2015 Milenyum Hedeflerinin geride bırakıldığı şu günlerde, göçmenlerin konumu ve kalkınma, insan hakları ile göçmenlik arasındaki bağlantılar, diaspora gruplarının her geçen gün küresel gündemde yerini korumaya devam ettiğini göstermektedir.
Bu durum bize, başta uluslararası ilişkiler olmak üzere, insan hakları, sürdürebilir çevre, siyasi katılım ve bir çok alanda önümüzdeki dönemde de hükümet dışı aktörlerin daha fazla önem kazanacağını gösterirken, yeni hizmet alanları ile yeni diplomasi formlarının da ortaya çıkmasını sağlayacaktır.

Diasporayı direkt ilgilendiren, ya da diasporanın bizzat aktör olduğu kamu ve kültürel diplomasi yanısıra, ekonomi diplomasisi de kolaylıkla sayılabilir. Her üç ayrı diplomasi de, halklar ve ülkeler arasında bilgi, değer, tecrübe değişiminin karşılıklı paylaşılması ve hedef kitle olan iki ülke halkının birbirlerini daha yakından tanımaları ve anlamalarına hizmet eder.

Diasporanın etki alanı

Günümüzde diasporaların ve sivil toplum kuruluşlarının içinde bulundukları ülkelerde, aidiyet duydukları ülke ve kültürler hakkında yaptıkları faaliyetler, devletlerin ve dışişleri organlarının yaptıkları faaliyeletlerden daha da etkili olmaya başlamıştır. Çünkü diaspora her iki ülkeye de aidiyet duymaktadır ve bunun gereği olarak yaptığı herhangi bir faaliyet, özellikle ikinci ülke vatandaşları ve kurumları tarafından daha önemsenmektedir. Hele diaspora bu faaliyetlerini, içinde bulunduğu ülkenin kurum ve kuruluşlarıyla birlikte yaparsa, hedeflenen kitleye ulaşmak daha da kolay olmakta ve faaliyetlerin başarı oranı da artmaktadır. Böylece kültür değerlerini anlatmak istediğiniz ülke ve insanları hakkındaki olumlu algıya katkı kendiliğinden oluşmaktadır. Algı oluşmasında, değişmesinde yani kamu diplomasisinde bir defalık yapılan faaliyetler yerine, uzun soluklu, sürdürülebilir faaliyetler olması daha da önem arzeder. Hatta bu faaliyetlere, içinde yaşanılan ülke kurumlarının da ortak edilmesi halinde, daha da etkili ve başarılı sonuçlar alınabilir. Bu çerçevede sayılabilecek ve Hollanda Türk diasporası tarafından uygulanan örnekler konuşmamın içeriğini oluşturacaktır.

 

Üzerinde duracağım örnekler, kamu ve kültür diplomasilerinin aktörleri olan sivil toplum kuruluşlarımız tarafından uygulanmakta olup, Hollandalılar'ı etkilemeyi, bu kitlenin Türkler ve müslümanlar hakkında bilgilenmeleri, var olan önyargılarının giderilmesi ve Türk kültür değerleriyle tanışmalarını amaçlamaktadır.

Örnek 1 :

Faaliyet: Hollanda’da Kurban Bayramı Yemek Haftası

Altı yıldır, SMHO, Türkevi, Cordaid, Resto van Harte ve Meram Dostları Derneği tarafından organize edilen Kurban Bayramı Yemek Haftası Projesi, Hollanda’nın Amsterdam, Den Haag, Rotterdam, Utrecht ve Amesfort şehirlerinde uygulanmaktadır.

Katılımcı toplum ve bir Kamu Diplomasi Örneği olan Kurban Bayramı Yemeği Projesi,  her yıl Kurban Bayramı sonrasında (Resto van Harte) sosyal restoranlar olarak bilinen,
genelde toplumda kendini yalnız hissedenlerin de katıldıkları restoranlarda düzenlenen yemek programlarıdır. Katılımcılar o mahallenin sakinlerinden oluşur. Katılımcıların eğitim  ve iş seviyeleri farklılık arzeder. Ne üst katman ne de orta sınıfla sınırlı değildir. Ortak özellikleri yalnız yaşamalarıdır.

Sözkonusu program, Kurban Bayramı Yemeği ikramı, Türk müziğinden örnekler ve kültürel bir temayı işleyen bir belgesel gösterimi ya da misafir konuşmacının konuyla ilgili sunumundan oluşur.

Her toplantıya yaklaşık 100 kişi katılır. Bir hafta devam eden programlara katılan Hollandalılar'ın sayısı 500’ü aşmaktadır.

