5.BÖLÜM


Raporunu son bölümünde Karadeniz Akil İnsanlar Grubunun sorunun çözümüne ilişkin tespit ve önerileri mevcuttur.


Raporda “30 yıllık çatışma, halkta psikolojik travmalara yol açmıştır. Yaralarının sarılması, korkuların ve kuşkuların sona ermesi zaman alacaktır. Bu noktada her konuda “Hesaplaşma değil helalleşme” söylemi çok önemlidir.


Ülkede gerginlik kaynaklarının olabildiğince azaltılması, farklılıklarımızın değil, ortak noktalarımızın ön plana çıkartılması önemlidir.


Çözüm süreci, heba edilmemesi gereken tarihi bir fırsattır. Şiddetin sonlanması, halkın aynı zamanda devletle barışması ve bunun için bütün Türkiye’nin fikrinin alınması ve bir şekilde sürece dâhil edilmesi hayati önem arz etmektedir. Çözüm sürecinin anlatılmasında ve başarılı olmasında bu ülkenin esas sorun çözücü gücünün demokrasi olduğu, Türkiye’nin bütün sorunlarının bu yolla çözülebileceği fikrinin hakim kılınması gerekmektedir.


Demokrasi içerisinde Türkiye’nin şiddeti sona erdirmesi, ülkeyi etnik kimlikler ekseninde ayrıştırmaya çalışan duygusal bölünmeleri de ortadan kaldırabilecektir. Türkiye tarihinde, büyük travmalar yaratan terörün çözümüne dönük atılan adımlar, aslında daha büyük bir toplumsal sorunun önüne geçilmesi açısından önemli bir fırsattır. Çünkü bu şiddetin sonlanması duygusal ayrıştırmayı da sona erdirecektir.


Sivil ve demokratik bir anayasa olmaksızın kalıcı bir çözüm bulmak mümkün değildir. Şeffaf, katılımcı, toplumsal mutabakata dayalı, devleti değil bireyleri korumayı amaçlayan bir anayasa daha fazla zaman kaybedilmeden hazırlanmalıdır. Anayasa, çok kültürlü toplumsal yapıyı bir arada tutacak mutabakat metni niteliğinde olmalıdır.


Sorun aynı zamanda demokratikleşme ve insan hakları standardının yükseltilmesiyle de doğrudan ilgilidir. Etnik gruplar, kültürler ve inançların uzunca bir süre tek tipleştirici – reddiyeci politikalarla çok farklı muameleye tabi tutulmaları sorunun büyümesine neden.


Bu nedenle bu farklılıkları tehdit olarak gören yaklaşım terk edilmelidir. Çözüm süreci kapsamında yapılması planlanan anayasal ve yasal düzenlemelerde “eşit vatandaşlık” esasından hareket edilmesi önerilmektedir. Ötekileştirmeyi dışlayan bir anlayışla demokratikleşme gerçekleşmelidir.


Süreç, toplumsal katmanlarda özellikle güven esasına dayalı gerçekleşmektedir. Süreçle ilgili bundan sonra yapılacak çalışmalar ve yürütülecek faaliyetlerin topluma ve temsil ettiği kesime güven veren şahsiyetlerce gerçekleşmesi başarı sağlamada önemli bir adım olacaktır.


Doğru, tarafsız ve sağlıklı bilgi akışı mutlaka temin edilmeli, vatandaşların “neler olup bittiği”ne ilişkin kaygılarını giderecek ve şeffaflığı sağlayacak adımlar her aşamada atılmalıdır. Sürecin aşamaları hakkında belirsizlik ve halkın gelişmeleri Kandil'den gazete ve televizyon vasıtasıyla öğreniyor olması, kaygı ve tepkilere yol açtığı dikkate alınmalıdır. İnsanların süreci takip etmelerine imkân veren sağlıklı bilgi akışı sağlanmalıdır.


Medyanın olumsuz yaklaşımının değişmesi ve sürece katkı sağlaması için, Akil İnsanlar Heyetince bir basın dosyası hazırlanıp, ajans yönetimleri ile gazete yayın müdürlerinin ziyaret edilmesi önerilmektedir.


Karadeniz Bölgesindeki gözlemler, Güneydoğu’daki şiddet eylemlerinin ülke bütünlüğüne karşı tereddütler doğurmasına yol açtığını ortaya koymaktadır.


Bu tereddütleri, ülkenin bütünlüğünün, Milletin varlığının ve bayrak gibi milli değerlerin geleceğinin, ancak terörün sonlandırılmasıyla güvence altına alınabileceğine ilişkin vurguyla gidermek mümkündür. Siyasi iktidarın çözüm sürecine ilişkin daha net mesajlar vermesi, bölünmez bütünlüğe vurgu yapması Karadeniz Bölgesindeki insanların zihinlerindeki soru işaretlerinin giderilmesine katkı sağlayacaktır.


