"Güneydeki sevdiğimiz ülkede" değil güneydeki sevdiğim şehirdeydim. İnsanlar da hava da güneyde daha bir sıcak daha bir gerilimsiz geldi bana.

Hiç televizyon izlemedim, haber dinlemedim, gazete okumadım. Biraz gündemden uzak kalmak istedim. Annemin rahatsızlığı da üstüne gelince mecburi bir gündem kopukluğu oldu.

Sıkıntılı havayı dağıtmak için dün haberlere göz atmak istedim. Televizyonu açıp haber dinlemek isterken Gazeteci ve Yazarlar Vakfı'nın haftalık olağan siyasi gündeme ilişkin açıklamasına denk geldim. Toplantının içeriğinden ziyade ekrandaki GYV Başkanı'nın bir parti lideri edasında açıklamalar yapması ilgimi çekti.

Her zamanki gibi "Kendileriyle ilgisi olmayan" paralel yapının darbe girişimleriyle ilgili savunma ve hesap sorma pozisyonundaydı yine.

***
17 Aralık operasyonu başladığından bu yana neredeyse her hafta bir açıklama yapan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın ne gazetecilikle ne de yazarlarla ilgili tek bir açıklamasını duymazken ülke siyasetinin tam göbeğinde olması şaşırtıcı geliyor.

Evet demokratik toplumlarda sivil toplum kuruluşları demokrasinin gelişmesi ve iyileştirilmesi ile ilgili katkıda bulunurlar. Bireyin devlet karşısında en büyük savunma mekanizmalarından biridir STK'lar. Lakin GYV, STK düzeyini aşmış siyasetin her alanına müdahale etmek isteyen, kibirli ve üstenci diliyle bir siyasal parti algısı oluşturmaya başladı insanların kafasında.

***
CHP'nin "İstemezükçü" ve "hayırcı" tavrı yüzünden muhalefetin tıkandığı yerde STK'lar devreye giriyor diye açıklamaya çalışsak da bu durumu, kazın ayağı göründüğü gibi değil ne yazık ki.

Çünkü ana muhalefetin "her şeye karşı" tavrının, çok da farklı olmayan bir versiyonuyla karşı karşıyayız.

CHP iktidarın her icraatına "hayır" demesiyle meşhurken GYV de iktidarın yürütmenin başı olarak yaptığı her girişime "hayır" diyerek aynı potaya giriyor.

Bir kültürel kuruluştan öte ülkenin her probleminde siyasetten rol çalmaya çalışan bir STK algısı var karşımızda bu algıyı da kendileri severek oluşturuyor kanaatindeyim. GYV'nin her açıklamasına siyaset dilinin hakim olduğu ve her siyasi konuya "karşı" bir açıklama yapma zorunluluğu varmış gibi konuşan bir STK.

***
Siyaseti elbette sadece siyasiler yapmaz ama karar verici merciler bizim seçtiklerimizdir. Seçtiklerimize yönelik üstenci bir dil kullanılması da kim yaparsa yapsın kabul edilemez.

Kılıçdaroğlu, Bahçeli ve Demirtaş bile gündeme dair bu kadar sık açıklama yapmazken bir STK'nın veya dini hassasiyet taşıdığı söylenen bir cemaatin bu kadar politize olması normal değil. Bunun anormal olduğunu fark etmemeleri demümkün değil gibi geliyor insana.

Normal değil çünkü millet sandık başında istediği iktidarı ve lideri bir anda tarihe gömebilir. Geçmişte Ecevit, Çiller, Yılmaz örneklerinde bunu gördük. Ama bir STK, yaptığı siyasi yanlışların hesabını sandıkta veremeyeceğine göre derhal kendi sivil alanına geri çekilmelidir. Çünkü alacağı toplumsal yanıt, ileride onu daha da kötü duruma sokabilir.

Özellikle de dillerine pelesenk ettikleri "sivillik" ve "demokrasi" kavramlarını araçsallaştırarak siyaset üzerinde hakimiyet kurmak istemelerinin, toplumu rahatsız ettiğini göremiyorlar veya görmek istemiyorlar.

Ki öyleyse daha da fena…