Müslümanların her yıl Kurban Bayramı'nda yaptıkları bu anlamlı girişimden dolayı duygulu anlar yaşayan Hollandalı misafirler, kaybettiğimiz paylaşma değerlerinin Türkler tarafından tekrar hayata geçirilmesinden mutluluk duyduklarını ifade ederler.
Seksenbeş yaşında bir Hollandalı bayan duygularını şu şekilde dile getirmişti: ‘Kaybedilmiş yardımlaşma, paylaşma ve komşusunu düşünme gibi değerlerin, Türkler tarafından tekrar canlandırılması takdire şayan bir girişimdir, sizi kutluyorum’…

Örnek 2:

Faaliyet: "Mevlana Rumi Yemek Haftası": 
‘Refah devletinden katılımcı topluma dönüşümün ifadesidir’

Türkevi Derneği, Vuslat Tasavvuf Müsiki Grubu, Meram Dostları Derneği ve Resto van Harte kuruluşları tarafından, ünlü düşünür Mevlana Celaleddin Rumi’nin Vuslat Yıldönümü dolayısiyle organize edilen ‘Mevlana Rumi Yemek Haftası’ projesi, Amsterdam, Katwijk aan de Zee, Rotterdam, Utrecht ve Alkmaar şehirlerinde uygulandı.

Program, Hollanda’daki Meram Restoranlarının hazırladığı, Türk yemekleri ile başlar, Tasavvuf musikisinden örnekler sunulur. Mesnevi’yi Hollandacaya tercüme eden Abdulwahid van Bommel tarafından yapılan sunumla devam eder. Soru cevap halinde son bulan programlarda Mevlana düşüncesi, Türk ve İslam değerleri anlatılır.

Örneğin bu yıl, Hollanda Mevlana Yemek Haftası Programı'nın finali Utrecht’de yapıldı. Her şehirde farklı geçen ve yaşanan Mevlana Rumi Günü, 120 kişinin katıldığı ve Utrecht Pop Korosu’nun da yer aldığı bir programla sona erdi. Koro mensuplarının zaman zaman Mevlana belgeselini ayakta izledikleri görüldü.

Programlar yapılmadan önce sosyal medyada ve yapıldıktan sonra da hem yazılı, hem görsel hem de sosyal medyada paylaşılmaktadır.

Örnek 3: Ahilik; Sosyal Sorumlu Girişimcilik

Ekolojik, Ekomonik ve Etik krize cevap faaliyeti,  
Ahilik başlığı altında, Hollanda’nın doğu bölgesinde, tarihi Deventer Belediye Meclis Binası'nda 2000 Hollandalı üyeye sahip Sosyal Sorumlu Girişimcilik Kurumu'yla ortaklaşa yapıldı.

Tarihi Deventer Belediye Binası'nın giriş katında yer alan, çeşitli meslek odaları ve bedesten bölümünün katılımcılara tanıtılmasıyla başlayan program, Ahilik üzerine kitap çalışması olan Abdulwahid van Bommel’ın şu sözleriyle devam etti: ''Ekonomik krizin suçlusunun göçmenler olarak gösterildiği, vatandaşın siyasete güveninin kaybolduğu, genelleştirmelerin hakim olduğu, televizyon programlarının hükümetlere yön verdiği bir dönemde, yüzyıllar önce Anadolu’da geliştirilmiş hak, adalet, paylaşma değerlerini merkez alan Ahilik anlatılmaya, anlaşılmaya ve tartışılmaya layıktır''

Ahilik sisteminin bir islam çalışma ahlakı olduğunu söyleyen Abdulwahid van Bommel, kendini feda etmek, karşılıksız vermek, yardımda bulunmak günümüz insanının muhtaç olduğu değerler olduğunu söyledi. Ahilik çalışmalarından maksadın, bu sitemi topluma dikte etmek yerine, dünyada böyle bir alternatif sistemin var olduğunu anlatmak olduğunu söyleyen van Bommel, Ahilik siteminin günümüz insanının karşı karşıya olduğu ekolojik, ekonomik ve etik krize bir cevap mahiyetinde olduğunu söyledi.

İkibin işverenin üye olduğu Hollanda Sosyal Sorumlu Girişimcilik Kurumu adına konuşan Martine Breedveld, devletin her şeyi üstlenmemesi gerektiğini söyleyerek, günümüz bireyinin dominant sistem tarafından bencil ve materyalist bir hal aldığını, bireyin manevi ve sosyal yönünün ihmal edildiğini belirtti. Breedveld, Sosyal Sorumlu Girişimciliğin bu ikisi arasında bir ahenk kurmak istediğini, devletin bazı işlerini, girişimcilerin gönüllü olarak devralmalarına dikkat çekti. Ahilik sitemi ile Sosyal Sorumlu Girişimcilik arasında bir bağ kurmak gerektiğini söyleyen Breedveld, Ahilik sisteminin Hollanda’da tanıtılması, yaygınlaştırılması gerektiğini önerdi.

