Dünyayı ayağa kaldıran o filmi birkaç serserinin, fanatiğin kendi başlarına yapmış olabileceğine isterseniz siz inanabilirsiniz. Bu inancınızı destekleyecek bolca kanıt da bulabilirsiniz. Çünkü bu kanıtlar, aslında siz kullanın ve böyle düşünün diye birileri tarafından bırakılmıştır. Unutmayın ki John Kennedy öldürüldükten sonra şüpheli olarak ilk ortaya atılan insanlar arasında bir serseri, sarhoş, bir de bar sahibi ve etrafında ne olduğunu anlamayacak kadar şaşkınlaşmış bir genç adam vardı.

Bu büyük işi sadece bunların planlayıp yaptığına inanmamızı istiyorlardı. Bu tür kolay açıklamalara benim gibi kolay inanmayan ve komplo teorisyeni olarak damgalanmaktan korkmayan insanlar sonra işi araştırmaya başladılar. Sonunda işi planlayanlar arasında büyük işadamları, mafyanın en büyük isimleri ve eksantrik zenginlerin olduğu yavaşça ortaya çıktı.

ABD SÜREKLİ SAVAŞMAK ZORUNDADIR
Amerikan devleti sürekli savaşmak zorundadır; zaten bu bilgi Amerikan Doları’nın üzerine neredeyse bir şifre gibi işlenmiş ve dünyaya ilan edilmiştir. Seçilen bazı başkanlar savaştan hoşlanmayabilirler, ama onları savaşa zorunlu kılmak için var olan bir derin devlet de var.

Onlar savaşıldıkça zenginleşir ve güçlenirler; savaşmaya direnen başkanları ne yapıp edip bir şekilde ikna ederler, ikna olması için ortam yaratırlar, yine de ikna olmazlarsa son çare olarak öldürmekten de kaçınmazlar. Amerikan tarihi bu olaylarla doludur. John Kennedy’den sonra kardeşi Robert Kennedy’nin de öldürülmesi ve hatta onları öldürenlerin de öldürülmesi bu tarihin en çarpıcı noktalarından bir tanesidir. Üstelik bu olayların hemen hepsi neredeyse “İbret olsun” demek için televizyonda canlı yayında gerçekleştirilmiştir.

HAYATIN GERÇEKLERİ
Yeni Amerikan başkanları seçildikten sonra iki ay koltuğuna oturamaz, onlara bu sürede hayatın gerçekleri anlatılır, neden mutlaka savaşılması gerektiğinin koşulları gösterilir. Bazıları Obama gibi yine de bu acı gerçeği anlamazlar. İşlerin tıkanma sürecine girmesiyle derin devlet mekanizması canlanır ve başkana savaşmaktan başka çare olmayacak bir ortam yaratır. Örneğin, Japonlar aslında savaşla değil bir derin devlet operasyonuyla karşı karşıya olduklarını atom bombasıyla Hiroşima dünya haritasının üzerinden silinince anlamışlardır.

Çünkü Amerika’nın savaşa girmesini sağlayan, Japonların Pearl Parbor üssünü bombalamalarıydı. Şimdilerde kesinleşen bilgilere göre hem İngiltere hem de Amerika, o olay gerçekleşmeden bir süre önce saldırının planlandığını öğrenmişlerdi. Hatta baskının günü ve saatini bile biliyorlardı fakat bu gerçek başkandan saklandı, bunu önlemeye yönelik tedbir alınması istenmedi. Amaç, “Bombalansın ki Amerika da savaşa girmeye zorunlu olsun”du. Vietnam Savaşı’nı tırmandırmak istemeyen başkanın başına gelenleri hatırlayın; Bush karşısında seçimi oy sayımıyla oynanarak kaybettirilen Al Gore’u da unutmayın.

SIRADA OBAMA VAR
Şimdi de sırada barış için çalışmak isteyen Obama var. O ya savaşmak zorunda bırakılacak ya da savaşmadığı için seçmenin güvenini kaybedecek ve yerine savaşmaya zaten hazır olan Mitt Romney seçilecek. Şu anda ikinci seçenek çok daha yakın gözüküyor.

OBAMA SEÇİLEMEZSE DERİN DEVLET BAŞA GELİR
Eğer bu son operasyon başarılı olur da Mitt Romney başkan seçilirse, Amerika’da yine uzun sürecek bir derin devlet iktidarı dönemi başlar. Çünkü Mitt Romney çok önemli bir Mormon cemaati lideridir. Ve Amerika’nın gizli tarihinde, derin devlet içinde Mormonların çok özel bir yeri vardır. John Kennedy’nin öldürülmesi de dahil birçok derin devlet operasyonunu finanse etmiş olan Howard Hughes’ın etrafı daima Mormonlar tarafından çevrilmişti.

Çünkü o, Mormonların saf bir ırk ve temiz kanlı olduğuna inanıyordu. Hughes, derin devleti kendi servetinden finanse etmeye başlayınca etrafındaki Mormonlar, paranın dağıtılması işine fiilen girdiler ve çok sıkı bağlantılar oluşturuldu. Bugün Mitt Romney’in başkan seçilmesi için önünü açma operasyonları yapmaya başlayan Mormonlar, derin devletle tarihi bağlantılarını yeniden aktive ettiler. Savaş isteyen ve savaşsız yaşanılamayacağını düşünen Amerika’nın derin devleti, şu anda içindeki Mormon bağlantısını da kullanarak başkan adayına rahat ulaşabiliyor.

DERİN DEVLET İKTİDARI
Anlayacağınız, Amerika’nın yakın tarihinde ilk kez derin devlet, ABD Başkanı ile iktidarı paylaşmaya bu kadar yaklaştı. Obama’nın, karşısına dikilen güçlere fazla dayanabileceğini düşünmüyorum. Bu dediğim gelişmeler olursa bunun Türkiye açısından da çok hoş olmayacağı kesin. Çünkü Mitt Romney ve etrafındaki insanlar çok da acımasızlar ve karanlık işler yapmaya çok eğilimliler. Yeni yönetim gelirse Türkiye-ABD ilişkileri hayli tatsız hale gelebilir.

PKK İLE NE OLUR?
Amerikan derin devleti, 1970’li yıllardan itibaren ülkede esrar dağıtımını da dengeli ve yönetenler tarafından fazla istenmeyen, sevilmeyen kesime en fazla zarar verecek şekilde sağlamak için devralmıştır. Bu yüzden yeni yönetimin PKK’ya yaklaşımının bile nasıl olacağı kesin değildir. Ha lafta “Teröre karşıyız, müttefikimizin arkasındayız” diyeceklerdir, ama derin devletin güçlü olduğu bir Amerika’nın, Avrupa’nın en büyük esrar dağıtıcısı olan PKK ile bağlantılarını nasıl kuracağı şimdiden bilinemez. Karanlık ve derin bir düzeyde işbirliğine bile gidebilirler. Ve global bir esrar karteli ortaya çıkar.

(Haber Türk gazetesinden alınmıştır)