İnsanlar, çözüm sürecini desteklerken, aynı zamanda Hükümetin kırmızı çizgi ya da hassasiyetlerini daha açık ve net biçimde duymak istemektedirler. Tek devlet, tek bayrak, tek vatan söylemi önem arz etmektedir. Süreci eleştirenlerin ileri sürdüğü eyalet sistemi, özerklik gibi hususların karşılığının olup olmadığı açıklıkla kamuoyuna anlatılmalıdır.


Hükümet, çözüm sürecine ilişkin algıyı çok iyi yönetmelidir. PKK’nın Kürtlerin sorunlarının çözümünde tek aktör olarak algılanması ciddi sıkıntılara neden olmaktadır. Kandil açıklamaları sürecin kamuoyu nezdindeki desteğini zayıflatmaktadır.


Medyada PKK’ya ilişkin haberler ve BDP’lilerin yaptığı bazı açıklamalar Karadeniz Bölgesinde tepkiyle karşılanmaktadır. Teröre karşı hassasiyeti üst seviyede olanlarda ve genelde Batı ve Orta Anadolu, Ege ve Karadeniz Bölgesinde bu hassasiyet dikkate alınmalıdır.


Hükümetin çözüm süreci bağlamında yürütülen çalışmaların kendi inisiyatifinde gerçekleştiğini, süreci kendisinin yönettiğini ifade etmesi, sürecin geleceği açısından önem arz etmektedir.


Sürecin temel özellikleri, süreçte gelinen nokta ve benzeri hususlarda açıklanması durumunda sürece zarar vermeyecek ölçüde muhalefet partilerine bilgi verilmesi ve bu konuda TBMM’de genel görüşme yapılması gibi yolların devreye sokulması önemlidir. Siyasi iktidarın, CHP ve MHP’ye çözüm süreci bağlamında ziyaretlerde bulunması ya da bu partilerin ziyareti kabul etmemeleri durumunda dahi bu girişiminin varlığı olumlu yankı uyandıracaktır.


Toplumda önyargıları gidermek çözüm sürecinin kalıcı sonuçlar vermesi için önemlidir. Bu bağlamda önyargıları ortadan kaldıracak çalışmalar gerçekleştirilmelidir.


Doğu ve Güneydoğuda bulunmuş kişiler, durumu daha sağlıklı biçimde değerlendirebilmektedir. Sorunun daha iyi kavranabilmesi için, Doğu ve Güneydoğu’nun batıyı, batının da bu bölgeleri ve insanını tanıyıp karşılıklı iletişime geçebilmesi gerekmektedir.


Karadeniz Bölgesindeki kişilerde daha fazla duygudaşlık oluşturulması halinde, Doğu ve Güneydoğu bölgesindeki halkın yıllardır karşı karşıya olduğu sorunları daha iyi anlama imkânları olacaktır. Karşılıklı ziyaretlerinin ve beraber yaşamanın sağlandığı projeler arttırılmalıdır.


Doğudaki öğrencilerin bir hafta Karadeniz iline, Karadeniz Bölgesindekilerin bir hafta Doğu bölgesine gitmesine yönelik valilikler ve Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde yapılan çalışmalar daha koordineli ve kapsamlı biçimde gerçekleştirilmelidir.


Ayrıca Karadeniz Bölgesinde hâkim olan “ihmal edilmişlik” algısını ortadan kaldırmak için, sosyal ve kültürel desteklemelerin yanı sıra özellikle bölgeye “ekonomik olarak neler yapılabileceği” hususunun da gözden geçirilmesi ve büyük bölümü sanayi ve iş olanakları açısından kısıtlı olan bölgenin, iktisaden özellikle de “tarım” üzerinden daha fazla desteklenmesi önerilmektedir.


Sınıfta çocuklar birbirlerine kızdıklarında Kürt diyor. Benim için barış o çocukların birbirine öyle dememesidir.


TZOB’un 2 yıl önce gerçekleştirdiği, farklı bölgelerden kardeş odaların oluşması ve karşılıklı ziyaretle ilgili ilgi alışverişinin sağlanmasına yönelik “Ziraat Odaları Kardeşlik ve Dayanışma Projesi” buna örnektir.


Bolu Valiliğinin “kardeşlik için elele” projesini buna örnek vermek mümkündür. Bolu ilindeki öğrenciler doğu ve güneydoğu anadoluya getirilmekte, diğer bölgelerdeki öğrenciler de Bolu iline getirilerek kaynaşmaları sağlanmaktadır.”denilmektedir.


Bu raporu son derece isabetli ve dopdolu gördüğüm çok da faydalı bir rapor olduğunu ifade etmek isterim.


Helal sana Temel uşağım….


SON/…