Cenevre'de, 12 Ocak’ta başlayan Beşli Kıbrıs Konferansı Cumhurbaşkanı Akıncı’ya göre halen sürmekteymiş. KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı ve Rum lider Anastasiadis BM Genel Sekreteri Guterres’e başvurmuşlar, yeniden politik düzeyde beşli olarak Mart ayı başlarında bir araya gelinecek şekilde tarih belirlenmesi adına BM’den garantörlerle görüşmeler yapmasının talep etmişler.  Anlaşılan Akıncı vermeye, Anastasiadis de almaya doymamış.

Toprak, Harita, Güvenlik ve Garantiler, III. Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun “Müzakereler Ajandasında” en son sıralarında yer alan konulardı. Öncelikle ilk 5 başlık sonuçlanacak, uzlaşı olması halinde “Toprak ve Harita”ya geçilecek, en sonunda da Güvenlik ve Garantiler tartışılacaktı.

Anastasiadis bu sırayı kırmayı çok denedi, araya da başta AB olmak üzere birçok aracı koydu ama bir türlü başaramadı. Çareyi Piri Reis gemisinin, II. Deniz Hukukuna göre Doğu Akdeniz’de Türkiye Cumhuriyeti’nin Münhasır Ekonomik Bölgesi içinde yer alan sularında arama yapmasını bahane edip masadan kaçmakta buldu. Zaten Piri Reis gemisi olmasaydı, Eroğlu’na “senin saçın beyaz, benimki siyah boyalı, ben kabul etmem böyle bir görüşmeyi” deyip gene kalkacaktı masadan.  

Şimdi bulmuş eline göre Akıncı’yı, hiçbir şey vermeden Türk tarafından alabileceği her tavizi, beklentisinin de ötesinde almış, oyuna doymayan kumarbaz gibi de devam etmek istiyor. Yüzde 29.2’ye düşmüş Türk Haritasını görünce gözlerime inanamadım diyen Anastasiadis, hayretini ve mutluluğunu başka türlü dile getiremezdi.

Akıncı, son 20 aydır sürdürdüğü müzakerelerde;

  • Topraklarımızın yüzde 20’sini vererek, o topraklar üzerinde yaşamlarını sürdüren 25 bin vatandaşımızın göçmen olmasını onaylamış,
  • KKTC toprakları içine 50 bin Rum’un gelip yerleşmesini kabul ederek, asgari 15 bin ailenin evlerinden çıkmasını ve homojen yapımızın bozulmasını, Türk-Rum karma yaşama, bunca kötü olaylardan sonra tekrar geri dönülmesini kabul etmiş.
  • Dört özgürlüğü kabul ederek, sınırsız sayıda, yüzbinlerce Rum’un, Yunanlının ve AB vatandaşının KKTC topraklarında ikamet etmesini, dolaşmasını, iş kurmasını ve toprak satın almasını kabul ederek, kendi topraklarımızda azınlığa düşmemizin önünü açmış,
  • KKTC sınırları içinde Kıbrıslı Türklerin, BM müktesebatında belirtildiği gibi nitelikli çoğunlukla, yani yüzde 85 ve daha fazla oranda mülk ve nüfus sahibi olacağını, AB derogasyonu gibi sağlam bir kazığa bağlamamış,
  • Bütün Kıbrıs adası üzerinde 4 Rum’a karşın 1 Türk olacağı şekilde nüfus kısıtlamasını kabul etmiş ama Yunanlıların serbestçe Rum veya Türk tarafında gelip yerleşmesini kısıtlayacak bir tedbiri kabul ettirememiş,
  • Çalışma izinlerinin Federal Merkezi hükümet tarafından verilmesini ve çalışma izni dolan günümüz KKTC vatandaşı olan Türkiye doğumlu vatandaşlarımızın geri gönderileceğini ve ellerindeki mülkleri de iade edeceklerini kabul etmiş,
  • Garantileri ve Türkiye’nin garantörlüğünü tartışır, adadaki mevcut Türk Silahlı Kuvvetlerinin sayısının da, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasında belirtildiği gibi (650 kişilik Türk Alayı)makul bir seviyeye indirilmesini konuşurum dediniz ama karşılığında bugüne değin Rumlardan hangi tavizi aldınız.

Dönüşümlü Başkanlığı halen daha Anastasiadis kabul etmiş değil. Siyasi eşitlik diye tanımlanan ama altı tamamen boş.

Meclis ve Bakanlar Kurulu Rum çoğunluğun elinde olacak bir devlet yapısında “Dönüşümlü Başkanlık”ın bize sembolik bir temsiliyetten öteye ne kazandıracağını gerçekten anlayamadım. Türk devlet başkanın alacağı bir kararın geçerli olamayacağı, Rumların çoğunluğunu oluşturduğu Bakanlar Kurulunda ve Mecliste asla kabul edilmeyeceği bir eşitliği ben ne yapayım. 

Sayın Akıncı’nın ve ekibinin Rum’a verdikleri tavizlerin dışında elimizde kalan hiçbir kozumuz yok artık. Vere vere hepsi bitti. Çok merak ediyorum gerçekten, bundan sonra Akıncı elinde hiçbir koz olmadan neleri müzakere edecek Anastasiadis ile.