ÜZÜNTÜNÜZÜ SAMİMİ OLARAK PAYLAŞIYORUM

Kafası vasatın üstünde biraz çalışan bütün ilk okul çocukları da anlayabilir ki; ABD, Avrupa’nın, İsrail’in, Rusya’nın desteğini almış olarak Kürdistan devleti  kurmak istiyor. Biraz okumayı ve güncel haberleri izlemeyi merak haline getiren yediden yüz yaşına kadar tüm insanlar bilirler ki, Türkiye’ye yönelik terör saldırılarının arkasında işte bu Sevr teslim tutanağını Osmanlı İmparatorluğunun Vahdettin-Damat Ferit hükümetine  zorla imzalatan İtilaf Devletleri vardır. Mustafa Kemal Atatürk Türk milletini yağlı idam urganından kopartıp geri almak, hayata döndürmek üzere, Sevr anlaşması denilen kirli kağıt parçası yırtılıp atılmıştır ve sömürgeci, insafsız devletler Mustafa Kemal Atatürk tarafından  Lozan anlaşması imzalamaya mecbur bırakılmıştır.

Bu sömürgeci devletlerin dertleri nedir? Neden yüzümüze gülüp arkamızdan kuyumuzu kazıyorlar? Güney doğudaki vatan topraklarımızdaki hendekleri kazdıran ve güya oradan başlayıp tüm Türkiye’yi Kobani’ye, Suriye’ye, Musul’a, Kerkük’e, Peşaver’e çevirmek isteyen ama siyasetçileri siyasetçilerimizle karşı karşıya geldiklerinde sırıtan, reveranslar yapıp tokalaşan, sarılan, papyonlu, fraklı bu sahtekarlar kimlerdir, dertleri nedir?

Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye laflarını beğenmeyip hayır güçlü Türkiye ve güçlü ordu tartışmaları ile biz kendi kendimizin kafasını ütülerken balyoz, Ergenekon, subayların casusluk ve fuhuş çetesi, cemaatin paralel devleti, dağdaki teröristleri n şehirlerimizdeki paralel devleti gibi Türkiye’yi kaosa sürükleyen ne kadar rezalet varsa, hepsinin arkasında işte bu dış siyasetçiler var.

Ama lütfen yanlış ifade etmiş olmamayım. Bu siyasetçilerin yönettiği halklardan bir çok insana, benim siyasetçilerimin yönettiği kendi vatandaşlarımdan daha çok güvenebilirim. Yani bazı kıytırık İnternet ahkam kesenlerin  ve şarlatanlarının yaptığı gibi beni kara listenize alıp  nefret suçu işlediğimi sakın düşünmeyin. Yeri gelmişken söyleyeyim nefret bir suç değildir ve duygudur, ruhumuzun reaksiyonudur ve eyleme dökülmedikçe suç olamaz. Normal bir insanın nefret edebileceği, nefret etmesi gereken olgulardan, süreçlerden, şahıslardan çok çok daha azından nefret ettiğimi söyleyebilirim. Mevlana değilim ama onun fikirlerini bilirim ve Mevlana ,Tebrizli Şems,  oğlu, Mevlana’nın diğer aile bireyleri arasında bile hayal kırıklığı, öfke, nefretin yaşandığını okuduğumuz kitaplardan anlıyoruz.

Söylemek istediğim şu; tüm bu konularda yazılarımı okumaya değer bulup, haftada 10-15  dakikasını yazılarım için harcamaya değer bulan arkadaşlarımdan daha fazla bildiğim bir şey yok. Ama teröristlerden, teröristleri azmettirenlerden, ülkemi veya başka bir sıradan insanın başka bir ülkesini kan gölüne döndüren, döndürmeye hazırlanan her kim varsa ben nefret ediyorum ve eğer bu suçsa buyurun idam cezasını geri getirin ve beni idam edin. İlave diyorum ki, akademisyen geçinip teröristlere yapılan operasyonları kınayan bildiriler imzalayan ve akademisyen geçinen kişilerin de bilimine ben şaşırırım. Onların bu bilim dışı bildirilerine de Mustafa Kemal Atatürk’ün Sevr anlaşmasına yaptığı hareketi yaparım. Ama onları tutuklamaya gerek var mı? Bence yok! Ama akademi dünyası hakikaten akademi dünyası olsa, kendi işleri, kendi bilimleri ile meşgul olmayıp devleti zalim, teröristleri mazlum gibi göstermeye çalışan bu akademisyenlere ‘’kusura bakmayın! Sizin biliminiz bilim değil, size bu öğrencileri emanet etmek bizi ahmak durumuna düşürür ve bundan sonra tüm bilim unvanlarından yoksun kişiler olarak yaşamınıza başka mesleklerde devam edin’’ denilmesi gerekirdi ve savcılar, hakimler bu kadar meşgul edilmezdi.

