Kalemi kâğıdı elinize alır ve nerden başlayacağınızı, neyi anlatmak istediğinizi, neyi paylaşmak istediğinizi şaşırırsınız ya bazen bende onu yaşıyorum. Öyle çok şey anlatmak, hatta bunu okuyanlarınızın bazılarının ortak yaralarına dem vurmak istiyorum. Biz kadınlar duygusalız, burda cinsiyetçi bir tavır da sergilemek istemiyorum. Eminim birçok erkek de çıkacaktır duygusal yaraları olan. Sizler nasıl başa çıkıyorsunuz duygusal yaralarınızla bilmiyorum ama ben yazarak kendimi rahatlatıyorum. Böyle yazılmış hikayelerim çok, okuyucularım azdı.

Şimdilerde yazdıklarımı paylaşmaya karar verdim ve gelecek yorumları da can kulağı ile dinleyip, dört gözle okuyacağım. Bu gün seçtiğim konu da ayrılık ve sonrası gelen kalp kırıklıkları… 

Nasıl sevilmek isterdiniz, sizi nasıl sevsin isterdiniz? Siz nasıl severdiniz tabi birde. Ben, varımı yoğumu ortaya koyarak seviyorum. Defalarca bu yanlışa düşmüş biri olarak, bu defa frenleyip geri adım attım. ‘Hiç mi yapmadın?’ diyenlerinizi duyar gibiyim; elbette ki bu ilk defa değil. Ama ilk defa çok güvendiğim bir erkeğe bunu yaptım. Oysa ki kalbimin ve hayatımın kapıları ona sonuna kadar açıktı.

Hayal kırıklıkları aynı cam kırıklarına benzer; keskindirler, ne kadar güçlü olursanız olun sizi yerle bir edebilirler. Kırıklar, içinizi delik deşik ederken siz öylece bir şey yapamadan kalakalırsınız.

Neden mi bu cümleleri kuruyorum? Ben, çok güvendim dedim ya birine, yüreğimi diğer herkes gibi kırıp dökmez sandım. Saniyelerim onu beklerken saatlere döndü; sabırsızdım yerimde duramıyordum çoğu zaman. Onunla yapacağım kısa bir konuşmaya bile razı olduğum zamanlar oldu. Hani derler ya ‘yüreğinizde kelebekler pır pır eder’ diye, her onun yanına gidişimde, her telefon konuşmamda yüzlerce kelebeği hep içimde hissettim. Şimdi kelebeklerden çok koca koca kırıklıklar hissediyorum.

Hani sordum ya size, ‘nasıl sevilmek istersiniz?’ diye, ben babamın beni sevdiği gibi sevilmek istedim. Psikolojik açıdan bu yanlış bir beklenti elbette, ama ardından onun boşluğunu ve yerini dolduracak bir erkek bulmak istedim. Bulduğuma da hiç şüphem yoktu. Ta ki şu son birkaç ayda yaptıklarını ve yaşadıklarımı net bir şekilde görene kadar.

Karşılıksız, sonsuz akan bir sevgiyle sevince ben, karşıdan da öyle bir ‘duygu çağlaması’ geliyor diye düşündüm. Üç sene de inanır mısınız bunun sorgulamasını bile yapmadım. Sadece daha çok nasıl severime baktım, onun da beni aynı şekilde sevdiğine emindim. Hala da eminim. Sevgi, öyle kolay biten giden bir şey değil sonuçta.

Nerde mi başladı hayal kırıklıkları, söyleyeyim. Bencilliklerine, aşağılamalarına ve sürekli eleştirilerine maruz kalmaya başlayınca, eskiden gelen bir rüzgârı üzerimde hissettim. Evet bu hisler bana uzak değildi çünkü, evliliğim boyunca da bunlara maruz kalmış ve ayrılığı kendime ferah bir yol olarak seçmiştim. Tek çocuk olarak büyümeme rağmen hiç bencil olamadım. Aksine kendimden çok, sevdiğim kişileri düşünen bir yapıya sahibim.

Senelerin vermiş olduğu tecrübeye dayanarak diyebilirim ki, özellikle ikili ilişkilerde bencil tutum sergilemek karşı tarafa, onun sevgi ve saygısına yapılacak en büyük hakarettir. Şimdi sizden istediğim ilişkinizi, artıları ve eksileri ile neyi kabullendiğinizi, neler yaşadığınızı gözden geçirerek kontrol etmeniz. Bütün bunları her iki taraf için de söylüyorum.

Benim bütün bu yazdıklarıma aksi tezi olanlar var ise onları da duymak istiyorum. Ben ne yapmak istiyorum, hayatıma nasıl yön vermek istiyorum aşağı yukarı şekillendirdim. Aranızda benim durumumda olanlar varsa yazın belki sesi olmayanlara, sesini çıkaramayanlara da yön vermiş oluruz. Okuma ve dinleme sırası bende. Enerjiniz daim olsun. Yine de hep sevin ve sevilin. Sevgilerimle.

Elif Kabakçı / 20.09.2020