Beş gün önce takvimler 22 Kasım'ı gösterirken, "gelmiş geçmiş en sarsıcı suikast" veya "en büyük siyasi komplo" olarak kabul edilen "hadise"nin kırk sekizinci yıldönümüydü. İki yıl sonra yarım yüzyılı devirmiş olacak, JFK Suikastı ve hala daha 'resmi masallar' anlatılmaya devam ediliyor, Amerikan halkına...

Mesela, geçenlerde yeni bir gözbağcı belgeseli fırına verdiler; suikastı Lee Oswald Harvey'in tek başına gerçekleştirdiği savıyla (yalanıyla) yıllanmış "resmi tezi sıcak tutmak" için! Elbette, beyhude...

Suikastın ardında, Amerikan derin devletinin olduğu hakikatini dile getirmek, komplo teorisyenliği ile suçlanmanız için yeterli: Dikkat buyurunuz, işbu suçlamayı yıllardır (ısrarla) seslendirenler, suikastla ilgili gerçeği örtebilmek için özel bir gayret sarf ediyorlar!

Vaktiyle "Warren Komisyonu" marifetiyle, JFK suikastının arka planı "gömüldüğü" için, hakikat gün ışığına çıkarılamamıştı.

Ne var ki, tam yirmi yıl önce, Amerikan derinleri ve dünyanın dört bir yanındaki iliştirilmişler için işler ters gitmiş ve gerçeğin o malum huyu depreşivermişti.

"JFK Mahkemesi"ni, bir anlamda film setine kuran rejisör Oliver Stone, suikastla ilgili resmi tezi yerle bir etmişti. Dönemin New Orleans Başsavcısı Jim Garrison'ın, Clay Shaw Mahkemesi'nde (1969) ortaya koyduğu bilimsel izahı eksen alan o film, aslında suikasttan altı yıl sonra "mahkeme ortamında resmi tezin çürütülmüş olduğunu" da anlatıyordu.

Jim Garrison, Kennedy'yi ve Vali Connaly'yi üç ayrı nişancının vurduğunu, Oswald Harvey'in sadece "yemlik" bir suikastçı (konu mankeni de diyebiliriz) olduğunu ispatlamış bir savcıydı.

JFK'in kafasını parçalayan kurşunlar, resmi tezde anlatıldığı gibi Harvey'in bulunduğu "kitap deposu" tarafından gelmemişti.

Başsavcı, ölümcül kurşunların, aksi istikametteki 'çimenli tepeciğin' üzerindeki ağaçlı kısımdan ateş eden "işadamı" kisvesi altındaki CIA mensubu Clay Shaw'un silahından çıktığını kanıtlamış olmasına rağmen...

"Fevkalade derin tesirler altındaki" mahkeme Clay Shaw'u "suçsuz" bulmuştu.

Mahkeme, "bazı delillerin kaybolması" ayrıca ulusal arşivdeki kimi delillerin "ulusal güvenlik sebebiyle" gösterilmemesi nedeniyle böyle bir karar verdiğini beyan ediyordu!

Oswald'ın, JFK Suikastı'ndan sadece iki gün sonra, Dallas polis karakolunun bodrum katında Jack Ruby tarafından öldürüldüğü hep hatırlardadır da...

1963'de "Gizli Operasyonlar Şefi" olan (Eski CIA Başkanı) Richard Helms'in, Clay Shaw'un CIA için çalıştığını "1979'da kabul ettiği" unutulup gitmiştir.

*

Kennedy Suikastı Araştırmaları Komitesi'nin dosyaları, 2029 yılına kadar mühürlü kalacak...

O gün geldiğinde, bu dosyalar tümüyle açılsa bile asıl derin belgelerin gün ışığına çıkarılmayacağını öngörebiliriz.

*

JFK Suikastı, FBI-CIA-Pentagon ortaklığında gerçekleştirilmiş bir "hükümet darbesi"dir.

Suikast esnasında "resmi görüşü vuran" ise kaderin bir cilvesi olarak, başkanın konvoyu geçerken JFK'yi görüntülemek için olay yerinde bulunan Zapruder adlı bir vatandaştır!

Zapruder'in sekiz milimetrelik amatör kamerasının kaydettiği görüntülerin, kare kare (defalarca) incelenmesi sonucunda JFK'in hayatına mal olan kurşunların aslında hangi taraftan geldiği ortaya çıkmıştır. Şayet, bu görüntüler olmasaydı, JFK suikastındaki resmi görüş bütün dünyaya yedirilmiş olacaktı.

ABD, "Ulusal Güvenlik" örtüsü altında kendi başkanını öldürdüğü gerçeğini gizlemeye devam ediyor. Bu gerekçeyle "hayati delilleri" saklıyor ama bir vatandaşın kamerasından çıkan görüntüler bütün "oyun"u, "dört başı mamur" devlet komplosunu bozabiliyor.

Hani, erbabı hep der ya: "Mükemmel cinayet yoktur!" diye; aynen o hesap!

*

JFK Suikastı'na dair asıl derin belgeler "normal şartlar altında" belli ki, hiç açıklanmayacaktır.

Suikastla ilgili gerçek resmen kabul edilmediği müddetçe de hadisedeki hakikat, daima "Komplo Teorisi" illüzyonuna esir edilecektir.

*

Bugün "Çok Gizli Belgeler" diye bilinen, ya da vakti geldiğinde açıklandığını duyduğumuz hani şu "ABD ve İngiliz belgeleri otuz yıl sonra gün ışığına çıkıyor" türünden açıklanan "gizli belgeler" asla en derindeki belgeler değildir.

Böylesi belgelerin...

Sarsıcılığının, bırakacağı devasa izlerin boyutları herhalde diğerleriyle kıyas kabul etmez.

*

Bakınız, tüm bunlardan sonra nereye geleceğim?

Bu hafta, Dersim Katliamı tartışmasıyla geçti.

Başbakan Erdoğan, "kaçışı olmayan" kimi tarihi belgeleri kamuoyuyla paylaştı. Dersim için, "devlet adına özür" diledi!

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ise "Özür yetmez. Açıklıyorum dediği belgeler, bilinmeyen belgeler değil ki! Başbakan, devletin arşivlerini açmalıdır" diye karşılık verdi.

Belgeler?

"Belgeler" vardır, gizli belgelerden bile içeri!

Kemal Bey, şayet, Dersim'le ilgili "asıl belgeler" açıklanırsa...

"CHP lideri olarak" düşeceği durumu herhalde tahmin edebiliyordur! (Arkası Yarın)