genç çiftler görmüştük. "Caminin altında bunların ne işi var" şeklindeki muhtemel sorumuza imam şu cevabı vermişti: 'Kızlarımızın, Müslüman delikanlılarla buluşup tanışacağı başka bir ortam yok, Sırp ve Hırvatlarla evleniyor, din ve medeniyet değiştiriyorlardı. Böyle olmaktansa buraya gelsinler, Müslüman gençler olarak tanışsınlar, konuşsunlar, çay kahve içsinler ve birbirleriye evlensinler' istedik".


Bosna şehirlerinin ve özellikle Sarayova'nın sokaklarında dolaşırken görülen manzara (çıplaklık, davranışlar, hayat tarzı...) buralarda Müslümanlığın çok aşındığını, hayat ile büyük ölçüde alakasını kestiğini gösteriyor. "Savaş aklımızı başımıza getirmeseydi Müslüman geleceğimizden ümit kesmek üzereydik" diyen Bosnalılar var.


Peki yeniden diriliş için ne yapılmalı?


Bu sorunun cevapları içinde önemli yeri olan birisi de eğitim ve öğretimdir.


Hem U.S. Üniversitesi'ni misyonuna yöneltmek hem de Bosna'da "yeniden İslam'a" hareketini başarılı kılmak için okullar açmak, mevcutları içinde maksada uygun olanları desteklemek gerekiyor.


Uygun kaynak ihtiyacını en uygun bir şekilde karşılayacağı anlaşılan orta öğretim kurumu, bu ülkede birkaç asırdan beri devam eden "medreseler"dir.


Medrese bizim medeniyetimizin okuludur. Türkiye'de kendini derleyip toparlamak ve asrın ihtiyacına cevap verecek ıslahatı gerçekleştirmek üzere iken kapatılmış olan bu kurumların birkaç güzel örneği Bosna'da devam ediyor. Biz Bosna-Hersek'in Travnik kentindeki tarihi Elçi İbrahim Paşa Medresesi'ni ziyaret ettik. Değerli müdüründen medrese hakkında bilgi aldık. Medeniyetimizin izlerini taşıyan binası, Osmanlı zamanındaki yol sebebiyle yıkılınca Avusturya devleti tarafından inşa edilmiş. Okulda hem kız hem de erkek öğrenci var; ayrı sınıflarda okuyorlar. Yakın zamanlara kadar derslerin yarısı Arapça ve İslam ilimleri, diğer yarısı ise fen ve kültür dersleri imiş (şimdi birincisi yüzde otuza indirilmiş), buradan mezun olan gençler lise mezunu sayılıyorlar, Arapça ve İngilizce'yi anlayıp konuşuyorlarmış. Ülkede beş altı tane böyle medrese varmış. İşte bunlar çoğaldığında ve Uluslarası İslam Üniversitesi'nin hakim öğrenci kaynağını teşkil ettiğinde Aliya'nın rüyası gerçekleşecektir.


Bize iki vazife düşüyor: 1. Bu medreselere yardımda bulunmak. 2. U.S. Üniversitesi paralı olduğu için medrese mezunu öğrencilere burs vererek üniversiteye girmelerini sağlamak.

(Yeni Şafak gazetesinden alınmıştır)