Bazı okurlar pazar günlerinde fıkra ve espri ağırlıklı yazılar olmasından pek hoşnut değil. “Ülke sorunları varken pazarı niye boşluyorsunuz, tembellik yapıyorsunuz” diyenler var.

Pazarları fıkra ve espri ağırlıklı olduğu doğru da bu tembellikten kaynaklanmıyor. Hatta tam tersine Yıldırım Tuna’dan gelen fıkraları seçmek, başka espriler bulmak, komik yazılar yazabilmek inanın normal günün yazılarından daha fazla zamanımı alıyor.

Pazar günlerini daha hoş şeylere ayırmamın temel nedeni, hiç olmazsa haftada bir gün hep birlikte sorunları bir kenara bırakarak hayatın keyifini de hatırlamamıza yardımcı olmak duygusu.

Evet sorunlar bitmiyor, hayat devam ediyor ve en önemlisi Türkiye’nin götürüldüğü yolda gerçekleri her fırsatta ve hiç usanmadan ortaya koymak zorundayız.

Buna rağmen diyorum ki, bütün bunlara rağmen gülmek, eğlenmek hepimizin hakkı. En kötü günlerde bile biraz gülümseyebilmek bizim hayata daha sağlam bağlarla tutunmamıza yardımcı oluyor. Bunu kendimize çok görmeyelim lütfen.

Bugün, yaşadığımız tuhaf günlerin analizini yapmayı istiyordum.

Ancak açıkçası içimden gelmedi. Çünkü iktidarın kendi yarattığı ortam şimdi kendini vuruyor ve ortaya müthiş bir çifte standart çıktı. İktidarın “demokrasi, hukuka saygı, özgürlükler, gerçeklerin ortaya çıkması” gibi söylemlerinin pek de inanarak söylemediği gerçeği ortaya çıkıyor.

Demek ki iktidar bugüne kadar sadece kendi çıkarı gerektirdiği zaman hukuka, demokrasiye ve özgürlüklere bağlılık sloganları atıyormuş. Şimdi attığı kurşun sekip kendini vurunca kıyameti koparıyorlar.

Hani nerede kaldı yargı bağımsızlığı, nerede kaldı yargı kararlarına saygı?

Hepsi göstermelikmiş.

Üstelik iktidar bütün bu söylediklerinin unutulacağını sanarak zeytinyağı gibi üste çıkmaya çabalıyor bir de üstelik.

O halde bırakın, bugün bir şey yazmayalım. Yarın nasıl olsa devam edeceğiz.

*****
Yıldırım Tuna’dan haftanın fıkraları

Kar birden bastırdı. İnanılmaz güzel manzaralar çıktı ortaya. Tabii işi gücü olmayan ya da işini asanlar bunun keyfini çıkardı. Gerisi ise beyaz eziyetin esiri oldu.

Ama bugün karlar eriyip gidiyor. Dışarısı çok soğuk. Belki evde oturup keyif yapmak daha cazip geliyordur pekçok kişiye.

O halde bu güzel tatil gününe biraz katkı yapalım. Buyurun Yıldırım Tuna’dan gelen fıkralarla içinizi ısıtın biraz.

TV ile eğitim

“İlkokul çağında çocuklara TV aracılığıyla eğitimin yasaklanması gerekir. Minicik çocuklar alfabenin harflerinin kitaplardan dışarı fırlayıp misafir odasında mavi tavuklarla kol kola girip dans etmediğini anlayınca hayal kırıklığına uğruyorlar.”

Geyik avcısı

Ünlü avcıyla röportaj yapan magazin muhabiri, “Geyik avlarken üzülmüyor musunuz?” diye sormuş, “Tam tetiğe basacağınız anda sizce onlar ne düşünüyorlar? Öleceklerini biliyorlar mı?” Avcı, “Onlar o tip bir şey düşünmezler” demiş, “Tek düşündükleri biraz sonra ne yiyeceğim? Daha fazla neleri götürebilirim. Şunu da yesem şeklindedir.” Muhabir “Hayret?” demiş, “Peki, onların sürekli ‘bazı milletvekilleri gibi’ düşünebileceklerini nasıl saptadınız?”

Şanslı müşteri

Adam bara gidip tam otururken barın etrafında sıralanmış sandalyelerin üzerindeki rakamları görüp bunların ne anlama geldiğini yanında oturan delikanlıya sormuş. “Her yarım saatte bir müdüriyette üzerinde rakamlar bulunan bir disk çevriliyormuş. Hangi rakam gelirse barmen onu anons ediyor, o sandalyede oturan şanslı yukarıda bir odaya alınıp müessese tarafından ücretsiz çılgınca aşk yaptırılıyor” demiş delikanlı. “Vavvv! Harika!” demiş adam, “Siz hiç kazandınız mı?” Delikanlı, “Nerde bende o şans? Bir kere bile kazanmadım.” demiş üzgün bir ifadeyle, “Ama inanır mısınız geçen gece kız arkadaşımla birlikte geldik. Ona arka arkaya tam 4 kere isabet etti.”

