Üç hafta önce, bu sütunlarda, “Amsterdam’da Türk ve Arap Edebiyatı Programları” konulu bir yorum yayınlamıştık. Yazının bir bölümünde de, Arap Edebiyatı Programı izlenimlerine yer vermiştim. Yazımın son paragrafında ise, Araplar'ın kültür diplomasisinde bizi geçtiğini belirtmiştim. Bunun üzerine yoğun yorumlar aldım ve “Bir dokun bin ah işit” başlıklı ikinci bir yazı yayınlamak durumunda kalmıştım.

Bu hafta, yine Amsterdam’da gerçekleşen bir programla ilgili izlenimlerimi sizinle paylaşmak istiyorum. Hafta içi, ‘Amsterdam’da 13. Avrasya Buluşmaları’ gerçekleşti. Avrasya Buluşmaları'nın bu yılki konusu, “Doğumunun 90. Yılında Cengiz Aytmatov”du. Program, Avrasya Yazarlar Birliği, Türkevi Topluluğu, Hollanda Nogay Vakfı, Hollanda Uygur Vakfı ve Hollanda Kırgız İş Konseyi tarafından organize edilmişti.

Program, her ne kadar küçük ölçekli olsa da, bir Türk kültür diplomasisi örneği ve mini Türk Dünyası Kurultayı’ydı.

Kültür diplomasisi ve Türk Dünyası Kurultayına geçmeden önce kısaca Avrasya Buluşmaları’na değinelim.

Avrasya Buluşmaları, Hollanda’daki Türkçe konuşan grupların STK’ları tarafından on yıl önce oluşturulan Avrasya Sivil Toplum Forumu etkinliğidir. Uygur, Nogay, Kazak ve Kırgızlar’ın da yer aldığı Forum, her yıl aralık ayında ‘Avrasya Buluşmaları’ organizasyonunu yapar. Bu çerçevede geçen yıl, “Balkanlar’da İnsan Hakları” konusu ele alınırken, 2016 yılında, İkinci Dünya Savaşı'nda Rus askeri olarak Hollanda’ya getirilen ve kurşuna dizilen “Müslüman Özbeklerin Dramı” ele alınmıştı. 2015 yılında ise, Dünya Uygur lideri Rabia Kadir’in mücadelesini anlatan, “Rabia Kadir: Sürgünde On Yıl” konusu ele alınarak Doğu Türkistan’a dikkat çekilmişti.

Bu yıl da, Avrasya Buluşmaları’nın konusu, bilge yazar Cengiz Aytmatov oldu. Aytmatov’un seçilmesinde ise, Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rektörü Sn. Prof. Edibe Sözen’nin, “Cengiz Aytmatov, W. Shakespeare ve Tolstoy'dan sonra Dünyada en çok okunan üçüncü yazar; eserleri 157 dile çevrilmiş ve 2018 yılı, Aytmatov yılı olmasına rağmen, bir boşluk var değil mi?” şeklindeki twitter mesajı önemli rol oynamış.

Türk kültür diplomasisi örneğine geri dönelim. Kültür diplomasisinin önemli aktörleri arasında, sanatçı ve yazarlar yer alırlar. Cengiz Aytmatov da Türk dünyasının bilge yazarlarından biridir. Dünyada, en çok okunan üçüncü bir yazardır. Eserleriyle dünya insanlığının vicdanına seslenmiş, yüreğine dokunmuştur.
Gastronomi de önemli bir kültür diplomasisidir. Türk yemeklerini tadan insanlar, kültürümüze yaklaşmaktalar ve daha fazlasını tanımak istemekteler.
Türk müziği de yabancılara ulaşma ve temas sağlamada önemli bir yoldur. Diğer bir ifadeyle, edebiyat, gastronomi ve müzik, kültür diplomasisinin olmazsa olmazlarıdır.
Amsterdam’da organize edilen 13. Avrasya Buluşmaları'nda, Kırgızistan sergisi, Özbek pilavı, Nogay mantısı, Kırgız borsok’ı ve Türkistan nağmeleri katılımcılara, kültür ve medeniyetimizden bir buket sundular. Bunun adı Türk kültür diplomasisidir.

Mini Türk Dünyası Kurultayı meselesine gelince:
13. Avrasya Buluşmaları’nda da, tıpkı diğer yıllarda olduğu gibi çok renklilik yaşandı. Hatta diğer yıllara nazaran, bu yıl Hollanda kültür dünyasının önemli isimleri, yazarlar ve sanatçıları yer aldı. Hollanda’da yaşayan Uygur, Nogay, Kazak, Kırgızların yanısıra, Rus edebiyatına ilgi duyanlar da katılımcılar arkasındaydı.
Program öncesi, program süresi ve sonrası salonda gözlenen samimi hava ve iletişim, yani Hollanda’daki Türk dünyasını oluşturan gruplar arsasındaki samimi dostluk, bu toplantının aslında mini bir Türk Dünyası Kurultayı olduğu fikrini oluşturdu.

Amsterdam’da yapılan Cengiz Aytmatov programı, gerek içerik olarak, gerek katılım olarak Türk kültür diplomasisinin de yapılabileceğini ortaya koymuştur. Burada üzerinde ısrarla durulması gereken nokta şudur: Yapılan işe inanma, içinde yaşanılan ülkenin kodlarını okuma, yani kültür işlerinin nasıl yapıldığını çözme, birlikte çalışmayı öğrenme, her şeyi devletten beklememe, sürekli şikayet etmekten vazgeçmedir.

Veyis Güngör

16 Aralık 2018