MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, grup konuşmasında çok önemli bir tavır aldı ve siyasi hayatında ilk defa Milli İstihbarat Teşkilatı’nı isim vererek suçladı. Bahçeli, “Başbakan Erdoğan’ın talimatıyla İmralı ve Kandil arasında mekik dokuyan ve üstelik de başında millilik sıfatı bulunan istihbarat teşkilatı, Türkiye’yi girdaba çekmek için hiç olmadığı kadar performans sergilemiş, mesaisini maalesef Türkiye’yi çöküşe götürmeye harcamış ve harcamaya da devam etmektedir. Oslo’da Başbakan’ın özel temsilcisi olarak bulunan MİT Müsteşarı, İmralı’ya adeta kamp kurarak, denize nazır bir şekilde bebek katiliyle birlikte müzakere balonunu şişirmektedir” dedi.
CHP Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat da MİT’in, Suriye’de şehit düşen Türk pilotların yakınları ve avukatı hakkında karşı suç duyurusunda bulunurken “Suriye ile savaşın eşiğindeki bir zamanda, MİT Müsteşarlığı aleyhine kamuoyu oluşturmaya çalışarak yargı görevini yerine getirenleri etkilemeye çalışmak” şeklinde suçlama getirdiğini hatırlattı ve  “Türkiye ile Suriye’yi savaşın eşiğine getiren  esas sebep, yabancı devletlerin desteği ve yönlendirmesiyle Suriye’ye karşı silahlı isyan başlatan terörist grupların Türkiye’de barındırılması ve hükümetinizce desteklenmesi midir?” diye sordu.
Ne demişti Sadettin Tantan?
“Türkiye, 20. yüzyılın başında, istihbarat eksikliğinden dolayı Balkanları kaybetti. Güvenlik altyapısı içinde kolluk güçleri, istihbarat teşkilatları ve silahlı kuvvetleri, görev tanım ve tarifleriyle 21. yüzyıldaki Türkiye’nin ihtiyaçlarına göre yeniden yapılandırmak gerekiyor. Bugünkü bu hantal yapı ile Türkiye, kendini koruyamaz.”
Herhalde Türkiye’nin önündeki en kritik mesele budur..
 
iftira şeması, hangi
mesleğin ürünüdür?


Devlet Bahçeli, önceki gün Silivri Cezaevi’nde eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’u ziyaret etti. Ziyaret sonrası Silivri Cezaevi kapısında bir açıklama yapan Bahçeli,  “Bilinmelidir ki Silivri, İmralı’nın dengi ve eşiti değildir. Bu, İmralı’ya muadil bir adım değildir. İmralı’ya nispet olsun diye yaptığımızı söyleyenler iftirayı kendisine meslek edinenlerdir” dedi.
Bahçeli dün de  “Silivri şüphesiz İmralı’nın eşiti, aynısı ve bir türevi değildir. Bizim Sayın Başbuğ’u ziyaret edişimizi anlamakta zorluk çekenler her şeyden önce samimiyetten ve dürüstlükten sınıfta kalanlardır”  diye konuştu.

 
***

 
Bahçeli ne demişti de “nispet” yorumları yapılmıştı?
Bahçeli aynen “Madem İmralı’ya ziyaret sıklaşmıştır, değil mi ki terörist başına gitmek kutsanmıştır; bu durum karşısında İmralı’daki terörist sizin olsun. Biliniz ki ben de Silivri’ye gidip, terörist olmakla ve terör örgütü kurmakla suçlanan, bize göre de terörle mücadelede tarihi vazife üstlenen ve bu konuda eşsiz hizmetleri bulunan 26’ncı Genelkurmay Başkanımızı ziyaret edeceğim ve onunla Allah’ın izniyle kısa süre içinde kucaklaşacağım” demişti.

 
***

 
Şimdi soru şudur: “İmralı’daki terörist sizin olsun. Biliniz ki ben de Silivri’ye gideceğim” sözlerinde nispet, kıyaslama veya denklem var mıdır yok mudur?
Vardır diyenler iftiracı mı olur? Bu sözlerde nispet varsa iftira bunun neresindedir? Söylenen söz, canlı yayından verildiği gibi daha sonra bütün televizyon ve gazete haberlerinde de yer aldı.
O halde, Bahçeli, en fazla, “Benim böyle bir kıyaslama niyetim yoktur” diyebilirdi. Ama okuduğu metni kendi yazmadığı için ne anlama geldiğini fark etmemiş olmalı!
Elbette gerçekler inciticidir, eleştirenler de eleştiriye açık olmalıdır ama kendi hatasından başkasını sorumlu tutmaya, ayrıca bu kadar öfkelenmeye sebep nedir?
 
***
 
Kaldı ki İlker Başbuğ da Bahçeli’ye, yeni yargı paketi ile hem PKK’ların hem de “Ergenekon” ve “Balyoz” davasında tutuklu yargılananların serbest kalacağı yorumları üzerine “Bu iddialar rastlantı değil. En zoruma giden bu sürecin İmralı’yla ilişkilendirilmesi. Denge takası noktasında aynı kefede gösterilmek her TSK mensubu için züldür. Bunun yerine ömür boyu hapiste çürümeyi tercih ederim” dedi.
Yani böyle bir denge politikası, iktidarı destekleyen çevrelerde alttan alta geliştirilirken, kim olursa olsun, herkes sözlerine ve eylemlerine dikkat etmelidir!
Fakat ben de merak ediyorum, dürüst insanlara iftira etmek, “Sen filanca televizyon kanalına çıkıyorsun, o kanalın kurucusu, Abdullah Öcalan ile görüşmüştü” diye suçlarken, uydurma resim/şema çizdirip terörist başı ile aynı karede göstermek, hangi zekânın, profesyonel yöntem olarak hangi alışkanlığın, hangi mesleğin ürünüdür?

(Yeni Çağ gazetesinden alınmıştır)