AB ülkeleri ama özellikle Almanya'nın Rusya ile ezelden beri sıkı ilişkileri vardır. Bu ilişkiler zaman zaman iyi bazen de savaş dahil sertleşme yönüne gitmiştir. 1961'de Sovyet lider Kruşçev, ABD Başkanı Kennedy'ye Almanya'daki nükleer silahlardan rahatsızlık duyduğunu söylemişti. Kennedy niçin rahatsız olduğunu sorduğunda Kruşçev, 'Bizde bir söz vardır. Bir Alman'a silah ver, ne yapar eder onu Rus'a yöneltir' demişti.


Soğuk Savaş bitince iki ülke arasında başta enerji olmak üzere yakın ilişkiler oldu. Almanya'nın Rusya'dan ciddi bir doğalgaz alımı var. Ukrayna'da meydana gelen hadiseden sonra Batı ile Rusya'nın arası bozuldu. Enerjiye büyük ihtiyaç duyan Almanya Batı Bloğu içinde Rusya'ya uygulanan yaptırımlara destek verdi. Başka şansı da yoktu. Rusya doğal bir alıcısı olan Almanya ve diğer Batılı ülkelerin bu yaptırımlarını görünce yönünü Çin'e yöneltti.


Rusya enerji devi Gazprom üzerinden Çin'le 38 milyar mekreküp doğalgaz sevkiyatı konusunda anlaşmaya vardı. Bu anlaşmadan en büyük rahatsızlığı duyanlardan biri şüphesiz Almanya'ydı. İngiltere'nin önde gelen düşünce kuruluşu Chatham House'un saygın Enerji Uzmanı Anthony Frogatt bu anlaşma için 'Birçok ülke Ukrayna merkezli yaşananlardan sonra Rus gazına bağımlılığın yarattığı riski vurguladı. Önümüzdeki ay Avrupa Komisyonu bu bağımlılığı azaltmayı hedefleyen yeni bir enerji stratejisi sunacak' dedi. 


ABD Enerji Bakanı Ernest Moniz 12 Mayıs'ta Roma'da gerçekleştirilen G7 Konferansı'nda ülkesinin AB'nin doğalgaz güvenliğini temin etmek için genişletilmiş doğalgaz ihracat lisanslarını onaylayacağını söyledi. Avrupa ülkelerinin Rusya'ya olan enerji bağımlılığını büyük ölçüde azaltacağını savundu. Ancak bunun olması için yaklaşık 10 yıllık bir altyapı çalışması yapılması gerekiyor.


Trusted Sources Gelişmekte olan Piyasalar Enerji Araştırmaları Direktörü Stephen O'Sullivan 'Anlaşmanın yürürlüğe girmesi, boru hattının tamamlanması 6-7 yıl alacaktır. Çin'e satılacak olan doğalgaz neredeyse Almanya'ya Rusya'nın halihazırda ihraç ettiği gaz miktarına eşit. Avrupa'nın Rus doğalgazına olan bağımlılığı halen çok yüksek ve tabii ki doğal olarak alternatif doğalgaz kaynaklarını araştırmaya devam ediyorlar' dedi. 


Öte yandan Türkiye başta nükleer tesislerin inşaatı olmak üzere Rusya'yla yakın ilişkiler götürüyor. Erdoğan liderliğindeki Türkiye artık Batı'nın tek alternatif olmadığını biliyor. O yüzden Çin'in CPIMIEC firmasıyla anlaşma yapıp uzun menzilli füze alımı konusunda mutabakata vardı. Gerçi Çinli askeri uzman Xu Guanyu ise Türkiye'nin etkin olarak ikinci plana atılan Çin ve Rusya'dan ziyade, varsayılan ABD'nin Patriot sistemini seçeceğini ileri sürdü ama bu anlaşma Batı'yı ürkütmeye yetti.


Türkiye'nin Rusya ya da Çin'le iş yapması Batı için kolay hazmedilebilecek bir durum değil. Türkiye'nin hele Rusya'yla ilişkilerini daha da güçlendirmesi zaten enerji konusunda sıkıntı yaşayan ve bu sıkıntısı daha artacak olan Almanya'yı kaygılandırıyor. Yarın bir gün Rusya'yla arası daha kötü olursa Türkiye'yi bir koz olarak düşünen Almanya panik yapıyor. Elbette Almanya güçlü ekonomisi olan bir ülke ama Türkiye'ye bakışında ciddi sorun var. Erdoğan'a olan nefretlerini gazeteler ve televizyonları üzerinden açıkça göstermekte bir beis görmüyorlar. Hem Türkiye kendi yörüngelerinden çıksın istemiyorlar hem de Türkiye'nin içişlerine karışacak kadar siyaset dışı yöntemlere başvuruyorlar.


İsrail, Lübnan, Kıbrıs gibi Doğu Akdeniz'deki ülkelerin zengin kaynakları var. Bu kaynaklar çıkarıldığında bunların Batı'ya ulaşmasında kritik haiz önemi sahip ülke Türkiye. Lyndon Johnson'ın 1962'deki Kıbrıs ziyaretinden sonra ilk kez ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden Kıbrıs'a geldi. Kıbrıs adası görüşmeleri bu yüzden çok önemli.


Bütün jeo-stratejik ve jeo-politik gerçeklere rağmen Almanya Türkiye'ye açıkça meydan okuyor. Alevi vatandaşlarımızı kışkırtıyorlar. Alevi-Sünni gerilimini açıkça besliyorlar. Almanya'da elim cinayetlere kurban giden vatandaşlarımızın faillerini bulmuyorlar. Siyasi çıkmazı köreltiyorlar.


Artık Türkiye eskisi gibi Batı'nın sözleriyle gündemi belirlenen ülke değil. Kendi gündemi ve gerçekleri var. Bunu da Erdoğan ve ona destek veren millete borçlu. O yüzden Almanlar Doğan medyasıyla her türlü provokasyonu denese de sonuç alamıyorlar. Almaları da mümkün değil.


Bu satırlar yazılırken Erdoğan Köln'de konuşmaya başlamamıştı. Ama salonda muazzam bir ilgi ve alaka vardı. Alman medyasının büyük gazına rağmen bu realite değişmedi. Değişmez de. Eğer Almanya Türkiye ile uzun vadeli stratejik hamlelere imza atmak istiyorsa Erdoğan realitesini kabul etmeli. Olağanüstü bir gariplik olmazsa Erdoğan daha 10 yıl Türk siyasetinde baskın aktör olacaktır. Erdoğan'ın Rize'deki köyünde otursa Türk siyasetini belirleyeceğini hep diyordum. Rize'de değil Almanya'da yaşasa oradan da Türk siyasetini yönetir. Dünkü tablo bunu gösterdi. Siyaset okumayı bilmeyenler umarım Almanya'daki tablodan bir ders çıkarırlar.


Twitter.com/cemkucuk55

(YeniŞafak)