Güya ‘ayrımcılık ve nefret dili’ni teşhir ediyorlar... Oysa asıl yaptıkları doğrudan doğruya ‘fişleme’... Kendilerince aykırı haber ve yazıları kaleme alanlar, adeta  ‘ırkçılar, azınlık düşmanları ve ayrımcılar koleksiyonu’na eklenerek sicil tutuluyor...

Hrant Dink Vakfı’nın bünyesinde faaliyet gösteren ‘nefretsoylemi.org’ sitesinin amaçlarından bazıları, nefret söyleminin tanımı ve sınırlarıyla ilgili ortak bir anlayış geliştirmek, sorumlu gazeteciliği teşvik etmek, nefret söylemini önlemek, caydırıcı tedbirler için öneri toplamakmış...
Bir dostum ikaz edince öğrendim, 28 Ocak tarihli ‘Bu Meclis savaş çıkarır’ başlıklı yazımdan dolayı beni de listeye almışlar!.. Yazımla ilgili ‘düşmanlık ve savaş söylemi’ etiketleri kullanılarak şu ifadeye yer verilmiş: “Servet Avcı, mecliste fırsat buldukça Türk düşmanlığı yapan, Türk devleti yerine siyonizme hizmet eden, Batı’nın desteğini alarak Doğu Anadolu’da özerk bir yapı kurmak için çalışan milletvekilleri olduğunu; bu milletvekillerinin milliyetlerinin ve inançlarının yüzlerce yıllık intikamını almaya çalıştıklarını söylüyor. Bahsettiği vekillere örnek olarak, Türkiye vatandaşı Rumların vatanının Yunanistan olduğunu iddia eden Rum vekili ve Ermeni terör örgütlerine üye olan ve hatta banka basmaktan sabıkalı, Ermeni kökenli kişileri veriyor. İronik bir üslupla, bahsettiği meclisin tabii ki TBMM olmadığını, kastettiğinin Osmanlı Devleti parlamentosu olduğunu söyleyen Avcı, Meclis-i Mebusan’ın kötü hatıraları üzerinden geleceğimizle ilgili endişeye kapılmanın gereği olmadığını belirterek yazısını sonlandırıyor. Avcı, bu ifadeleriyle, Ermenileri ve Rumları Türkiye’nin üniter yapısı için tehdit unsuru oluşturan Türk düşmanları olarak konumlandırıyor. Bu kimliklere yönelik düşmanlığı körüklüyor...”

Bu paragraftaki eksik ve yanlışlarını düzeltme ihtiyacı hissetmiyorum bile... Aslında beni teşhir etmelerine gerek yoktu... Zaten ‘ayrımcı’ olduğumu ve nefret suçu işlediğimi itiraf edecektim... Nitekim geçen hafta ‘Evet, ayrımcıyım ve nefret suçu işliyorum’ başlıklı yazımda kendimi ele verdim!..
Tekrarı hâlinde ‘ceza miktarı’ ne kadar artar bilmiyorum ama bu ‘saplantı’yı terk niyetim yok... Devletine ‘sadık Ermeni’yi ‘hain Ermeni’den ayırıyorum; ‘sadık Türk’ü ‘hain Türk’ten, Kaymakam Kemal Bey’i Ali Kemal’den ayırdığım gibi!..

Nasıl Nemrut Mustafa Paşa’yı Süleyman Nazif’ten ayırıyorsam, ‘hain Kürt’ü, ‘sadık Kürt’ten ayırıyorum; Şerif Paşa ve Seyit Rıza gibileri, Urfa destanını yazan kahramanlardan ayırdığım gibi!..

Ne yani, bunlar alınmasın diye, bütün Ermenileri, meselâ Taşnakçı büyük katil Antranik’le öldürülen Van Belediye Başkanı Kapamacıyan’ı bir mi tutacaktım? Sakine Cansız ya da Meclis-i Mebusan’dan Pastırmacıyan gibileri, Osmanlı’ya isyana katılmadıkları gerekçesiyle Taşnakçıların katlettiği Psikopos Bogos veya Rahip Arsen’le aynı kefeye mi koyacaktım?

Evet ayrımcıyım; ASALA terörünü protesto için kendini yakan ve son sözleri “Vatanım ve milletim için bin defa daha yakarım” diyen Artin Penik gibi ‘güzel’ Ermenilerle ‘kirli kan’ söylemcilerini birbirinden ayırıyorum; ideolojik dayanışma ve intikam uğruna PKK’yla bile işbirliğine giren Türk’ü diğer büyük çoğunluktan ayırdığım gibi!.. 


Artık yok öyle yağma!.. Demokrasi, insan hakları ve özgürlükler gibi ‘meşru’ kavramlar kullanılarak, bir yandan Türk kimliği önemsiz ‘flu’ ayrıntıya dönüştürülürken, diğer yandan farklı etnisitelerden oluşturulmak istenen ‘husumet duvarları’na hafızasını yitirmemiş hiç bir millet daha fazla göz yummaz, yumamaz...

Gerçekte bunun adı ayrımcılık değil, kendini korumaktır... Eğer illa da bir ayrımcılıktan ve nefret suçundan söz edilecekse, o da Artin Penik gibi Türkleri kardeş sayan sadık Ermenileri ‘hatırlanası Ermeni envanteri’ne almayanların artık gizleyemedikleri ayrımcılık eylemleridir...


(Yeni Çağ'dan)