Çin’de başladı. Sadece Çin’de kalacakmış gibi geldi önce herkese… Üzerinde çubuksu çıkıntıları taç şeklinde olduğu için 'taç'ın Latince karşılığı 'Korona' adı verildi. Virüs süratle Asya’yı, Avrupa’yı, ardından Amerika kıtasını, Avustralya’yı da etkiledi… Etkilemeye devam ediyor… Bunun bir süre daha devam edeceği aşikar. Ne badireler atlatan insanlık mutlaka galip gelecek. İlacı, aşısı bulunacak. Bu virüs insanların sevdiklerini koparıp alamayacak. İnsanlık nefes alacak ama sonra ne olacak. Klasik söylem haline gelen cümle gibi mi… ‘Salgın geçtikten sonra artık her şey eskisi gibi olmayacak’

* * * *

Evden çalışma, tele toplantı, uzaktan eğitim, sosyal mesafe, hijyenin önemi, evde kalırken edinilen yeni alışkanlıklar, tehlike geçtikten sonra da belki hayatımızda bir süre veya devamlı kalacak. Bilinen veya daha önce bilinip de pek kullanılmayan teknolojiler insanların hayatında kalıcı olarak yer edecek belki de... Bu salgın dijitalleşmeyi kaçınılmaz biçimde hızlandırdı mesela… Daha önceleri çalışanlarına ‘Herkes sabah saat 8’de burada olacak. Neymiş o evden çalışma’ diyen patronların şimdi bir anda ‘Evden çalışma düzenine ilk biz geçtik’ gibi demeç yarışına girdiği görülüyor… Şimdiden her şeyi kestirmek kolay değil… Bunlar hakkında artısıyla eksisiyle binlerce makaleler, kitaplar yayınlanacak araştırmalar yapılacak. Zaman içinde göreceğiz…

* * * *

Salgın sonrası insanlığı nasıl bir geleceğin beklediği konuşulurken öne çıkan iki kavram ‘bilgi ve teknoloji’… Sağlık Bakanlığı’nın kullandığı bir slogan var… ‘Sorun küresel, çözüm ise ulusal.’ Ne kadar doğru bir slogan… Sorun küresel ama her devlet kendi derdine düşmüş, çözüm arıyor. Maske savaşlarını, solunum cihazı savaşlarını okuyorsunuz. Örneğin, birçok ülke acilen tedarike çalıştığı malzemelerin dost olarak düşündüğü ülkeler tarafından adeta gasp edildiğini açıklıyor. Aşı ve ilaç için keza… Aşı, ilaç geliştirmek için çalışan ülkelerin, çok uluslu şirketlerin daha sonra bunu tüm insanlığa açmak için bir bedel isteyecekler… ‘Buyrun bu sizin olsun, kullanın, maksat insanlık’ denileceğini düşünmek naif bir düşünce… Belki de yıkıcı bir bedel isteyecekler… Ne diyor atasözleri… ‘Önce can, sonra canan’ veya ‘Her koyun kendi bacağından asılır.’ Tarih bunu hep göstermiştir. Örnekleri çok.

* * * *

Bu gelişmeler Türkiye’nin de kendisinin ‘bilgi’ ve ‘teknoloji’ye sahip olması gerektiğinin en açık göstergesi… ‘Milli üretim’ veya ‘yerli malı’ diye her şeyi üretmeye çalışmak belki doğru olmayabilir… Ama en ileri bilgi ve teknolojiye sahip bir Türkiye, böyle kriz anlarında derhal yüzde yüz yerli üretime dönebilmeli… Nasıl ki insansız hava araçlarında Özdemir Bayraktar, oğulları Haluk, Selçuk ve Ahmet ile çığır açtıysa, örneğin ilaç ve aşı araştırılması gibi konularda da çığır açılmasının vakti geldi sanırım… Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, birkaç üniversitede bu alanda yoğun çalışmaların devam ettiğini, aşı konusunda ilerleme kaydedildiğini söyledi. 'Haydi hayırlısı' diyelim... Bu hemen her stratejik sektör için de geçerli… Bu da ancak bilgi ve teknoloji ile olur… Örneğin, Almanya’da bugünlerde ‘Ucuz üretim diye hep Asya, Uzak Doğu’ya yöneldik. Artık stratejik üretimleri ülkemize geri getirmeliyiz’ talepleri sıkça yükseliyor.

* * * *

Küreselleşme diye bir kavram var. Dünya büyük bir köy olacak… Sınırlar kalkacak… Karşılıklı etkileşim daha müreffeh yaşam sağlayacaktı… Salgın her şeyi yerle bir etti. ‘Acaba bunun sonuna mı geldik’ diye düşünülüyor… Gerçi bunu ABD Başkanı Donald Trump, bir süre önce BM kürsüsünde söylemişti… ‘Herkes başının çaresine baksın’ demişti… Unutmamak gerekir virüs salgını ortadan kalksa bile benzer küresel sorunlar ortadan kalkmayacak… Bilgi birikimi ve teknolojiye sahip olmak da hep gündemde kalacak…