Program tartışma, soru ve cevaplardan sonra, Tasavvuf şiir dinletisiyle sona erdi.

Programların organize edilmesindeki felsefe, motivasyon nedir?

Organizatörler bu konuda şunları söylüyorlar: ‘Hollanda Kralı Willem Alexander’ın yıllık konuşmasında dikkat çektiği ‘Katılımcı toplum’ anlayışına bir nepze de olsa katkıda bulunmanın somut bir örneğini teşkil eden Mevlana Rumi Yemek haftası, benzer faaliyetlerle devam edecektir. Her yıl organize edilen Kurban Bayramı Yemek Haftası programlarına, Ahilik Yemek Haftası, Yunus Emre Yemek Haftası gibi programlarla Hollanda’daki müslümanların Hollanda’ya bir yük olmadığı, içinde bulundukları ülke ve insanlar için bir şeyler yapmak istediklerinin mesajı verilecektir. Bilindiği gibi artık tüm Avrupa’da ve Holllanda’da refah devletinden katılımcı devlete geçiş süreci yaşanmaktadır. Mevlana Yemek Haftası programı refah devletinden katılımcı topluma dönüşümün açık bir ifadesidir. Bu süreçte, bireylere, sivil toplum kuruluşlarına, girişimcilere önemli görevler düşmektedir. Bu görevin şuurunda olmak bu ve benzeri faaliyetleri organize ederek sürece katkıda bulunmak hepimizin görevidir.’

Her üç faaliyet örneği incelendiğinde karşımıza, Hollanda’daki Türk diasporasının bu faaliyetleri organize etmelerindeki amaç, hedef kitlesi, seçilen temalar, yöntemlerinden hareketle şu tesbitleri yapabiliriz.

-          Hedef kitlesi olarak Hollandalılar seçilmiştir

-          Faaliyetin dili Holllandacadır

-          Organizasyon Türk ve Hollanda kuruluşlarınca ortak yapılmaktadır

-          Seçilen konular Türk kültür değerlerini yansıtmaktadır

-          Toplumsal bir sorun olan ‘Yoksullukla’ mücadele edilmektedir

-          Sosyal ve kültürel katılım öngörülmektedir/devletin bir takım işlerine talip olunmaktadır

-          Diasporanın, Hollanda toplumu sırtında bir kambur değil, artı katkı sağlamak çabası vardır

-          Islamafobi ve ırkçılıkla mücadele edilmektedir

-          Her faaliyet öncesi veya sonrası Türk yemekleri ikram edilmekte ve Türk musikisi icra edilmektedir

-          Örneklerde de görüldüğü üzere farklı diplomasi formları ve aktörleri çıkmaktadır. Bunlar: sivil toplum kuruluşları, girişimciler, sanatçılar, medya ve yazarlar.

Hollanda kamuoyuna yönelik yapılan yukarıdaki kültürel faaliyetler, bir taraftan içinde bulunulan ülkelerin insanlarının Türkiye ve Türk kültür değerleriyle tanışması, yani bizimle ilgili algılarını değiştirmeyi hedeflerken, diğer taraftan da Avrupa insanının kaybedilmiş değerlerinin yeniden su yüzüne çıkartılması, hatırlatılması ve böylece insanlığa hizmet etmeninin de somut ifadesidir. Ayrıca, toplumun karşı karşıya olduğu yoksulluk, radikalizm, islamafobi ve ırkçılıkla mücadele edilerek, işsizliğe alternatif sunarak sosyal katılımı sağlamaya çalışılmaktadır.

Diasporanın bu çabası hem yaşadığı ülke sorunlarına ilgi duyduklarını hem de temsil ettikleri ülkenin kültürel değerlerini tanıtma gayreti içinde olduklarının, iki ülke, iki kültür ve toplum arasında köprü oluşturduklarının açıkca ifadesidir.

(*) Bu konuşma 24 – 25 Nisan 2015 tarihlerinde İstanbul’da yapılan 4. DÜNYA TÜRK FORUMU/ “Kamu Diplomasisi, Medya, Enformasyon” / “Turizm, Kültür, Tanıtım ve Kamu Diplomasisi” oturumunda yapılmıştır.