• Bu yıl da uzun günler de oruç tutmak nasip oldu. Şükürler olsun. Her nedense ‘Uzun günlerde tutulan oruç’ deyince aklıma hep Musa Carullah Bigiyev gelir. Musa Carullah adını ilk kez, yaklaşık on yıl önce organize ettiğimiz bir hafta sonu eğitim programında duymuştum. Programa o zaman Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı olan Prof. Dr. Mehmet Görmez misafir konuşmacı olarak katılmıştı. Görmez’in Noordwijk Konferans Merkezinde verdiği seminer Musa Carullah’ın ‘Hatun’ isimli eseri hakkındaydı. Carullah, Kazan’lı bir İslam düşünürü. Hayatı zorluk, kıtlık, hapishane ve ilim tahsil etmekle geçmiştir. Düşüncelerini çok cesur bir şekilde açıklayan Musa Carullah’ın ‘Uzun günlerde oruç’ eseri Finlandiya mektupları ile başlar ve dini konulardaki görüşlerini derinlemesine ortaya koyar. Carullah ‘Benim geniş hürriyetim, dine samimi ve pek derin hörmet esaslarına dayanır’ ifadesiyle vizyonunu belirtir. Bayramlaşmaya dönersek...

    Bayramın birinci günü, Amsterdam Yunus Emre Enstitüsü’nün bayramlaşma programındaydık. Önce Zaandam Sultan Ahmet Camii’nde bayram namazı kıldık ve bayramlaştık. Sonra aile mensuplarıyla bayramlaştık. Öğleden sonra da bir fırsatını bulup, dostlarla birlikte Yunus Emre Enstitüsü’ndeki bayramlaşma programına katıldık. Günümüz erken başladığı için bitmek bilmiyor maşallah. Tabii bir de, sosyal medyada sürekli bir bayramlaşma trafiği vardı...

    Hollandalı yazar, senarist ve TV yapımcısı Mohamed El Fers ve eğitimci kadim dostum Abdurrrahman Yazoğlu ile birlikte Yunus Emre’ye vardık. Binanın önündeki kalabalıktan programa ilginin yoğun olduğu anlaşılıyordu. İçeri girdiğimizde her oda da farklı bir etkinliğin olduğunu gördük. Ekseriyeti Hollandalı olan ziyaretciler grup grup sohbet ediyorlardı. Hazirunla bayramlaştık. Kantinde Meram Restourant’ın bayramlık ikramı vardı. Ürdün ustanın hazırladığı mezeler, börekler çay eşliğinde ikram ediliyordu. Kurs lokalinde ise Mehmet Gür tarafından çocuklara Hacivat Karagöz çalıştayı sunuluyordu. Kütüphane bölümünde kıran kırana sohbet eden gruplar vardı. Biz, gayri ihtiyari Ney ve Rebap resitalinin verildiği odaya girmiş bulunduk. Masada Rebabı görünce Hz. Pir’in şu sözleri aklıma geliverdi: “Bu rebabın sesi neler söyler bilir misin? Arkamdan gel de yolu öğren”. Evet, biraz sonra Emine hanımın Rebabı ve arkadaşının Ney sesi eşliğinde neler dinledik biliyor musunuz? Sadece bir tanesini söyleyeyim: Hacı Fâik Bey’in;
    “Nihansın dideden ey mest-i nazım, Bana sensiz cihanda can ne lazım
    Benim sensin felekte çare sazım, Bana sensiz cihanda can ne lazım...”

    Ve insanın iç alemine doğru bir yolculuğa davet eden eserler... Kelimenin tam anlamıyla bir kültür diplomasisiydi Yunus Emre bayramlaşma programı. Türkiye’yi, Türk kültürünü seven ilgi duyan Hollandalıların da katıldığı bir bayramlaşmaydı. Amsterdam Yunus Emre Enstitüsü Müdür Fatih Okumuş, çalışanları ve emeği geçenleri tebrik ediyorum. Kaliteli ve seviyeli bir etkinlikti.

    Ve bayramın ikinci günü, Lahey’deki Pakistan Büyükelçiliğinde organize edilen Bayramlaşma programına katıldık. Programa, Ramazanın son haftası Lahey’deki Juliana Plaza’da Hollanda Türk İşadamları Derneği (HOTİAD) ve Devlet ile Müslümanlar Arası İletişim Organı (CMO) tarafından gerçekleştirilen iftar programında davet edilmiştim. Aynı masada oturduğumuz Pakistan Büyükelçilik temsilcisi Faraz Zaidi’nin ısrarlı daveti bayramlaşma programına katılmamı sağladı. Türkmenlerde, davet edilen yere eli boş gidilmez. Nasıl bir hediye alalım diye düşündüğüm sıralarda, matbaadan Hollandaca çocuklara açıklamalı Kur’a-nı Kerim paketler halinde geliverdi. Ve hediye işimiz böylece çözülmüş oldu.

  • Lahey’deki Pakistan Büyükelçiliğine ulaştığımızda elçilik bahçesinde görevliler bizi karşıladı. Bayram parogramı için açılan defteri imzadık. İçeri girdiğimizde Hollanda’daki Pakistanlıların geleneksel Pakistan elbiseleriyle programa katıldıklarını gördük. Hazır olanlar içinde takım elbiseli, kravatlı Faraz Zaidi ararken, bir de ne göreyim, Faraz’da milli elbisesiyle insanların arasındaydı. Kimin elçilik çalışanı kimin Pakistan vatandaşı olduğunu ayırt etmek zordu. Zor tanıdım. Kuçaklaştık. Memnun oldu. Bir çok kişiyle bayramlaştık. Programda Hollandalılar da vardı. Hediyemizi, ilk kitabı size veriyoruz, size nasip oluyor diyerek bayan Büyükelçi Iffat Imran Gardezi’ye takdim ettik. Çok sevindi. Pakistan Büyükelçiliği her yıl Hollanda’daki vatandaşlarına ve dostlarına bayramlaşma programları organize diyormuş. Takdire şayan bir davranış.

    Evet. Uzun günlerde nasip olan bir oruç ve arkasından gelen bir bayram. Ve Bayram sevincini içinde bulunduğumuz ülke insanlarıyla da paylaşma programları. Her iki program bize şunu gösteriyor: Bayramlaşmalarımızı sadece aile, akrabalarımız ve kendi topluluğumuzla sınırlamayalım. Sevincimizi Hollandalılarla diğer tanıdıklarımızla, komşularımızla, iş arkadaşlarımızla da paylaşalım. Hele ülkemizin bir ateş çemberinden geçtiği bir dönemde. İnsanlık ve müslümanlık bunu gerektirir...

    Hayırlı Bayramlar...