Bankalardan aldıkları kredileri enflasyon, yüksek faiz, yan ödemeler, birleştirilmiş faiz ve diğer beklenmeyen giderler nedeni ile ödeyemeyen borçluların ve “Faiz Mağdurları”nın sesine kulak vermek gerekiyor.  

Bankaların yasalara uygun sermayelerine ilaveten kasalarında bulunan paranın, “vatandaşlarımızın parası olduğu” ve bunların da kredi olarak verilirken çok dikkatli olunması gerektiği zaten bankacılığın temel taşı ve ilk kuralı. Bankalar prensip olarak kendilerine güvenip, yaşam boyu biriktirdikleri kazanımlarını mevduat olarak yatıran kişilerin paralarını ve birikimlerini korumak, kredi olarak pazarlayıp ülke ekonomisine katkı koymak ve tüm bu işleri yaparken de, ayakta kalabilmek, genel giderlerini karşılamak ve personelini ödeyebilmek için de kar etmek zorunda. 

Ülkemizde gerek parasını kullandığımız Türkiye’ye, gerekse de bize uzaktan bakan ama topraklarımızı n AB sınırları içinde olduğunu varsayan Avrupa Birliğine göre kredi faizlerinin yüksek olduğu kesin. Neredeyse bazı uygulamalarda iki misline yakın veya da daha fazla. 

Tanınmamış bir ülke olmamızın getirdiği sıkıntıların, faizlerin yüksek olmasına neden olduğu da bir başka gerçek. Aslında yüksek olan kredi faizlerinin nedenlerini araştırıp bulmamız ve onları yok etmemiz veya da asgariye indirmemiz gerekiyor. 

Örneğin;

-       KKTC Merkez Bankasının, bankalara yatırılan mevduatların belli bir kısmını, mevduatları garantiye almak amacı ile “sıfır” faizle bloke etmesi, kredi faizlerinin artmasına neden olmaktadır. Bloke edilen bu paranın sahibine bankalar, anlaşılan dönem sonunda faiz ödedikleri için söz konusu bloke nedeni ile kaybettikleri paranın maliyeti ve faizi, verdikleri kredilerin üzerine ilave etmek zorunda kalmaktalar. Bu nedenle de kredilerin faizleri üzerine yansıyan miktar neredeyse yüzde 2’lere kadar yükselebilmektedir.

-       KKTC Kalkınma Bankasının tahvillerinin halen yürürlükte olan yasa uyarınca her sene sonunda KKTC sınırları içinde faaliyet gösteren bankalara satılması, kredi faizlerinin artmasına neden olmakta. KKTC Kalkınma Bankası kurulalı yirmi seneyi geçti. Yıllardır bankalara sattığı tahvillerden elde ettiği gelirden yeteri kadar sermaye oluşturmuş durumdadır. Artık kendi başına ayakta durması, verdiği kredilerden elde ettiği gelirle kendi giderlerini karşılayabilir hale gelmesi ve vatandaşın sırtına bankalarımız tarafından kredi faizi olarak yansıtılan tahvil satışlarının da kaldırılması gerekmektedir. Bu zoraki tahvil satışının, bankalardan borç alan kişilerin kredi faizlerine yansıması yaklaşık yüzde 2 civarındadır.

-       Son yıllarda bankalarımız tarafından kredi talebinde bulunanlara zorla yaptırılan “Hayat Sigortası”nın yıllık primleri, kredi faizi içinde görünmese de borçlu kişinin sırtına ödediği kredi faizine ek olarak, her yıl yüzde 6’ya varan bir ödeme yükü daha getirmektedir. Bankalar hem taşınmaz mal ipoteği almaktalar, hem de borçluya günümüzün ekonomik yapısı içinde “fahiş” olarak tanımlanabilecek primlerle “Hayat Sigortası” yapmaktalar. Bir anda ödenen yüksek faizin üzerine bir de “Hayat Sigortası” primi eklenmekte bu uygulama ile. Örnek olarak yüzde 13 faiz ile alınan döviz bazında bir tüketici kredisine yılsonunda, toplam yüzde 19 faiz + sigorta primi ödenmekte. Gerçekte bayağı büyük bir rakama çıkmakta bu döviz borcunun faizi. Neredeyse anaparanın beşte biri kadar faiz ve gider ödenmekte her yıl ve dolayısı ile de borç bir türlü ödenememektedir. Benim değerlendirmeme göre bankalar kendi ayaklarına kurşun sıkmaktalar açıkçası. Bir müddet sonra bu uygulama ile kredi verecek iş insanı ve vatandaş bulamayacaklar. 

Faizlerin düşürülmesi, ekonominin canlanması ve yüksek faizlerden borçluların kurtarılması için;

a)     Merkez Bankası, bloke ettiği mevduatlara, piyasa değeri üzerinden faiz ödemeli ve bu faiz yükü, kredi alan vatandaşın sırtından kaldırılmalı,

b)    İlgili yasa değiştirilmeli ve Kalkınma Bankasının her yıl zoraki olarak gerçekleştirdiği tahvil satışı iptal edilerek, bu işlemin endirekt yarattığı kredi faizi yükü, kredi alan vatandaşın sırtından kaldırılmalı,

c)     Taşınmaz malın ipotek alınması ve buna ilaveten Hayat Sigortası yapılması uygulaması iptal edilmeli ve faiz + sigorta primi giderleri aşağıya çekilmelidir. Bankalar bu iki seçenekten sadece bir tanesini uygulayabilmeli iş insanlarına ve vatandaşlara kredi verirken.                 

 Bu uygulamalar sonucunda, kredi faiz ve giderlerinin bugünkü mevcut oranlara kıyasla asgari olarak yüzde 7 azaltılması mümkün olacak, mevduatlar daha çabuk bir şekilde ülkemiz ekonomisine geri döndürülebilecektir.