Tıraş

- Mahmut ağabey.. Neden boynuna altın zincir takıyorsun? Entel kızlar alay ediyorlar..

- Ne yapayım ki? Sabahları nereye kadar tıraş olacağımı kestirebilmem için gurban..

Kocam geldiiii

Küçük Johnny odasında oynarken babası gelip annesiyle boşanacaklarını söylemiş. “Neden baba?” demiş Johnny üzgün bir ses tonuyla. “Yavrum, artık annenle birbirimize âşık değiliz” demiş adam başını öne eğerek. “Aşk nedir baba?” diye sormuş oğlan. “Sana bir örnek vereyim oğlum. İşten eve geldiğimde annen beni sevinçle kapıda karşılayıp öperdi. Biz bu heyecanı kaybettik.” Oğlan, “Ama annem sen eve geldiğinde çok heyecanlanıyor baba” deyince bu duyguyu uzun süredir yaşamamış olan adam çok şaşırmış, “N..nasıl?” demiş evliliğini kurtarmak üzere olmanın heyecanıyla. “Komşuyla yatakta oynarlarken senin arabanı park etiğini duyduğunda avazı çıktığı kadar ‘Kocam eve geldi, kocam eve geldiii’ diye bağırıp duruyor.”

Karne

Yarı yıl sonunda karnemi babama uzattım. İncelerken her satırda kaşları daha çok çatıldı. Daha sonra ‘velisinin imzası’ bölümüne kocaman bir ‘X’ koydu. Baba” dedim, “Neden imzanı atmayıp ‘X’ koydunuz ki?” Babam “Bak oğlum” dedi, “Böyle notlar getiren birinin babasının okuma yazma bilen biri olduğu asla bilinmemeli.”

Güzel bebek

Genç anne bebeğini ilk defa çocuk doktoruna götürmüş. “Ne kadar güzel bir bebeeek” diye karşılamış onları doktor. “Eminim size gelen her bebeğe aynı iltifatı yapıyorsunuzdur” demiş anne gülümseyerek. “Hayır” diye cevap vermiş doktor ciddileşerek, “Gerçekten ‘güzelse’ böyle davranırım.” Kadın, “Peki, o zaman diğerlerine ne diyorsunuz?” diye merakla sormuş. “Valla” demiş doktor, “Aynı size benzemiş derim.”

Devam edelim

Döneme uygun “out’lar- in’ler” için mesajlar gelmeye devam ediyor. O halde bu hafta da birkaç örnek paylaşalım:

Out: Cinayetten içeride yatmak.

İn: Suçunu bilmeden içeride yatmak.

Out: Maçta dayak yemek.

İn: Eylemde dayak yemek.

Out: İş görüşmesine gitmek.

İn: AKP ilçe teşkilatına katılmak.

Out: Düğün yapsak da altın taksalar.

İn: Annem altınları satsa da düğün yapsak.

Out: Paramız ikinci el Şahin’e yetiyor be usta.

İn: Cipten aşağısına binmem aga.

Out: Tekbir Giyim bu ay 10 taksit yapıyormuş.

İn: Prada’nın yeni kreasyonunu gördün mü şekerim?

Out: Bu hafta gün sırası Raziye’de.

İn: Brunch’a geç kalıyoruuum.

Out: Cumhuriyet’i kanla kurmak.

İn: Cumhuriyet’i kinle yönetmek.

*****
Gani Yıldız’dan

Meclis’te yumruk ve tekmeler konuşmuş. Belki başka yerlere olabilir ama Meclis’e “sözün bittiği yer” olmak hiç yakışmıyor.

***
Merakla beklenen intibak düzenlemesiyle emekli maaşları uçacakmış. Emekli zaten alışkındır maaşının uçup gitmesine, konuya intibak sağlamada sorun yaşamaz.

***
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bir ilke imza atarak bazı Ergenekon tutuklularının “iç hukuk yollarını tüketmemelerine rağmen” yaptıkları başvuruyu reddetmemiş. Belki de bu kararı, “İç hukuk yolları tüketilirken hukukun tükenmekte olduğunu” düşünerek almışlardır.

***
Taksim’in üstü altına iniyormuş. Boşuna demiyoruz ülkenin altını üstüne getiriyorlar.

***
Türkiye, yolsuzlukla “akademik mücadele”ye hazırlanıyormuş. Konu yolsuzluksa bu mücadelede “mektepli” olmaktan çok “alaylı” olmayı tercih etsek başarı daha çabuk gelmez mi?

***
Başbakan, laiklik ilkesinin Anayasa’ya girişinin 75’inci yıldönümü dolayısıyla yayımladığı mesajda, “Laiklik, tek tipleştirici değil hoşgörüyle uygulandığında demokrasiye güç katmış, sosyal hayata ivme kazandırmıştır” demiş. Demokrasimizin neden güç kaybettiği ve sosyal hayatın neden yavaşladığı şimdi anlaşıldı.