Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) adını mutlaka duymuşsunuzdur. DTÖ, dünyada ticareti uluslar arası ticareti serbestleştirmek amacıyla 1948 yılında kurulan Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Antlaşması’nın (GATT) devamı niteliğindedir.  7 Ocak 1995’te faaliyete geçmiştir. Şu an 159 devlet üyedir. Türkiye de 26 Mart 1995 tarihinde DTÖ’ye üye olmuştur.

 

DTÖ’nün ana amacı küresel ticaretin mümkün olduğunca serbestçe yapılmasını sağlamaktır. DTÖ'deki kararlar üye ülkelerin tümünün katılımıyla, en az iki yılda bir toplanan Bakanlar Konferansı’nda alınıyor. Tek bir üyenin itirazı halinde karar alınmaz. Bazı kararlar da üye ülkelerin Cenevre'deki merkezinde görevli temsilcilerinin oluşturduğu Genel Konsey'de "konsensüs" esasına göre alınır.

 

SONUÇ DEĞİL BAŞLANGIÇ


Bunları niçin yazıyorum ? Sebebi basit. Birkaç gündür Endonezya’nın Bali adasından haberler geliyor. Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ), Bali adasında 159 üye ülkenin katılımıyla yapılan 9. Bakanlar Konferansı’nda “Ticareti Kolaylaştırma Anlaşması” imzalandı. Bu anlaşma dünya yayın organlarında kısaca “Bali Paketi” olarak adlandırılıyor.

DTÖ’nün üç ay önce göreve başlayan Brezilyalı Başkanı Roberto Azevedo, imzadan sonra yaptığı konuşmada gözleri yaşardı. DTÖ’nün kurulduğu 1995 yılından bu yana yaptığı en kapsamlı anlaşma olan Bali Paketi’nin tarihi olarak niteleyen Azevedo, “Bali paketi bir sonuç değil, bu dünya için bir başlangıç” diyor.


20 MİLYON KİŞİYE İŞ İMKANI


Bali Paketi son yıllarda giderek korumacı bir tutumun hakim olduğu küresel ticaretin serbestleşmesini, mal ve hizmet ticaretinde bürokrasinin en az düzeye indirilmesini hedefliyor. Sanayileşmiş ülkeler ithalat gümrüklerini ve kendi ürünlerine tarım sübvansiyonlarını da azaltacak. Anlaşma bazı uluslar arası düşünce kuruluşlarına göre, dünya ticaretine 1 trilyon dolarlık bir katkı sağlayacak. Büyük bölümü kalkınmakta olan ülkelerde olmak üzere en az 20 milyon kişiye iş sahası açacak.

 

ALMANYA’YA 60 MİLYAR EURO

 

Peki “Bali Paketi”ni biz nasıl okuyacağız ? Ben bu yazımda anlaşmanın Almanya ve Türkiye açısından yankılarını veya etkilerini ele almak istiyorum.

Anlaşma ile yoksul ülkelerin sanayileşmiş ülkelere daha fazla mal satacağı söyleniyor ama bu anlaşmanın sadece yoksul ülkelerin değil, Almanya'nın da çıkarına olduğu açık.  Alman Ticaret ve Sanayi Odaları’ndan Volker Treier yaptığı açıklamada, anlaşmanın Alman ekonomisine yılda 60 milyar Euro katkı sağlayacağını söylüyor.  Dünyadaki tüm ihracat hacminin yüzde 7’sini tek başına Almanya yapıyor. Almanya Çin ile ABD'nin ardından ihracatta dünyada üçüncü sırada yer alıyor. Almanya'da yaklaşık her dört iş yerinden biri ihracat ekonomisinin durumuna sıkı sıkıya bağlı. Serbestleşme Almanya’nın çıkarı ile örtüşüyor bir yerde…


GERÇEKTEN İYİ BİR HABER


Almanya’nın önde gelen günlük gazetelerinden Süddeutsche Zeitung ise anlaşma ile ilgili yorumunda şöyle diyor; “Gazetelerde hep kötü haberlerin yer aldığı söylenir. Alın size iyi, gerçekten iyi bir haber! 159 ülkeyi temsil eden Dünya Ticaret Örgütü, Bali’de yeni bir ticaret anlaşması üzerinde uzlaşmaya vardı. Neredeyse 20 yıl aradan sonra böyle bir sonuca varılmasından dolayı bu anlaşmanın çağdaş anlamını yakalamak için konuya ayrıntılı bakmak lazım.”


TÜRKİYE’NİN YARARINA MI?

 

Türkiye son yıllarda AB ülkelerinin yanısıra Orta Doğu, Afrika, Uzakdoğu ve Latin Amerika’ya yönelik bölgesel ticareti geliştirme stratejileri sayesinde dış ticaretin yapısını da değiştirdi. 2012 verilerine göre 200’den fazla ülkeye ihracat gerçekleştirilmiş, ticaret hacmi 390 milyar Dolara yaklaşmış… İhracat ise 152 milyar Dolar seviyesine çıkmış… Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun yüzüncü yılı olan 2023 yılı için ana hedef ihracatı 500 milyar Dolar, toplam ticaret hacmi ise 1 trilyon Dolar olarak gösteriliyor.

 

Türk müteahhitlik sektörü de Balkanlardan Orta Asya’ya, Rusya’dan Ortadoğu ve Afrika’ya kadar 5 kıtada, 100 ülkede toplam tutarı 242 milyar Dolara ulaşan yaklaşık 7.000 proje üstlenmiş… 2012 yılı itibariyle Türkiye’nin, dünyanın en büyük 225 müteahhitlik şirketi içinde 33 firmasıyla Çin’in ardından 2. sırada bulunduğu belirtiliyor.

 

BELİRGİN İKİ SEKTÖR


Bu bilgiler ışığında Türkiye'nin az gelişmiş ülkeler gibi serbestleşmeden endişe edecek bir durumunun olmaması gerekir. Daha da ileri gidersek, bu anlaşma Türkiye’yi başta müteahhitlik, hizmet sektörü gibi sektörlerde daha da avantajlı bir duruma getirebilir.

 

Hatta Avrupa ülkelerine yapılan ihracatta karşılaşılan bazı sorunların (örneğin karayolu taşımacılığında TIR’ların sınırlarda bekletilmesi gibi) da bürokrasiyi asgari düzeye indiren bu anlaşma sayesinde aşılabilir. Bu da ihracatı artırabilir.

 

Türkiye’nin küresel ticaretin serbestleşmesiyle ilgili çekinebileceği iki sektör olan tarım ve hayvancılıkta zamana yayılı bir tarımda modernleşme, çiftçiyi ,besiciyi eğitme gibi politikalarla aşılabileceğini düşünüyorum.  Bu konuyu uzmanlara sormalı... Çünkü ticaretin giderek küreselleştiği bir dünyada sadece gümrük koruma duvarları arkasında bir sektörü çok uzun bir süre yaşatma imkanı olmaz…