Ankara'yı "aptal" yerine koyanlar maaşları IMF'den mi tedarik edecekler?



Kimse yazımı okuyup daha önce bir televizyon programı sonrası bazı "aklı evvellerin" yaptığı gibi "Ozan Ceyhun tehdit ediyor" şeklinde saçmalamasın!


Ben açık açık gözlemlerimi ve olacakların doğuracağı sonuçları yorumluyorum. Çünkü KKTC'de bazıları "gözleri makam ve koltuk hırsı" ile hiç bir şeyi görmez durumda "ne yaptıklarını" bilmiyorlar!


İnternete girdim ve KKTC'de olduğu gibi "partisini bu şekilde iktidardan düşüren" vekillerin yaptığına benzer bir olay bulamadım. KKTC bu açıdan bir ilk!


Kendi halkının ve seçmeninin çıkarlarını bu derece şahsi çıkarlar için göz ardı edenlere "allah kolaylık" versin. Halk aptal değil. Her şeyin farkında.


"Ne yaptığını tamamen şaşırmış" bir hanedanın emrinde KKTC'yi büyük bir krizin içine çekenler eğer "kazara" başarılı olurlarsa hangi partiden aday olacaklar çok merak ediyorum.


KKTC'nin "28 Şubat operasyonunu" planlayıp gerçekleştirmek isteyenler bir kaç aylığına hanedana güvenerek başbakan ya da bakan koltuklarına oturduklarında KKTC halkına "maaşları nasıl ödeyeceklerini de" açıklasalar çok iyi olur. Ben bile "bu durumda aday olmayacağım" diyene bizzat şahit olmuş bir bireyim. Bu nedenle Türkiye'de sorumluluk taşıyanların "kendilerine yalan söyleyenlere" muhatap olmama tavrını çok iyi anlıyabiliyorum..


Peki o zaman KKTC'de maaşları nasıl ödeyecekler gerçekten?


Rum Kesimi'nden destek bekleyemeceyecekleri açık.


Yunanistan'da mali yardım yapabilecek durumda değil.


IMF'den mi alırlar yoksa onlar da Güney Kıbrıs gibi Rusya'ya mi "el açarlar" bilmiyorum.


Bildiğim tek gerçek "ekonomik program ve koşullarından" bir haber olan bu şahıslar bugün atmaya kalktıkları adımla "Türkiye ve KKTC arasında planlanmış" olan ve KKTC ve de Kıbrıs Türk Halkı için hayati önem taşıyan "ekonomik programı" baltalamış olacaklar.


Şu anda KKTC'de Ankara'nın "haklı olarak" muhatap olarak görmediği bir "makam" var. Ona demek ki  bir tane daha  eklemek istiyorlar.


Sadece kısa bir süre için.


Güçlü Türkiye için sorun değil.


"Ne yaptığını bilmeyenler" ya da "koltuk hırsıyla her şeyi berbat etmeyi göze alanlar" hala "biz yapacağımızı yapalım Türkiye'nin eli bize mahkum" diyorlarsa "allah yardımcıları" olsun.


KKTC'de muhalefetin yerinde olsaydım "rotayı bu derece şaşırmış" bir grubun peşine takılıp "kader paylaşmazdım".


KKTC'de onlarca yıl ipleri elinde tutup tek bir "dikili taş" sahibi olmayanlar geçmişte hep "Türkiye'den gelen paraları icraatimiz" diye pazarlayanlar hala Türkiye'yi "aptal" yerine koyarak "çıkarları" uğruna son oyunlarını sahnelemeye çalışmaktalar.


Bu "köylü kurnazı" politikalarla 2002 öncesi Türkiye'yi uyutmak mümkündü.


Günümüzde ise "imkansız".


Buna rahmen hala geçmişin "köylü kurnazı" politikaları ile "Türkiye'ye rağmen" hanedanlarını yürütmek isteyenlere söylenecek tek söz "Allah kurtarsın" olabilir!


Ancak şunu da belirtmekte yarar var. Hanedanın işini yanlış politikaları ile kolaylaştıranlar da büyük bir sorumluluk taşımaktalar.


UBP "Küçük olsun ama benim" olsun mantığı ile Ankara'nın önerilerini gerçekleştirmeyip "küçük hesaplarla" şu an "son koltuk kurtarma" şansını bir erken seçimde görenler de sonuçta "kaybeden" olacaklarını fark etseler iyi olacak.


Ana muhalefet lideri de Haziran'da yapılacak "parti kurultayında" başkanlığı kaybetme korkusuna öyle kapılmış olmalı ki "denize düşen yılana sarılır" misali parti başkanı kalabilmek sevdasıyla hanedanın "bastonu" olmayı bile hazmedebilecek durumda. CTP için bu rol başına gelebilecek en kötü durum olsa gerek.


Oysa ülkenin şu anda bu haliyle ihtiyacı olmayan tek şey "erken seçim".


KKTC'nin gerçekten acilen "değişime ihtiyacı" olduğunu tüm bu gündeme gelenler bir kez daha gözler önüne sermekte!