Tabii ki hayır. Tabii ki Başbakanlar da, Recep Tayyip Erdoğan da eleştirilir. Tabi ki Erdoğan da hatasız değildir. Tabi ki Allah’ın yarattığı her kul hataları ile bir beşerdir.

Ama eminim bana geldiği gibi Başbakan’ın politikalarını beğenen tüm yazarlara da aynı eleştiriler geliyordur. “Başbakan’ı neden hiç eleştirmiyorsunuz, korkuyor musunuz?” ya da “Başbakan hiç hata yapmaz mı?” gibi.

Bazıları da iftira kültürü ile eleştiri arasındaki farkı karıştırıyor.  İftira kültürü derken medyanın eski alışkanlıklarından bahsediyorum. (Örneğin 28 Şubat sürecinde yaşananlar.)

Kimileri ise “objektif olacağım” diye  zorla, ıkına sıkıla eleştirmek için kendini kasıyor.

Bu ülkede yıllardır ilk defa bir şeylerin tersine dönmesi, ülkenin sivilleşmesi ve demokratikleşmesi noktasında dönüşümler yaşanması beni “mutlu” ediyor.

Lakin medyada birileri, ısrarla (ve ulusalcıların da gazıyla) iyi şeyler görmeye hasret kalmış benim gibi insanların bu mutluluğunu dahi toptancı bir bakışla “yandaş medyalık” olarak yaftalıyor.

Ancak bu etiketleme meraklıları bazı şeyleri görmekte kör kalıyor ve bu ülkede yaşayan insanların yüzde 50’den fazlasının gördüklerini maalesef göremiyor.

Mesela,

Astım hastası olan annem daha önce hastane köşelerindeyken, şimdi tertemiz bir hastanede duşu, televizyonu, kliması ve buzdolabı olan sadece kendisine ait bir odada bir kuruş vermeden tedavisini olabiliyor. Hatta doktor eve geliyor inanabiliyor musunuz?

Daha önce karayollarının çok kötü olmasından dolayı korku içinde gidip geldiğim memleketime, şimdi otobandan, duble yollardan, mühendislik harikası köprüler, viyadüklerden geçerek gidiyorum.

Daha önce uçağa hiç binmemiş teyzeler ve amcalar şimdi sadece haftasonu torunlarını sevmek için uçakla gidip geliyor.  Bir yılda uçağa binen insan sayısının 3 milyondan 30 milyona çıkması üzünülecek bir durum mudur?

Kirasını ödeyemeyen fakir fukaranın, garip gurebanın bugün TOKİ’nin sosyal konutlarında kendine bir mekan bulması çok mu kötü oldu gerçekten?

Daha önce evlerinden alınıp öldürülen ve mezarları bile olmayan faili meçhul kurbanların aksine bugün bir tane dahi faili meçhul olmaması kötü bir şey mi?

Daha önce vize kuyruklarında aşağılanan bir toplumun çocukları olarak şimdi daha saygın ve vizesiz bazı ülkelere gidebilmek eleştirilebilecek bir durum mu?

IMF 1,5 milyar doları serbest bırakmadı diye Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizini yaşayan ülkemizin bugün, kredi notunun, büyüme rakamlarının yükselmesi çok mu kötü?

Daha önce Kürtçe şarkı söylediği için, “pardon Kürtçe şarkı okuyup klip çekeceğini açıkladığı için”  bir sanatçının ülkesinden sürgün edildiği ve yaban ellerde öldüğü günleri mi özlemeliyiz?

Kürtçe’nin dil olarak bile kabul edilmediği günlerden bugün 24 saat Kürtçe yayın yapan TRT ŞEŞ’li günlere geldik.

Alevi kardeşlerimizin taa Dersim meselesinden bu yana birilerince dışlanıldığını iyi biliyoruz. Cumhuriyet tarihinde ilk kez Alevi çalıştaylarının yapılması ve Diyanet İşleri Başkanının Cem evini, “can”ları ziyaret etmesi çok mu eleştirilecek bir olay?

Daha o kadar çok ki halkın gündelik yaşamına yansıyan bu değişimler. Bunları görebilmek için biraz olsun halkla iç içe ve insaf sahibi olmak yeterli.

Ve bu saydıklarımdan birini, Demirel, Ecevit, Çiller, Yılmaz gibi Başbakanlar yaptı da biz mi alkışlamadık?

Tüm samimiyetimle söylüyorum.

Yukarıda saydıklarımın herhangi bir maddesini dahi Kılıçdaroğlu ya da Bahçeli veya herhangi bir lider Başbakan olduğunda yaparsa söz yine alkışlayacağım.

Ama olamıyorlarsa bunun sorumlusu ben miyim?