Cumhuriyet'in yüzüncü yılı, yani 2023 yılı hedef belirlemede standart ölçü olarak benimsendi.


Bu hedefe tam 11 yıl kaldı. AK Parti bu hedefle, siyasî hayata gözlerini açtığı tarihin tam ortasında duruyor. 11 yıl önce kurulmuş ve on yılını iktidarda geçirmiş parti, Türkiye'yi 2023'e hazırlıyor. Hafta sonu yapılacak AK Parti kongresi, geçmişin muhasebesini ve geleceğin hesaplarını yapmak için uygun bir vesile olacak.


Türkiye yıllardır kaçmaktan kovalamaya vakit bulamıyordu. Günü kurtarma telaşındaki Türkiye'nin gelecek 11 yıla kafa yorması bile önemli bir eşiği aştığımızı gösteriyor. Türkiye son on yılda istikrarlı bir siyasî iklimde yol aldı. Siyasî istikrar, ekonomiye aradığı güveni sağladı. Belirsizlikleri ortadan kaldırdı. İstikrarın nimetleri ile toplum kendine geldi, özgüveni arttı. İşte bu özgüven ortamında hiç kurtulamayacakmışız gibi kanıksadığımız askerî vesayet düzeni tasfiye edildi. Belirsizlikten, kargaşadan, istikrarsızlıktan beslenen bataklık kurutuldu. Bu bataklığın yaydığı hastalıklar da. En küçük siyasî sorunu hemen bir sistem veya rejim tartışmasına dönüştürmekten vazgeçtik. Kimsenin kimseyi ortadan kaldırıp yok etmeye niyet etmediğini, bir şeylerin elden gitmediğini tecrübe ederek öğrendik. Siyasî sistem çözüm üretmeyi itiyat haline getirdi, uzlaşmayı kurumlaştırmayı başardı. En sağlam göstergelerden biri: Anayasa Uzlaşma Komisyonu beklenenin çok üzerinde bir performans sergileyerek en zorlu eşikleri aştı. Bugüne kadar üzerinde uzlaşılan prensipler ve maddeler bile artık Türkiye'nin yeni bir anayasaya sahip olduğunu göstermeye yeterli.


Dipten gelen dalganın yararlı bir enerjiye dönüşmesine şahit olduk. Türkiye 28 Şubat'ta tükenmişti, 2000 ve 2001 krizlerinde dibe vurmuştu. AK Parti, reel politiği dikkate alan, zorlamayan, gerektiğinde esneyen ve bazı çözümlerin olgunlaşmasını sabırla bekleyen politikalarla Türkiye'yi değiştirmeyi ve dönüştürmeyi başardı. Son on yılda çok büyük badireleri geride bıraktığımızı unutmayalım.


AK Parti bugüne kadar doğru hamlelerle rakibini alt eden bir satranç oyuncusu gibi davrandı. Gelecek 11 yılda üstleneceği ve enerjisini vereceği asıl rol, daha çok bir buldozer gibi Türkiye'nin üzerinden geçeceği yolu düzeltmek olacak. AK Parti'nin rakibi yok. Yakın vadede olacak gibi de görünmüyor. Türkiye gelecek 11 yılını "hakim tek parti modeli" ile geçirebilir. En çarpıcı örneğini Japonya'da Liberal Demokrat Parti'nin geçmişte otuz yılı aşan iktidarında verdiği bu model, eşit ve özgür siyasî rekabet şartlarına rağmen aynı partinin her seçimi kazanması anlamına geliyor. Türkiye son on yılında, geçen 50 yıl ile mukayese edildiğinde bir "altın çağ" yaşadı. Gelecek on yılını ise bu dönemi sürdürmeye çalışarak veya altın çağı arayarak geçirebilir.


Muhalefet yokluğu, iktidar mücadelesini AK Parti'nin kendi iç dengelerinde arayan kulisleri çoğaltıyor. Bir hizip çekişmesi veya liderlik rekabeti bekleyenler yanılıyor. Yanlışın delili, Türkiye'nin geçen 11 yılı. AK Parti lideri, Cumhuriyet tarihinin gelmiş geçmiş en güçlü lideri. Bu kadar büyük bir gücü elinde bulundurmasından rahatsız olmak doğal bir tepki. Ama siyasetin çağlar boyu değişmeyen kuralı. Siyaset gücü ele geçirmek için yapılır. Hiçbir siyasetçi önünde bu imkân dururken, "elimdeki bana yeter" diyerek gücünü artıracağı fırsatlara sırtını dönmez. Dönüyorsa, başarısızlığa hızla yaklaşıyor demektir. Erdoğan'ın elindeki gücü frenleyecek ve dengeleyecek yegane sınır: O gücü ona verenler, yani halk.


Bu pazar günü Türkiye önümüzdeki 11 yılın nasıl planlandığına dair önemli mesajlar duyacak. Böyle bir kongrede ne iç hesaplaşma, ne rakiplere laf yetiştirme, ne de lafı gürültüye boğma ihtimali mevcut değil. Başbakan'ın somut sorunların çözümüne odaklanmasını engelleyecek bir bahanesi mevcut değil. En başta da Kürt sorunu. Kürt sorunu, belki de ancak bu kadar güçlü ve istikrarlı bir hükümet tarafından çözülebilirdi. Başbakan'ın ağzından bu konuda çok ileri sözlerin edilmesini bekleyebiliriz.


"Öyleyse 11 yıl sonra Kürt sorunu ne durumda olacak?" sorusuna arayacağımız cevap, AK Parti kongresinin en önemli gündem maddesini oluşturacak.

(Zaman gazetesinden alınmıştır)