RAMAZAN'ın başlangıcından buyana, "Tarihin Arka Odası" programında çok uzun senelerden buyana icra edilmeyen, unutulmuş ve her biri imparatorluk folkloruna ait olan eski dinî musiki örneklerini icra ettik ve eski ses kayıtlarını dinlettik...
Türkiye'nin musiki geleneğini iyi bilen bazı üstadlar ile geleneği yaşatmak için kurulmuş yeni gruplar üç hafta boyunca programa gelip unutulmuş eserleri ekranda ilk defa canlı olarak seslendirdiler. Konu ve eserler büyük alâka çekti, beğenildi ve hem teşekkür, hem de eserlerin tekrar icrası için program sırasında ve sonrasındaki günlerde mübalâğasız söylüyorum, onbinlerce e-mail aldım...
Ama, seyircilerden gelen mailler arasında sayıları ve oranı çok düşük de olsa bazı tuhaf mesajlar da vardı. Sanki bambaşka bir âlemde yaşamış kişiler tarafından gönderilen ve aslında psikiyatrinin, psikolojinin ve sosyolojinin alanına giren bu mesajlar Türkiye'deki bir kesimin umursamazlığını, eğitim düzeyini, kafa yapısını ve seviyesini gayet açık şekilde göstermedeydi...

OKUYUN VE DÜŞÜNÜN!
Programlarda ele aldığımız konunun "Ramazan" ve "dinî musiki" olduğunu tekrar hatırlattıktan sonra, bu mesajlardan bazılarını ve ne münasebetle gönderildiklerini hicap duyarak aşağıda nakledip yorumu sizlere bırakıyorum:
"Kabile tamtamları gibi parçaları ne diye çalıyorsunuz?" (Türk dinî musikisinin 1980'lerde vefat eden büyük üstadı Hüseyin Sebilci'nin eski bir kaydı dinletilirken).
"Bu parçayı dinlemeden önce keşke kusmuk torbası alsaydım yanıma. Çağdaş ülkemizin geldiği noktaya ağlayasım geliyor" (Cenaze selâsı okunurken).
"Her sabah akşam ezan dinliyoruz zaten. Bu kasideye ne gerek vardı?" (Bir kaside icrasının ardından).
"Bu aşırı oynak Muallâ şarkısı için teşekkürler. Muallâ dansöz müydü? Oynamaktan bir hâl oldum" (Zekâi Dede'nin eseri olan "Muallâ gavs-i sübhânî" güfteli ilâhinin icrasından sonra).
"Konuğunuz 33'lük plâğın hızlı çevrildiği zamanki sesi çıkarıyor. Çok komik".
"Burası Müslüman ülke diye diye utanmasan şeriat gelsin diyeceksin. Kısasa kısas uygulansın, hatunlar özgürleşmesin diyeceksin. Utanmasan, Türkler Araplaşsın, ne de olsa ümmetiz diyeceksin" (Ramazan'dan bahsettiğimiz için).
"Etrafına bak, milletin nüfus cüzdanında zoraki 'İslam' yazmasa kaç kişi Müslümanlığı seçecek?"
"Şeriatçı tarihçi seni...."
"Âyin mi var orada? İğrençççççç!" (17. asır bestecisi Nâyî Osman Dede'nin Hicaz makamındaki Mevlevî Âyini'nin 1960'lardan kalma bir kaydı dinletilirken).
"Konuklarınızı toplasanız bir Natacha Atlas'ın seviyesine ulaşamazlar. Özellikle Natacha'nın 'en doğru yol' parçasını dinleyin derim".
"Hocam, size Cypralex 20 mg öneriyorum. Beraberinde bir kadeh 73 Bordo şarabı iyi gelecektir, bir deneyin daha sonra görüşelim".
"Bizans yıkılırken melekler dişi miydi diye tartışıyorlardı, siz de Üsküdar ağzı mı Arap ağzı mı daha iyi diye artışın" (Kur'anda İstanbul tavrının yerini Arap tavrının almaya başlaması tartışıldığı sırada).

'BANA NE OSMANLI'DAN?'
"iPhone yakında 128 GB olacak, hâfızlara ne gerek var?" (Hâfızlık geleneğinden bahsedilirken).
"Arapça niye dinliyoruz? Biraz tarih konuşun daha iyi olur" (Kanunî Sultan Süleyman'ın 'Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi' sözleriyle başlayan Türkçe gazeli okunurken).
"Osmanlı'yla bizim ne alâkamız var? Bana ne Osmanlı'dan? Yazık, yazık!"
Bu kadar antipatik konuyu ve adamı biraraya getirdiğiniz için sizi kınıyorum" (Türkiye'nin önemli dinî musiki üstadları hakkında).
Türkiye'de sayıca çok az da olsa kültüründen ve kimliğinden böylesine uzak, habersiz ve daha da önemlisi saygısız bir güruh, şimdiye kadar hiç vârolmamıştı!

(Haber Türk gazetesinden alınmıştır)