Tasfiye ediliyoruz diye ağlarken gittiniz devletin en fazla bir hafta önceki mahrem zirvelerini dinleyip, yayınladınız. Başbakan’ın bütün ailesini torunlarının bebek telsizleri dışında dinlediniz yayınladınız. Katil dediniz, hırsız dediniz, diktatör dediniz. Cinayet emri verdi dediniz. Muta nikâhı yaptı, İran büyüsü yapıldı, karısını aldattı dediniz.

Tabipler Birliği’niz çıktı, bütün hekimlik etiğini çöpe atıp, “duygusal durumu dengesiz” teşhisi bile koydu. Mezarına tükürecekler diye yazdınız. 

Hırsınızı alamadınız bu kez ona oy verenlere geçtiniz. "G.t kılı" dediniz. Az yedikleri için kısa boylular dediniz. Başbakanı izlerken cinsel haz alıyorlar diye hakaret ettiniz. Bu sefer erkenci davranıp daha seçimler bile yapılmadan, belki sandıktan biz çıkarız demeden cahiller kaseti koydunuz. İki milyonluk mitinge gelen herkese para dağıtıldığı fantezileriyle kendinizi avuttunuz.

Sonra seçimlere giriştiniz. 50 milyon seçmene, 170 milyon pusula basıldı diye, en az herkesin 3 oy kullandığı seçime, daha yapılmadan hile karıştırmaya çalıştınız. 60 yıldır sorunsuz yapılan seçimlerin mühürlerini şimdiden çaldınız, pusulalarını kaçırttınız, müşahitlerini şaibe altına soktunuz. Zaten her partinin temsilcisi olan sandıklara gönüllü kampanyası başlattınız. Daha neler yapacaksınız kim bilir.

Demokrasiye takla attırdınız. Yüzde 50 alsa da yönetemez diye hüküm kestiniz. Demokrasi için demokrasi dışında çıkmakla tehdit ettiniz. Suriye Türk uçağını vurunca "niye gitti oraya", Türkiye Suriye uçağını vurunca “niye vurduk”a kadar geldiniz. ABD’nin, AB’nin hiçbiri olmadı Atlantik’teki bir ada devletinin bile Başbakanın kulağını çekmesi hayalleriyle yanıp tutuştunuz.

Bu hükümetle barış yapıyor diye PKK’yı bile barış masasından kaldırmaya çalıştınız. 30 yıl sonra ilk kez ölümsüz geçen yıldan sonra üst üste tape’ler çıkarıp ölümü, savaşı çağırdınız. Başbakanı savaşı bitirdiği için vatana ihanetle suçlayıp, vatana ihanetin tariflerini yaptınız.

Başbakan’a İrancı deyip TIR durdurup, Suriye toplantısı ifşa edip İran’ın gözlerini yaşarttınız.

Tahammülsüzlüğün, ötekileştirmenin, şeytanlaştırmanın, nefret suçunun kitabını yazdınız. Kutuplaştırmanın dibini gördünüz. Bir de zinadan, hırsızlığa, cinayetten vatana ihanete elinize geçen her şeyi fırlattığınız Başbakan’a da çok bağırıyor, ötekileştiriyor, kutuplaştırıyor diye kızdınız.

Şimdi de onu seçimden sonra bir balkon konuşmasına daha çağırıyorsunuz.

Esas o balkona çıkması gereken sizsiniz. Nefret ettiğiniz, aşağıladığınız halka, ırzına geçtiğiniz demokrasiye, derin devleti temizliyoruz diye paralel devleti kurarken kandırdığınız, kumpas kurduğunuz, duygularıyla oynadığınız insanlara bir özür borcunuz var.

Bundan sonra birlikte yaşayabilmemiz için önce sizin o balkona çıkıp bize bir şeyler söylemeniz gerekiyor. Tahammül kalmadı. Birlikte yaşama iradesi bitti, bitiyor. Pensilvanya’daki villanın mı, Hürriyet binasının mı? Yoksa CHP genel merkezinin mi? Balkonu seçmek size kalmış.

Hazır Başbakan’ın sesi kısıldı. İstediğiniz oldu. Buyurun mikrofon sizin.

Seçimlerden sonra esas sizden bir balkon konuşması bekliyoruz...

(Türkiye)