Biz böyle yazıyoruz diye, siz zaten bunları biliyorsunuz diye, ne siyasetçi yanlış uygulamalardan vazgeçiyor, ne terörist vahşetten vazgeçiyor, ne de kendilerine asker diyen ve bir miğfer ile bir çift postal arasına sıkıştırılmış vicdansızlar işgal ettikleri topraklardaki tarihi eserleri, mücevherleri çalmaktan ve oralardaki henüz ergen çağına bile gelmemiş kızlara tecavüz etmekten vazgeçiyor.

Ben bu satırlara sizi içimi dökerken Belçika’da şu anda patlamalar, ölüler, yaralanmalar olduğunu İnternet medyasından öğreniyorum ve yemin ederim, Ankara’daki, İstanbul’daki patlamalar beni nasıl sinirden delirtiyorsa, buna da öyle sinirleniyorum.

Belçikalı, Rus, Yahudi, Alman, Hıristiyan fark eder mi? İnsanlar neden ölsün? Askeri liseli masum çocuklar olarak arkadaşlarımızla istirahat saatlerinde bir araya geldiğimizde ‘’ Oğlum askerliğe, polisliğe ne gerek var, bütün insanlar efendi efendi yaşasa, bu kadar ordulara, polislere, silahlara, hapishanelere, savcılara, hakimlere, avukatlara gerek kalmaz’’ diyorduk. Dünya ötesi varlıklar gibi, dünya ötesi düşler görüyorduk. Sonra yaşadıkça, yaşlandıkça beni dünya ötesi memleketimden aldılar ve fani dünya alemi denilen ve insanların araba mezarlıklarındaki hurda arabalardan daha fazla duygulu, merhametli, şefkatli olmadığı bu rezil aleme zincirlerle bağladılar.

Şimdi siz söyleyin teröre ne gerek var? Batılı, medeni , çağdaş, insan haklarına saygılı lortlara yıllardır bu teröre yüz vermeyin, gelir bir gün bumerang gibi seni vurur demiyor muyuz? Şimdi siz söyleyin bu kadar asker, polis, hakim, savcı, polis karakolu, hapishane, avukat yine de yetmiyor bu kaosu, bu curcunayı bitirmeye, neden?

Ben bazen yazarken ağlıyorum, siz bazen okurken küfrediyorsunuz!  Havanda su dövüyoruz.

Ağbim bir söz göndermiş bana, İngiliz yazar, ilahiyatçı, şair, filozof, oyun yazarı edebiyat ve sanat eleştirmeni yani sanat niyetine  çok okkalı bir adam gönderdiği sözün sahibi. Gilbert Keith Chesterton(1874-1936  United Kingdom)

Arkadaşlarımızı biz yapıyoruz. Düşmanlarımızı  biz yapıyoruz. Ama komsumuzu Allah yapıyor.

Yoruma hiç gerek olmayan bir söz. Benim bu söze bir ilavem var

Terörü Allah yapmıyor, siyasetçilerin hokkabazlıklarını, palyaçoluklarını da Allah yapmıyor, biz yapıyoruz, insan denilen bizler, mayamızda şeytanlık olan bizler yapıyoruz. Dünyadaki tüm orduların ve tüm polislerin asker, polis mevcudu ne kadar? Dünyadaki tüm teröristlerin, uyuşturucu ve kadın satıcılarının ve silah kaçakçısı mafya elemanlarının mevcudu ne kadar? İyi olanların mevcudu ne kadar? Kötü olanların mevcudu ne kadar?

Bunları düşündüğümüzde karşımıza şu sonuç çıkıyor

İyi olanların saflarında pislik ve satılmış ajanlar gibi kötü olanlara yardım edenler olmasa, kötü olanlar bu niyetleriyle, bu pislikleriyle bu dünyada böyle ellerini, kollarını sallayarak yaşayamazlar.

 

Bundan sonra kendime ve beni okumak için haftada 10 dakikasını bana ayırmaya layık gören değerli arkadaşlara güzel bir hediye vermek istiyorum.

Siyasetçilerin, terörün pislikleri ile bagajınızı, bavulunuzu lağım gibi yapmak istemem. Güzel, insan olduğumuzu hatırlatan bir şeyler kaldıysa  şu  dünya denilen cehennemde, bizi masumiyet ve saflık çağına götüren hoş bir nostalji varsa şu hayat denilen hapishanede, işte beynimi, zihnimi, aklımı onları saklandıkları yerden bulup çıkartmak için kullanmak ve size sunmak niyetindeyim.

Bunu söyledim ki yarın veya birkaç gün sonra yine terör olursa, süper devletler miğfer ve postal giydirdikleri cellatlarını yine garip ve zavallı insanları katletmeye gönderirse ben üzüntümü içime gömüp size layık olduğunuz hoş satırları sunmaya çalışacağım. Bun u yapabilir miyim? Hiç sanmıyorum arkadaşlar ama deneyeceğim Siz de sakın benim gıyabımda ‘’ Ulan amma da duyarsız herifmiş ,bir de asker  olacak’’ demeyin lütfen.

Saygılarımla.                                                                                                                               


http://tarazastana.com