Bir Ramazan Bayramı daha yaklaşırken, çocukluğumuzdaki bayram heyecanını, neden aynı yoğunlukta yaşamadığımız üzerinde biraz düşündüm. Biz büyüdük, heyecanımız küçüldü.  Belki de hayatın tüm ağırlığı artık omuzlarımızda yüklü olduğu içindi.  Çocukluğumuzdaki bayramların özlemini ifade edebileceğimiz klasikleşmiş ifadeler vardır.  Bunlardan bir tanesi de, “Bayram geceleri, yeni kıyafet ve ayakkabılarımla sabahlardım.”  Doğru ya,  o zamanlar birlikte sabahlayabileceğimiz gıcır gıcır bayram arkadaşlarımız vardı, kullandıkça eskitecek, zamanla da unutacak.  Şimdi o çevremiz, o kadar geniş ki, artık normalleşti ve bir kere arkadaşlık yaptığımızı bir daha gözümüz görmez oldu. 

 

Çocuklarımıza, aynı heyecanı yaşamaları için aldığımız bayramlıkların, aslında onlar için hiçbir şey ifade etmediğini anladım.  Çünkü, bir çoğumuz, onlara “hayır” ve “yok” kelimelerini öğretemedik, sorumluluk vermedik.  Bazı şeyleri elde etmek için, şartların da  uyması gerektiğini anlatmadık.  Her istediği olan çocuklar “bencillik”ten başka birşey öğrenemiyorlar malesef.  İşte o yüzdendir ki, biz heyecan duygularını kaybettik ve bizden sonrakilere de yaşatmasını bilemedik.

 

Oldu bitti Filistinde ki zulme karşı birşeyler yapma çabasında hissetmişimdir kendimi.  Ama bir türlü ne yapacağımı tam olarak kestirememişimdir.  Boykot ve dualarımdan başka elimden birşey gelmedi bugüne kadar.  Konumuzun Filistinle ne alakası var demeyin.  Filistin ve Filistin gibi bir çok zulüm altında inleyen yerlerle çok alakası var aslında.  Oralardaki çocuklar için bayram ne ifade ediyor acaba?  Bayram gecelerine eşlik eden yeni giysileri, büyüklerinden almayı heyecanla bekledikleri cep harçlıkları ve hatta bayram sabahı ellerini öpecekleri anne ve babaları yok birçoğunun.  Sadece, bayram sabahlarına eşlik edecek, olası füzelerin heyecanını yaşıyorlar. 

 

Ve yine son zamanlarda kuraklık ve açlıkla boğuşan Somalili çocuklar.  Ramazan ayında, normal aylara oranla daha fazla gıda tüketen bizler, birazda onları düşünelim, ne dersiniz? Onlara bir lokma ekmek en büyük bayram sevinci olsa gerek ama kimisinin bünyesi artık bir lokma ekmeği yada bir yudum suyu dahi kaldıramayacak kadar çaresizliğe boyun eğmiş durumda.  Bayram mı?  O’da nedir?  Her yanı zulüm kaplamışken, insanlar birbiriyle yardımlaşmayı kesmişken, yapılan yardımlaşmalar dahi bir menfaate ve gösterişe dayanıyorken, bayram da ne oluyor? Anlamı yitirilmiş, manası kavranamamış bir gün sadece.   Tabi, elimizden gelen yardımı yapıyoruz diyebiliriz, çocuklarımızın “eski” kıyafetlerini fakirlere veriyoruz, daha ne yapalım?  Öyle değil mi...  Bu konuda tüm sorumluluğunu yerine getirmiş olan bizler için Ramazan ve Bayram eğlencelerinde boy gösterme zamanı gelmiştir artık.  Eskiden, bütün ailenin bir araya gelip mutlu olduğu Bayramların yerini, şimdi çoğunlukla ailenin tüm fertlerinin kendi arkadaş ortamında, ayrı ayrı geçirdikleri Bayram eğlenceleri aldı.  Bayram eğlenmek demek ya, eğlenelim tabii.  Birileri ağlarken biz gülelim.

 

Yürek meselesi.

Hadi bakalım... “Bayramınız insanlık olsun.”