CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül'ün süresinin dolmasından sonra yeni cumhurbaşkanının (başkanın) kim olacağı tüm ülkede tartışılıyor. Abdullah Gül'ün tekrar aday olma ihtimali AKP içinde endişeler yaratıyor.
Başbakan Erdoğan'ın başkan olma hedefine çoktan kilitlendiği, hatta yeni başkanlık konutunun yapımı için olur verdiği bilindiğine ve yine Başbakan Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı Gül ile tartışması ve anlaşmaz duruma düşmesi imkânsız olduğuna göre "Yeni cumhurbaşkanı (başkan) kim olacak?" sorusuna krizsiz bir çözüm yolu aranıyor.
Aslında bu krizi rahat çözecek formül üzerinde çoktan düşünülüp konuşuluyordu. Ancak denkleme Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun da girmesiyle bu formülün uygulanabilmesi tehlikeye düşmeye başladı.
Ben bu konuyu köşemde 12 Aralık 2011 Pazartesi günü, "2014 için konuşulan formül" başlığı altında yazmıştım.
Bu formüle göre Erdoğan'ın başkan veya cumhurbaşkanı olmak istemesi durumunda en büyük sorun, Cumhurbaşkanı Gül'ü rencide etmeyecek, Başbakan ile aralarında kırgınlık yaratmayacak ve onun gönül rahatlığıyla kabul edebileceği, bir eski cumhurbaşkanına yakışacak yeni bir makam bulunmasıydı.

BM SEKRETERLİĞİ
Bu makamın 2014 yılında boşalacak Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği olabileceği fikri ortaya atıldı.
Türkiye, şimdiki MİT Başkanı Hakan Fidan'ın başkanlığı döneminde TİKA'nın yapmış olduğu verimli çalışmalar nedeniyle bazı Afrika ve Asya ülkelerinde çok güzel bağlantılar kurdu. (Bu bağlamda THY'nin birçoğumuzun haritada bile bulmaya zorlanacağı ülke başkentlerine sefer koymasını da bu ilişki kurma gayreti bağlamında görelim.)

MÜSLÜMAN GENEL SEKRETER
Bu bağlantılar sonucunda ve eğer Türkiye, diğer ülkeler ve merkez ülkeler nezdinde gerekli lobiyi yaparsa Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği makamını bir Türk'ün alması hiç de uzak bir ihtimal değil.
Laik, Müslüman, demokratik Türkiye'nin adayının o makamı doldurması birçok ülkenin kendi çıkarları ve uzun vadeli hedefleri açısından gönülden destekleyeceği bir gelişme olacak.

BAŞBAKAN KİM OLACAK?
Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığına veya başkanlığa geçmesi durumunda AKP içinden başbakanlık için en azından üç veya dört aday çıkabileceği, daha önce o makamda oturmuş olan Gül'ün bir eski cumhurbaşkanı olarak o makamı istemeyeceği ve Türkiye'de ona verilebilecek başka bir tatmin edici üst makam bulunmadığı hatırlatılıyor.
Bu yüzden onun en prestijli uluslararası görev olan Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği'ni kabul edeceği belirtiliyor.
Herkes onun deneyiminin, yeteneklerinin, devlet adamlığı birikiminin o makamı doldurmaya fazlasıyla yeteceği konusunda mutabık.

2023 PLANI
Başbakan Erdoğan 2023 yılına, yani cumhuriyetimizin 100'üncü kuruluş yılına özel önem veriyor ve o tarihe yepyeni bir Türkiye ve üst yönetimi tamamen sağlamlaştırılmış bir AKP ile girmek istiyor. Bu planda Gül'ün de Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği'nin Türkiye'ye büyük prestij sağlayacağı düşünülüyor.

DAVUTOĞLU FAKTÖRÜ
Bu plan bir büyük aksama olmadığı takdirde mükemmel yürüyecek gibi görünüyor. Kâğıt üzerinde durum öyle, ancak bir aksama var hem de büyük bir aksama. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun da Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri olmayı çok istediği anlatılıyor.
Onun da o makama aday olarak çıkması durumunda planın işlemesinin tehlikeye düşebileceği belirtiliyor. Bu ihtimal ortaya çıkarsa Başbakan Erdoğan'ın çok zorlanacağı kesin, ama tanıdığım kadarıyla iki aday arasında kaldığında kimi seçeceği de kesin.
Harcayacağını da yüreği kan ağlayarak harcar, ama bunu mutlaka yapar; çünkü hesaplar kişilere takılınmayacak kadar büyük.

 

Alkolle mücadele

FATİH Altaylı yazısında çok önemli bir gelişmeye dikkat çekiyor. Bazı dindar çevreler, içkili mekânları para ödeyerek satın alıp bu yerleri içkisiz mekâna dönüştürüyormuş.
Direkt yasaklama girişimi büyük tartışma ve kızgınlık yaratacağından şimdi de bu yöntem bulunmuş ülkeyi baştan sona alkolden temizlemek için.
Müslüman çevrelerde para kaynağı çok olduğundan bu da potansiyeli hayli fazla olan bir gelişme gibi geldi bana.
Ama Fatih Altaylı'nın bilmediği bir nokta var; eğer dindarlar bu yola başvuracaklarsa bizim de elimizde başka bir silah var, onu devreye sokarız.
Babamı o mekânlar satın alınmadan oralara içmeye götürebiliriz. Hiçbir ticari işletme babam gibi içebilen bir adamın getireceği büyük paralardan feragat edemeyeceğine göre hepsi satmaktan vazgeçecektir işletmelerini.
Babam bu görevi seve seve yerine getirir, hatta bunu vatani bir görev olarak bile görür. Biz ailece vatanseverizdir.

 

Gore Vidal

BİR yazarın en çok kıskanacağı yazardı Gore Vidal. Bazen müthiş komik yazar, bazen de karmaşık tarihi süreçlere farklı bakış açıları katardı.
Benim gördüğüm en iyi alternatif tarih yazıcılarından biriydi; güncel olaylar hakkında da asit etkisi yapan diliyle konuşur, kalemiyle kılıç etkisi yaratırdı.
Truman Capote ve Norman Mailer ekolündendi, onlar gibi kamusal alanda olay çıkarmaya bayılırdı. Bu durum kişiliğinin bir parçası haline gelmişti. Öldüğüne üzüldüm, yazı dünyası büyük bir renginden mahrum kaldı.

(HaberTürk Gazetesinden alınmıştır)