Burada olanları ciddiye alarak acaba gayri ciddi bir iş mi yapıyoruz diye düşünüyorum bazen.

Burası tuhaf bir memleket çünkü…

Hem değişiyor hem hep aynı kalıyor…

Yıllarca demokrasinin ayarını tanklarla yaptılar bu ülkede…

Şimdi de tank yerine Başbakan var.

Bizim memlekette en karmaşık, en zor sosyal sorunlar eskiden tankla tüfekle tamire diliyordu…

Şimdi Başbakan’ın şahsi düşünceleriyle tamir ediliyor.

Genç nüfus mu az…

Başbakan’ın eline çok ciddi verilerle dünya raporları geliyor…

Aslında bilimsel, ülke geleceği için çok doğru olabilecek bir sorunu başbakan ‘kürtajı yasakladım bundan böyle’ diyerek düzeltmeye çalışıyor.

Bozuk kumandayı çekiçle tamir etmek gibi birşey bu…

Başbakan’ı her dinlediğimde, önce beni iyi şeyler yaptığında da ona haksız düşmanlık yapanlara karşı mahçup ettiği için, ikincisi de bozuk olan her şeyi çekiçle tamir etmeye çalıştığı için üzülüp kızıyorum.

Tanklarla sorunlar nasıl çözülmediyse, Başbakan’ın kişisel hesaplarıyla da bu ülke sorunları çözülmez.

Sorunlar çekiç usulü “yasaklarla” çözülmüyor çünkü.

Peki o zaman bu ısrar niye?

Neden Başbakan bunca düşmanlığı, Erdoğan’ın bizi yönetmemesi gerektiğine olan inancı bu kadar ateşliyor?

Neden tartışmıyor, neden karşıt görüşleri dinlemiyor, neden uzmanların görüşlerine boşveriyor, neden yoksul kadınların izbe muayenehanelerde ölme ihtimalini yok sayıyor?

Burası çok tuhaf bir ülke işte ama…

Çekiçlerle kumandaları tamir etmeye kalkıldığında, ki buna çok alışmışız, kimimiz bozukluktan şikayet ediyoruz ama kumandayı çekiç darbesiyle paramparça ettiklerinde bozukluk kalmadı diye sevinenlerimiz de oluyor.

Tayyip Erdoğan Türkiye’de bozuk bir şey bırakmadı sağ olsun…

Bozulabilecek hiçbir şey kalmadı çünkü…

Her şey paramparça oldu.

Kürtler Uludere’den sonra Türklerden de Türkiye’den de koptular, futbol bir skandallar dizisine döndü, ölülere “dolapbeygirleri” denecek kadar ahlaki ve vicdani değerler yok edildi, demokrasi ve eşitlik hedefi kayboldu, barış bir hayale dönüştü, devlet özel hayatlara musallat olan bir canavar haline geldi, Aleviler tedirgin edildi, kadınlar geleceklerinden endişe etmeye başladı.

Bir zamanlar ona haksız düşmanlık yapanlara karşı onu savunanlar şimdi mahcup oldu.

Çünkü o düşmanlık, şimdi kendisine haklı nedenler buldu.

Başbakan’ın bir zamanlar iyi şeyler de yaptığına inanan bizler de ortadaki bu karmaşayı anlamaya çalışıyoruz.

Çünkü ona haksız düşmanlık yapmış olanların fikirleri hala bu ülke için yenilikçi ve demokrat değil ama Başbakan’ın yaptıklarına şimdi karşı çıktıklarında gerçekte demokrasi düşmanı olanlar da demokrat gibi gözüküyor.

Bizim politika masalının Külkedisi gibi AK Parti…

Türkiye için oldukça yeni fikirleri savunarak ortaya çıktığında peri kızının prenses yaptığı Külkedisi gibi herkesin dikkatini çekti…

İktidara geldi…

Yeni düşünceler, yeni uygulamalar getirdi…

Elitler ayağa kalktı “bu gericiler bizi yönetemez”diye…

O “gericilere” biz inandık…

Ama bunlar masalmış.

Peri gece yarısı saat 12’ye kadar büyü yapmış…

Gece yarısı Külkedisi nasıl tekrar fakir kız haline dönüyorsa, nasıl arabası balkabağına dönüşüyorsa AK Parti de gerçekten iktidar olunca saat on ikiyi çalıyor, gerçek ortaya çıkıyor.

Parıltısını, çekiciliğini kaybediyor.

Masaldaki Külkedisi balodan fakir bir kıza dönüşmemek için kaçarken cam ayakkabısını düşürmüştü…

Prens de o cam ayakkabı sayesinde Külkedisi’ni bulup ona evlenme teklif etmişti…

Ama AK Parti bu hızla eskiyip çirkinleşirse, ki bence bu sınır çoktan aşıldı, geride kendisini yeniden güzelleştirecek bir cam ayakkabı da kalmayacak.

(Vatan gazetesinden alınmıştır)