Bu yazım hukuka ilişkin bir gelişmeyle ilgili değil. Pek çok defa müvekkillerimiz tarafından, özellikle çocukları üniversite için bölüm veya meslek seçerlerken, sorulan bir soruya dilim döndüğünce cevap vermek amacıyla kaleme alıyorum bu yazıyı.

Soru şu: hangi bülümü veya mesleği seçmeliyiz; ya da nasıl bir işte başarıyı yakalayabiliriz?

Ben bir eğitim veya ticaret uzmanı değilim. Ancak, zaman içinde okuduklarım ve iş hayatında edindiğim tecrübeler doğrultusunda bildiklerimi paylaşmaya çalışayım. Yazının tonu “nasihat verir” gibi gelebilir. Bu tamamen konunun doğasından ötürüdür ve ahkam kesmek niyetinde olmadığımı beni tanıyanlarınız bileceksinizdir.

İlk olarak şunu ifade etmemde yarar var. Bu yazının içinde direkt olarak kazanca veya başarıya dönüştürülebilecek somut bir iş veya meslek fikri maalesef yer almayacak. Buradaki amaç; böyle bir fikir arayışına girerken yararlı bir perspektif oluşturabilecek bazı faydalı bilgi ve prensipleri paylaşmak. Burada yazdıklarımla (özellikle 4. madde ve sonrasıyla) parça parça ve gecikmiş olarak karşılaştım. Her biri farklı bir perspektif kazandırdılar bana. Karşılaştığımda, “Keşke daha önce karşılaşsaydım” dediklerimi, belki bazı gençlerimize ve onlara yön veren ebeveynlerine daha vakitli ulaşır ve yararlı olabilir diye aktarmaya çalışacağım.

Üniversitede bir bölüm veya sonrasında bir meslek ya da iş seçerken “sevdiğiniz bir alan seçin” denir hep. Bu elbette yararlı bir tavsiyedir. Ancak, yetersizdir ve çoğu zaman da gerçekçi değildir. Sevdiği işi yapan şanslı insan sayısı oldukça düşüktür. Çevremize bir bakarsak devamlı olarak başkalarının işlerine gıpta ile bakan kimseler görürüz. Yaptıkları işlerde başarılı olanlar dahil. Dolayısıyla, seveceğiniz bir meslek veya iş yapabilmek harika olurdu ama ölçüt sadece bu olamaz. Beceri ve yeteneklerinizin sizi ileriye taşıyabileceği iş ve alanlar seçmek başarılı olmanın olmazsa olmazıdır. Bu konuda gerçekçi olmazsanız, başarısızlıkla sonuçlanmaya meyilli bir yola çıkmış olursunuz.

İkincisi, yaşınız henüz gençken edinebildiğiniz kadar iş tecrübesi edinip, denemek istediğiniz farklı alanları denemekten çekinmeyin. Hatta bunu yapmanızı hararetle öneririm. Zira, yaşınız henüz gençken iş tecrübesi için yer bulmanız daha kolay olacaktır ve aynı zamanda farklı alanlar denemek için kullanmanız gereken asıl zaman budur.

Üçüncüsü, erken yaşlarda hangi mesleğe yöneleceğinize karar verip o doğrultuda azim ve kararlılıkla yol almak size büyük bir avantaj sağlayacaktır. Fazla deneme-yanılma veya birbirleriyle bağlantılı olmayan birden fazla alana yönelmeniz konsantrasyonunuzu dağıtıp enerjinizi kaybetmenize ve başarısız olmanıza yol açabilir. Bu elbette bir genellemedir ve birden fazla alana yönelip başarılı olan istisnalar mutlaka olmuştur. Ancak, bu istisnai durumlara çok nadir rastlanır.

Şimdi biraz daha derin konulara açılmaya çalışalım; ama, takibi kolay olması için sıra zarflarını kullanmaya devam edelim.

Dördüncü önemli kıstas şu: kendinize, çevrenize, yaşadığınız topluma ve dahi insanlığa değer katabileceğiniz bir alana yönelmeniz başarıyı beraberinde getirecektir. Motivasyonunuz bunun yerine para olursa, çok yol kat edemeyeceğinizden emin olabilirsiniz. Eskilerden örnek vermek gerekirse Nikola Tesla, günümüzden örnek vermek gerekirse Elon Musk gibi dünyanın önde gelen isimlerini başarılı kılan en önemli öğenin bu olduğunu düşünüyorum. Milyarlarca Dolar servete sahip olan Elon Musk sadece PayPal yazılımının satışından edindiği parayla ömrünün sonuna kadar hiç çalışmadan rahat edebilirdi. Bunun yerine, on yıllardır yapılamaz denileni yapıp elektrikli araba devrimini gerçekleştirmekle de yetinmeyip, insanlığın çok gezegenli yaşama geçebilmeleri için Space X şirketini kurmuştur. Bu da yetmeyip, beyin dalgalarıyla kontrol edilebilen aparatlar üzerinde çalışmak üzere Nuralink şirketini kurmuştur. Tüm bunlar, insanlığa değer katan ve insanlığı daha ileriye taşıyan mega projelerdir.

