FETHULLAH Gülen hocaefendi için “gelecek/gelmeyecek” polemikleri sığ sular.

Dünya pencerelerinden başka görüntüler açayım...

Uluslararası vizyonu olanlarla hafta sonu aynı gruptaydım.

“Eldivensiz” dedikleri türde açık ve sakınmasız konuşmalar yapılıyordu.

Gruptakilerden biri Çin hükümetindeki dişli bir bakanın kendisine “bizden sonra gelen büyük nüfuslardan biri olmak yolundasınız” dediğini açıkladı.

Sanılanın aksine “her aileye en az 3 çocuk” söylemi ve “kürtaja hayır” rüzgârıyla ilgili değilmiş Çinli bakanın bu tespiti.

Ya neyi?

Açık söylememiş ama ima etmiş.

“Fethullah Gülen okullarında yetişenleri” kastediyormuş.

Bazı örnekler verdi.

Tanzanya Cumhurbaşkanı’nın çocuğu Gülen okulunda okumaktaymış.

Nairobi’de hükümetin bakanlarından 3’ü Fethullah Gülen okulundan mezunmuş.

Bu okulun müdürü, ABD büyükelçisine bizim oradaki büyükelçimizden daha yakınmış.

Devam etti...

“Amerika’da bile her eyalette bir Fethullah Gülen okulu var.

Oraya çocuklarını kaydettirmek için Amerikalılar yarışıyor.”

Bir başka dost lafa girdi:

“Bunlarda İngilizce eğitim düzeyi çok yüksek.

Özellikle Fen Bilimleri merkezleri gibi öğretim kurumları...”

Çoğunda öğretmenler Amerikalıymış.

Türk öğretmenler ise, Amerika’da yıllarca kalmış kendi branşlarında pırıltılar yakalamış gençlermiş.

3-5 bin dolar aylıklı işlerini bırakıp, Amerika’da, Afrika’da Gülen okullarına çok daha düşük ücretle ders vermeye gidiyorlarmış.

ABD yönetimleri bu okullara öğrenci başına günde 5 dolar yemek bedeli ödüyormuş.

Gülen cemaatine ait catering şirketlerden 4 dolara maliyetle kaliteli yemek alınıyormuş.

Okulların kaynak ve ekonomik kullanım örneklerinden biri   olarak dile getirildi.

 

 DİNDE REFORM

 

FARKLI bir dinin mensubu dostumuz “acaba İslam’da reform yapmayı da düşünüyor mu?” diye sordu.

Bu konulara yakın olanlar şöyle bir yorum getirdiler:

“Resmin bile caiz sayılmadığı bir zihniyet sisteminde eğitimi böylesine vurgulamak başlı başına reform olarak görülebilir.”

Başka referanslar da konuşuldu.

“Cemaat mensuplarının arasında alkol alanların olduğu...”

“Kadınların başlarını örtme zorunluluğunun bulunmadığı ...”

“Bunlar gibi zihniyet evriminin reform sürecinde modernizasyon olarak görülebileceği...”

........................

Gülen hareketi için -ki artık genellikle “cemaat” yerine “hizmet” söylemi kullanılıyor- eleştiriler, bir kısmını benim de paylaştığım soru işaretleri var.

Bunları tekrarlamak ve güncel siyasetin polemiklerini tekrarlamak yerine bu farklı pencerelerden görüntüleri de yansıtmakta fayda var.

Madem Afrika’daki okullardan bahsettik yazıya noktayı da Nobel Barış Ödülü sahibi Afrikalı siyah lider Mandela’dan söylemle koyayım:

“Dünyayı değiştirmek için en güçlü silah eğitimdir...”

 

DURDURUN İSTANBUL’U İNECEK VAR

 

HAFTA SONU Göcek’te bir kadim arkadaşımın teknesindeydik.

Bizim çarşamba öğle yemeği grubu toplantısını Göcek’e kaydırdı.

Gerçekten cennet bir iç deniz.

2 yıl önce gitmiştim.

Biraz “burası da elden gidiyor mu” kuşkusuyla dönmüştüm.

Kirleniyordu...

Ama...

Bu beklentim doğrulanmadı.

Bütün koylar pırıl pırıldı.

Rahmi Koç’un başlattığı “deniz temiz” hareketinin bunda payı büyük.

Havanın patladığı ve bazı teknelerin halat kopardığı, bazılarının dalgalar tarafından kıyıdaki kayalara sürüklendiği birkaç saat dışında her şey büyüleyici güzellikteydi.

Turgut Özal’ı en güzel “teşekkür” söylemleriyle andık.

Yıllar önce Göcek’in her koyu bir büyük işadamı tarafından alındığında 5 yıldızlı oteller yapılacağı konuşuluyordu.

Tüyler ürpertici bir betonlaşma kâbusu görüyorduk.

Turgut Özal, Göcek’te yapılaşmayı kesinlikle yasaklayan bir kararname çıkarılması konuşulurken itiraz etmişti:

“Kararname olmaz.

Bir başka hükümet gelir o da bir kararname çıkarır yapılanmayı serbest bırakır.

Kanun çıkaracağım.

Gelecek iktidarlar kolay kolay tabiatı bozacak bir kanun çıkaramaz...”

Dediğini yaptı.

Göcek yeşille, mavinin güneş tanıklığında seviştiği güzelliğini sürdürüyor.

Ama bir de İstanbul’a dönüş var ki asıl kâbus bu...

3 köprünün birden tamirata alındığı şu yaz sıcağında sadece karbonmonoksit çekiliyor ciğerlere, havadan daha sıcak öfke üflüyoruz burnumuzdan.

(Milliyet gazetesinden alınmıştır)