28 Şubat\'ın gadrine uğramış herkesin bir \"idrak anı\" olduğunu zannederim. Bu ülkede hiçbir şeyin düzelmeyeceği inancıyla korkunun kesişme kümesi yaptığı andır bence \'uyanış\' zamanı. Ve herkesin o anı, 28 Şubat\'ın farklı vechelerinde yaşadığına eminim.


Kendimden bilirim, mesela ikna odasına girmeyi reddettiğim için kayıt yaptıramadığım, dolayısıyla okulu uzattığım zamana denk gelmez benim 28 Şubat\'ı idrak ettiğim zaman dilimi. Kendimi o organizmanın bir parçası sayarak çalıştığım Yeni Şafak\'ın emniyet güçlerince basılmasıyla duyduğum endişe anı da değildi benim 28 Şubat\'ım.


Sokaklarda yürürken \"Fadime Şahin\" nidalarıyla tacize uğramaktan duyduğum tiksinti değildi, bana ve benim gibi olanlara yönelik bir darbenin ortasında olduğumu hissettiren. Herhangi bir davette aynı işi yaptığım meslektaşlarımın bakışlarından \"ayaklı bir tren\" olduğumu vehmettikleri hissiyatına kapılmam da değildi benim 28 Şubat\'ım...


Hayır, beni dipsiz kuyuda, sonsuz bir karanlığın içine yuvarlanıyormuşum duygusuna garkeden başka bir manzaraydı...


Benim 28 Şubat\'ım Merve Kavakçı\'yı, \"bu hanıma haddini bildirin\" diye gürleyen Ecevit\'ten el alarak, sıralara vurmaya başlayan yüzlerce insan eskizinin arasında kalmış olan o kadını görmemle, onun hislerini kendi hissedişim bilmemle başladı.


Merve Kavakçı\'nın önce Meclis\'ten, sonra da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarılmasıydı şahsi 28 Şubat\'ımın başladığına uyanmamı sağlayan... Televizyon ekranından o görüntüyü izlerken duyduğum kederin, acının ve umutsuzluğun tüm benliğimi dalga dalga kaplaması anıydı o an.. Kavakçı\'nın çocuklarının, okul arkadaşları tarafından hırpalandığını öğrendiğim an çalmıştı benim için darbenin başlangıç düdüğü.


Bugün itiraflar alıyor sırayı. Olmadı suçu birbirinin üstüne atmalara, birbirine düşmelere varıyor iş, toplu pişmanlık seanslarını izliyoruz hep birlikte. Gözlerinden ateşler, ağızlarından salyalar saçarak üstümüze yürüyen koca koca adamların, ömrü bir üflemeye bakan titrek birer mum alevine dönüşmüş hallerini seyrediyoruz işte.


Aydın Doğan\'ın \"yaptıysa şerefsizdir\" dediği Ertuğrul Özkök\'ün Hürriyet\'in başındayken bir Bakan\'ı şantajla koltuğundan edip etmediğini tartışıyoruz Tarafsız Bölge programı üzerinden...


Oysa Ertuğrul Özkök\'ün 22 Eylül 2002\'de Habertürk\'te sarfettiği \"Eğer Meclis\'e türbanlı bir kadın girecekse bunu Cumhuriyet\'e karşı bir darbe girişimi olarak algılarız ve gazetemizin genleri otomatik olarak harekete geçer. Merve olayı da bir darbe girişimiydi. Birilerinde 1-0 galip olduk görüntüsü olacaktı. O zaman başka birilerinin de durumu 1-1 yapması için harekete geçmesi normaldir\" cümlesi daha mı az kötüydü bir Bakan\'ı şantajla devirmekten. O dönem Aydın Doğan, Hürriyet\'in patronu değil miydi? Neden acaba böyle o kanal senin bu kanal benim gezmedi?


Hürriyet, Merve Kavakçı için, \"Cumhuriyet\'e yakışmıyor\", \"Meydan okunacak yer değil\", \"Dışarı... Dışarı...\", \"Taktik Nazlı\'dan\", \"Ajan provakatör\" başlıklarını mermi gibi atarken, Özkök o gazetenin Genel Yayın Yönetmeni, Aydın Doğan da, patronu değil miydi?


\"Kadınların İsyanı (04 Mayıs 1999)\", \"Merve\'ye jet soruşturma (04 Mayıs 1999)\", \"CHP: Merve istifa (04 Mayıs 1999)\" haberleriyle Kavakçı\'nın ne \"yalancılığı\", ne \"ajanlığı\", ne \"babasının mollalarla sıkı fıkı olduğu\", ne de \"Türkiye düşmanı\" olduğu bırakılırken neredeydi bugünün gözü yaşlı sonradan olma demokratları...


09 Mayıs 1999 tarihli nüshasında \"Merve FP\'nin Zana\'sı: Türban Vampiri\" diyen de Hürriyet\'ti, 13 Mayıs 1999\'da \"İpliği pazara çıktı\" başlığını atan da...


\"Molla akıllanmadı\", \"Kadınlar Merve\'yi Ata\'ya şikayet etti\", \"Türbanını çıkarsa da milletvekili olamaz\" şeklindeki küstahlıkların mimarı da Ertuğrul Özkök\'tü, \"O artık ABD\'li\" diye diye bir kadını linç eden de...


Ertuğrul Özkök vaktiyle bakan düşürmüş olsa ne yazar, olmasa ne? Aydın Doğan bugün günah çıkarsa ne değişir, çıkarmasa ne?


Tuhaf bir mide bulantısı...


Benim 28 Şubat\'ım Merve Kavakçı\'ya yapılan o iğrenç linçle başladı. Ve ne iade-i itibar Kavakçı\'nın nezdinde milyonlarca insanın çektiği kederi telafi eder, ne de \"üzgünüz\" demek... Merve Kavakçı, başı dik ve onurlu biçimde yeniden TBMM\'ye milletvekili olarak girmedikçe de, Kavakçı\'ya yapılanları şahsına yapılmış olarak algılayan ben ve benim gibi insanların öfkesi ve nefreti dinmeyecek...

(Yeni ŞafaK)