15 Temmuz darbe girişiminden sonraki süreçte MHP lideri Devlet Bahçeli’nin sergilediği duruş hepimizin takdirini topladı.Bahçeli, ülkemizi işgal edip seçilmiş ve seçilecek iktidarlarımızı etkisiz kılacak bir boyunduruğu memleketin boynuna geçirmeye çalışan, satılmış ruhlulara karşı millet ve iktidarla birlikte bu onurlu duruşu daha ilk dakikasından itibaren sürdürdü.

Diğer muhalefet partilerinden ayrışan yönü ise, daha darbenin ilk dakikalarında, hiç topu taca atmadan, lafı dolandırmadan, darbecilere karşı seçilmiş iktidarın yanındayız diyerek net bir duruş sergilemesidir. Zira diğer ikisi bu kadar açık olamamışlardı. Bahçeli’nin hakkı Bahçeli’ye fakat bu onun da aldanmışlardan olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

15 Temmuz’dan yarım-bir sene öncesine, yani Fetullahçılar türlü ayak oyunlarıyla koltuğunu altından çekmeye çalışıncaya kadar uyanamamıştır. 2014’te Fetullahın işaret ettiği çatı adayı desteklemiştir. Yine de uyanış uyanıştır.Bahçeli, 15 Temmuz ve sonrasında sergilediği onurlu, dik ve hesapsız duruşuyla, geçmişteki uyutulmuşluğunu unutturmuştur.

Önümüzde yaklaşan iki seçim var, bunlardan biri yerel yönetimlerin yani belediyelerin, diğer ülkeyi idare edecek erkin yani cumhurbaşkanı ve meclisin belirleneceği seçimler. Bahçeli Erdoğan’la, MHP Ak Parti ile bu seçimlerin birinde ittifaka karar kıldı. MHP, genel seçimlere parti olarak girecek ancak cumhurbaşkanı oylamasında Erdoğan’ı destekleyecek.Pek tabi seçim çalışmaları da bu ittifak üzerinde şekillenecek.Burada her iki partinin de türlü çıkmazlarla karşılaşması kaçınılmaz bir durum.

Bu çıkmazlardan ilk akla gelenlerinin başında Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki Kürt yoğunluklu oyların dağılımının ne şekilde olacağı meselesi duruyor.Hepimizin malumu olduğu üzere MHP adı zikredildiğindeki bu vatandaşlar mesleki ikinci defa düşüneceklerdir.Bu yüzden Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki oy dağılımı meseleyi MHP’den çok Ak Parti’yi ve Erdoğan’ı doğrudan ilgilendiren ve seçimi de doğrudan etkileyecek bir meseledir.

Hatırlayalım, 16 Nisan referandumunda sonucu evete çeviren MHP ile yapılan ittifaktan ziyade, Doğu’da Hüdapar’ın yürüttüğü evet kampanyasıdır.Bunu inkar etmenin kimseye faydası olmayacağı gibi, önümüzdeki seçimleri de kaybetmenin yolunu açmaya neden olacağı bugünden aşikar.Yukarıda da dediğimiz gibi, bu çıkmaz MHP’den çok Ak Parti’nin ve Erdoğan’ın çıkmazıdır. Ancak onları bu çıkmazdan kurtaracak kişi ise Bahçeli’nin ve MHP’nin ta kendisidir. Nasıl mı?

-İzah edelim.

Doğu’daki insanların ya da daha net ifadesiyle Kürt vatandaşların ikna edilmesi ya da en azından kafalarındaki soru işaretinin nispeten de olsa ilzam edilmesi gerekiyor.Bu da Bahçeli’nin başlatacağı ve MHP kadrolarının uygulayacağı bir söylem değişikliğinden geçiyor.Bu söylem değişikliğininse, CHP’nin ‘fiyasko başörtüsü açılımları’ndan farklı olarak samimi ve inandırıcı olması gerekiyor. MHP kadrolarının, terslenmeyi, hatta kovulmayı da göze alarak Doğu’daki insanlarımızı teker teker ziyaret etmesi, onlara dokunması, onlarla ortak noktalara odaklanma hedefinde buluşması, sorunlarının Kürtlerle değil PKK ve terörle olduğunu idrak ederek onlara da iletmeleri gerekiyor.

MHP’yi bekleyen açmaz ise, Ak Parti ve Erdoğan’ın politikalarını destekleme siyasetini iyi yönetip yönetmeme meselesidir.Bu süreç iyi yönetilmez ve Erdoğan’ın her dediğine peşinen evet diyen bir MHP ile karşı karşıya kalınırsa, bu önce insanların MHP’nin gerekliliğini sorgulamasına sonra da MHP’yi pas geçip Ak Parti ya da diğer alternatiflere yönelmesine neden olabilecek bir süreç başlatabilir.Bahçeli’nin bu tabloyu iyi okuması gerekiyor sırf muhalefet edeceğim diye destek vermesi gereken yerde geri durmak değil ancak gerektiğinde ağırlığını hissettirip bir muhalefet lideri olduğunu hatırlatması gerekiyor.

Gelelim anketler meselesine; şimdiden birçok anket şirketi çalışmalarının sonuçlarını yayınlamaya başladılar bile.Çoğu, seçimi neredeyse cepte gösteriyorlar. Eğer bir algı oluşturmak için çabalıyorlarsa buna bir şey demem ve o yöndeki çabalarıyla onları baş başa bırakmayı yeğlerim. Ancak şunu tecrübeyle biliyorum ki, anketler ve anket şirketleri Türkiye siyasetindeki seçimlerde bana tahminleriyle güven vermiyorlar.‘Bu sonuçları biz de tespit etmiştik ancak kamuoyu baskısından çekindiğimiz için başka türlü verdik’ cümlesini duyduktan sonra hangi anket şirketine güvenebilirim ki sorusunu sordum ve cevabını da hiçbirine olarak verdim.