İngiltere Dışişleri Bakanlığı yaklaşık üç yıl önce internet sitesinde Türk vatandaşlarını doğrudan ilgilendiren bir açıklamaya yer verdi.
Kamuoyunda “Ankara Anlaşması” olarak bilinen ve Türk vatandaşlarının Avrupa Birliği ülkelerinde iş kurmak için Türkiye’den vize başvurusu yapma hakkının duyurusuydu bu açıklama.

Duyuruda, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının “Ankara Anlaşması” kapsamında iş ve çalışma vizesi başvurularını Britanya’nın Türkiye’deki konsolosluklarına doğrudan yapabilecekleri açıklanıyordu.

Okunduğunda konuya uzak olanların anlam veremediği bu açıklama aslında bütün Avrupa Birliği’ni doğrudan ilgilendiren önemli bir hakkın “resmi” olarak kabulüydü. Britanya Dışişleri Bakanlığı’nın bu açıklaması, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yirmi iki yıllık vize maratonun boşa gitmediğini de gösteren bir “resmiyet” taşıyor aynı zamanda.

Aslında ne Ankara Anlaşması yeni bir kazanım ne de bu açıklama taze bir başlangıç. Türk vatandaşlarının Avrupa Birliği ülkelerinde serbest dolaşım hakkı, Birlik ile Türkiye arasında yapılan “Ortaklık Anlaşması”na kadar uzanıyor çünkü. Üyelik süreci her iki taraftan kaynaklanan sorunlardan dolayı “Anlaşma” kurallarına göre yürümediği için tarafların 23 Kasım 1970’de biraraya gelip durumu değerlendirmeleri, ardından Birlik ile Türkiye arasındaki “Ortaklık Anlaşması”nın güncellenmesiyle yeni bir ivme kazanıyor Anlaşma.
Sonraki yıllarda tozlu raflarından indirilerek Avrupa’da yaşayan Türklerin Serbest Dolaşım için büyük kazanımı sayılacak olacak olan ve artık “Ankara Anlaşması” diye bilinen söz konusu anlaşmada vize başvurularında yeni bir dönemi başlatmış oluyor böylelikle.
Yine 1973 yılında yenilenen “Katma Protokol” ile de Türk vatandaşlarının en fazla yirmi iki yıl içinde Avrupa Birliği ülkelerinde “serbest dolaşacağı” kayıt altına alınıyor.

Ancak araya giren 12 Eylül Cunta dönemi, bir çok uluslararası ilişkiyle birlikte Türkiye’nin Avrupa Birliği anlaşmalarını da sekteye uğratıyor.
“Katma Protokol” ya da “Ankara Anlaşması”na göre, Türk vatandaşları 1990’lı yılların ortalarında Avrupa Birliği ülkelerinde serbest dolaşıyor olacaktı.

Darbe dönemi, Türkiye’nin AB ile ortaklık anlaşmalarından doğan bütün kazanımlarını unutturmanın yanında, Anlaşma ile ilgili bir başka “darbe”yi de beraberinde getirmiş oldu.
Bütün anlaşmaların, 80’lerin ortasına kadar askıya alınması, Türk vatandaşlarına Avrupa ülkelerinde ciddi zorluklar getirdi.
Kıta Avrupa’sında tam bir eziyete dönüşen vize uygulamalarının kilidini 1984 yılında turist olarak geldiği İngiltere’de iş kurmasına rağmen -legal vizesi olmadığı gerekçesiyle- sınırdışı edilmek istenen Abdülnasır Savaş’ın 1990 yılında Ankara Anlaşması’na dayanarak Avrupa Adalet Divanı kararıyla aldığı vize açtı.

Kıta Avrupa’sındaki Birlik ülkelerinde henüz detaylı olarak hayata geçirilemeyen “Ankara Anlaşması” hukukçuların yeni iş kaynağı olmanın ötesinde, bu ülkeye gelen Türk vatandaşlarının da can simidi oldu.

Turist vizesi ile Britanya’ya gelip, iş kurarak vize hakkını elde eden Savaş’ın ardından bu defa mülteci başvurusu yapan ancak kabul edilmeyerek sınır dışı edilmek istenen “Mehmet Darı ve Veli Tüm” davalarının da Avrupa Adalet Divanı’nın leyhte sonuçlanması süreci hızlandırdı.

Bu davaların sonuçları Avrupa ülkelerinde vize sorunuyla boğuşanlara derin nefes aldırırken, Kuddus Avukatlık firması bu defa anlaşmanın Türk vatandaşlarına kendi ülkelerinden de iş kurma vizesi için başvuru hakkı tanıdığını gündeme getirdi.
Başlangıçta reddedilen bu talepler de mahkeme kararları ile kabul edildi ve geçtiğimiz haftalarda bir grup Türk vatandaşı Britanya’nın İstanbul Başkonsolosluğu’nun verdiği çalışma vizesi ile bu ülkeye giriş yaptı.

Mahkemelere yapılan siyasi baskılar ve çıkarılan engeller, kararlı hukukçuların takibi ve Avrupa Adalet Divanı kararları ile bir bir aşıldı ve bugünlere gelindi.

Britanya’da başlayan “Ankara Anlaşması” kaynaklı vize mücadelesinde mutlu sona ulaşmak, İngiltere Dışişleri Bakanlığı’nın internet sitesinde resmen açıklanıncaya kadar  kolay olmadı yani.

Ulusal yasalar ve mevzuatlarla önlerine konan engelleri hukuk anahtarıyla açmayı başaran Türk vatandaşlarını, yarım yüz yıla yaklaşan uzun Avrupa Birliği koşusunda şimdi yeni bir maraton bekliyor.

Hak edildiği halde engellenen kazanımların birer birer elde edilme koşusu bu.

Ve sadece Britanya’da değil, bütün Avrupa Birliği ülkelerini içine alan bir koşu.