Beşincisi, seçeceğiniz meslek veya işte öyle ürün veya servisler üretin ki bunlar tekrarlanabilir ve sürümü yükseltilebilir olsunlar. Bu, belki de bu yazıdan almanız gereken en önemli bilgidir. Ürettiğiniz ürün veya servis tek defada tüketilemeyen ve her defasında yeniden en baştan üretmeniz gerekmeyen bir ürün olursa, bir süre yoğun çalışıp daha sonra meyvelerini toplayacağınız bir iş kurabildiniz demektir. Örneğin, ürettiğiniz bir yazılım programı veya telefon uygulamasını oluşturmak ve tanıtmak için bir süre çok çalışmanız gerekebilir. Ancak, belli bir süre sonra, onu sadece arada-bir geliştirmeniz gerekse de, aynı yazılımdan 10 kopya da satsanız 1 Milyon kopya da satsanız, bunun için harcamanız gereken zaman ve enerji neredeyse aynı oranda kalacaktır. Özetle, üreteceğiniz ürün veya servislerin satış miktarı sizin veya çalışanlarınızın zamanlarınızla kısıtlı kalmayacak nitelikte olmalıdır.

Altıncısı, altın madeni aramayın; arayanlara kürek satın. Bunu, tarihten bir olayla anlatalım. 19. yüzyılda, Avusturalya, Yeni Zelanda, Kanada, Güney Afrika ve Amerika gibi ülkelerde altın madenlerinin keşfedilmesi neticesinde tarihe “Altın Akınları” (Gold Rush) olarak geçen olaylar gerçekleşmiştir. Altın madenleri haberlerini alan ve altın bularak zenginleşmek isteyen yüzbinlerce insan bu ülkelerin ilgili bölgelerine akın etmişlerdir. Altın madeni bulmak için birbirleriyle yarışan yüzbinler arasında, elbette altın bularak zenginleşenler olmuştur. Ancak, bunların sayıları oldukça düşük olmuştur. Öte yandan, Altın Akınları sırasında zenginleşen bir grup daha olmuştur: altın arayanlara kazma, kürek vb. altın aramalarında kullanılabilecek malzemeler satanlar! Bu satıcıların sayıları altın bularak zenginleşenlerden daha mı fazladır, bilinmez. Ancak, fark şudur ki; altın bulanlar şanslı oldukları için zengin olurken, onlara ekipman satanlar ticari bir fırsatı kullanarak zengin olmuşlardır. Bugün, altın bulmak için malzeme satanların örnekleri JustEat, Uber, Deliveroo, Amazon ve benzeri şirketlerdir. Milyonlarca insan; para kazanmak için bedensel emek sarf ederken ve kazanç miktarları bireysel zamanlarıyla kısıtlıyken, bu yazılımları oluşturup ortaya koymuş olanlar, bu kazançlara ortak olabiliyorlar. Hangi sektörde olursanız olun, alanınızın altın arayanı değil, altın bulmaya çalışanlarına kürek üretip satanı olursanız, hem kazanç miktarınız ve hem de yaşam kaliteniz açısından başarılı olma şansınız çok daha yüksektir.

Yedincisi, bir işe tek başına girmektense birbirini tamamlayan ortaklar olarak girmek sizi daha çabuk ve daha kolay başarıya ulaştırabilir. Ancak, ortaklık kurarken doğru ortaklar seçmeniz önemlidir. En doğru ortağı matematikle seçebilirsiniz. İki kişi bir araya gelip ortaklık kurarken şuna dikkat etmelisiniz: 1 + 1 = 2 ediyorsa, bu ortaklığa girmeye değmez. Çünkü, ikiye böldüğünüzde, yine 1 eder ve bunu tek başınıza da yapabilirsiniz. 1 + 1 = 3 ve üzeri etmeli ki ortak sayısına böldüğünüzde bir kişinin ortaya koyabileceğinden fazla değer çıkmış olsun. Türkiyeli toplumda, birçok kişiye çok tanıdık gelecek olan “Böyle olmuyor. Ya sen al; ya da ben alayım”, ile sonuçlanan sayısız ortaklığın bozulmasının başlıca sebebinin matematikle ölçülmeden kurulmuş ortaklıklar olduğu kanaatini taşıyorum. Gençlerimiz bu hataya düşmesinler.

Bu yazıya sığdıramadığım daha nice prensip, yaklaşım ve yöntemler vardır. Benim henüz farkında olmadıklarım ise çok daha fazla. Eğer bu yazıyı okuduktan sonra, “Acaba, ‘tekrarlanabilir’ ve ‘sürümü yükseltilebilir’ ürün veya servis tam olarak ne demek?”, “Kim bilir, iş ve meslek seçimiyle ilgili daha önce üzerinde düşünmediğimiz başka neler vardır? Bu konu üzerinde düşünmeli ve araştırmalıyım”, gibi cümleler kuranlarınız olursa, bu yazı amacına ulaşmış demektir.

Saygılarımla,

Av. Yasar Doğan