Adana’nın bir dönem hariç beş kez belediye başkanlığına seçilen belediye başkanı Aytaç Durak 3 sene önce AKP iktidarı tarafından yolsuzluk iddiaları ile görevden alındı. Bir süre hapishanede kaldı. Hakkında şimdiye değin açılan davalardan beraat etti. Hakkında 3 seneden buyana İçişleri Bakanlığı tarafından sürdürülen soruşturma ise hâlâ sonuçlanmadı. Devlet memuru dahi en fazla 6 ay soruşturma ile görevden uzaklaştırılırken, halkın oyları ile gelen bir siyasetçi idari bir kararla 3 yıldan bu yana görevden alınmış durumda. Oysa belediye başkanları yasanın 44. maddesi gereği ancak ölüm, istifa veya yargı kararı ile görevden ayrılırlar. Eğer Aytaç Durak, AKP’nin belediye başkanı olsa idi görevden alınır mıydı veya hadi şaka gibi ama alındı diyelim, soruşturma hiçbir sonuç çıkmadan üç sene sürer miydi?

Birkaç gün önce Sözcü gazetesinde Necati Doğru, “3 yıldır inceleme yapılıyor. Hâlâ suç yok. Ceza da yok.”  Ceza olmaz olur mu Sayın Doğru, bir belediye başkanının görevini yapmasını engellemek cezanın kendisi değil mi? Üstelik Türkiye’de bir çok ceza almış belediye başkanı görevlerini yapmaya devam ediyorlar. Sonuç itibarı ile sadece Durak’ın başına gelenler dahi Türkiye’nin artık Batı standartlarında demokratik bir sistem ile yönetilmediğinin kanıtıdır.        

Aytaç Durak, bir dönem AKP’den seçildikten sonra geçen seçimlerde AKP tarafından aday olmamaya ikna edilmek istenmiştir. Bunun üzerine MHP’den aday olan Durak, tekrar seçimleri kazanınca AKP’nin intikam duygularının hedefi olmuştur. Durak’a yapılanlar bütün belediye başkanlarına da verilmiş bir gözdağıdır. Bize karşı çıkar ise başına her şey gelebilir... Adana halkının iradesinin hiçbir anlamı yoktur. Eğer Adana halkının iradesi AKP’nin arzularına ters düşerse ki düşmüştür, Durak’a belediye başkanlığı yaptırılmaz. Nitekim yaptırılmıyor.

Durak’a yapılanlar 1954’te Osman Bölükbaşı’nı seçtiği için Kırşehir’in ilçe yapılmasını hatırlatıyor. Demokrat Parti iktidarı 1954 seçimlerinde hiç hoşlanmadığı Osman Bölükbaşı’nı milletvekili seçtiği için koca bir kenti cezalandırmış ve ilçe yapmıştı. Malatya’yı da İsmet İnönü’yü seçtiği için 1954’de Malatya ve Adıyaman olarak ikiye bölmüştü. Adana’yı ilçe yapmak mümkün olmadığı veya ikiye bölmek pratik görünmediği için, belediye başkanını yani Aytaç Durak’ı görevden almak en kolay çözüm yolu olarak görülüyor. 

Uzun bir süreden bu yana muhalif belediyeler üzerinde kurulan baskı sistematiğinin nasıl işlediği görülmektedir. AKP’li belediyeler ile ilgili hiçbir etkin soruşturma duyulmazken, muhalif belediyelere yapılan baskılar ayyuka çıkmış durumdadır. Nedeni ise iktidar belediyeleri hiç yolsuzluk yapmazken muhalif belediyelerden yolsuzluk üzerine yolsuzluk çıkıyor. Ancak bu iddialar Adana’da, Bodrum’da ve İzmir’de olduğu gibi kamu vicdanında karşılık bulmuyor, aksine kamuoyu Bodrum’da olduğu gibi davaların neticelerini beklemeden, iddialara inanmadığını gösteren tepkiler veriyor.

Dilerim Aytaç Durak, yaklaşan yerel seçimlerde tekrar belediye başkanlığına adaylığını koyar. Adana halkı, Durak’a sahip çıkar,  “başkanımla oynama diyerek”  AKP’ye gereken demokrasi dersini verir. Demokrat Parti Haziran 1957’de Kırşehir’i yeniden il yapmıştı. Ancak Avanos, Kazaklı ve Hacıbektaş ve Bölükbaşı’nın köyü olan Hasanlar Köyü Nevşehir’e bağlı bırakılmıştı. Ekim 1957’de hapishanede iken aday olan Osman Bölükbaşı tekrar Kırşehir’den milletvekili seçilmişti. Umarım, Kırşehir’in Demokrat Parti’ye verdiği demokrasi dersini Adana halkı da AKP’ye verir. 

Ayrıca bir iki not: Türkmen ilçesi Tuzhurmatı’da cami bombalandı 42 Şii Türkmen katledildi. Türkiye’den ses yok. Kerkük’te KDP bombalandığı zaman Ankara kınamış ve yaralananları biz tedavi ederiz demişti.

Kırıkkale Ülkü Ocağı, geçtiğimiz günlerde birkaç yüz metrelik bir yerde Öcalan ile görüşmelerini telin mitingi düzenlemek istemiş. Polis yüzlerce Çevik Kuvvet ile müdahale etmiş. Herhalde Diyarbakır’ı  “KCK Asayiş” e devredince elde kalan Çevik Kuvveti, ülkücü gençlerin üzerine yolladılar.


(Yeni Çağ gazetesinden alınmıştır)