Yazılarımı sürekli takip eden, zaman yorum ve eleştiriler yapan, düşüncelerimiz ayrı soyadımız Silvan olmasına rağmen kalemine çok değer verdiğim değerli bir Prof dostum, oturmuş yine benim için uzunca bir analizi kaleme almıştır.


Kuşkusuz bu analiz tartışmaya açık bir analizdir ve çoğu tespitlere de katılmam mümkün değildir ancak taraflar dışındaki bir gözün taraflara nasıl baktığıyla ilgili bize farklı düşünen Kürtlerinde düşüncesini aktarmaktadır.


Ayrıca düşünmek hayır demeyi de bilmektir…


Söz konusu bu dostuma benim için yazdığı analizinden ötürü yürekten teşekkür ederim.


İşte isminin açıklanmasını istemeyen dostumun analizi:


“Türkiye de 2014 Seçim Stratejisi Türkiye’de siyasal süreç kendisini 2014 yılında yapılacak yerel seçimlere göre düzenliyor. Bölge Ülkelerinde meydana gelen gelişmeler; Güneydoğu insanının dinsel inançları doğrultusunda (Kürt-İslam anlayışına göre) konumlandırılarak, ORTA-DOĞU ve Dünya siyasetine konu olacak bir mimari yapıyla AKP tarafından PROPAĞANDA ve taraf olma tutumu oluşturuluyor.


Kürdistan ve Türkiye siyasal yapılanmasına göre, partilerin POLİTİKA-SİYASET yapma çerçeveleri oluşturuluyor. Kürt siyasal partilerinin “Ön yargısal tavır ve tutumları hesaplanarak” toplumun kahir çoğunluğuna hitap edilmek isteniyor. Dinsel –inançların derin kökenlerine; “Tarihsel geçmişi de hesaba katarak” Mezra-Köy ve küçük kasaba yapılanması içindeki; “Eğitim seviyesine endeksli” politikalarla AKP, BDP ve diğer rakip partilerin yolunu kesmeye odaklanmaktadır.


Bu anlamada; “Seçimler bütün siyasal güçler için stratejik önemde ele alınıyor.” AKP için devlette kendisini sürekli kılma, Cemaat kendisini memleketin sahibi gibi gösterme gayretleri doruk seviyelerde sürmektedir. AKP ve Fethullah Gülen hareketinin bazı menfaat çatışmaları içinde bölünmüş gibi görünmekle birlikte, seçim kulvarında, tek bir gövde olarak kalmayı da bilmektedir.


Türkiye’de yaratılan OKUL_DERSANE tartışmaları AKP- Cemaat arasındaki lokal EKONOMİK-Kapışma sahası olarak kalmaktadır. İstanbul’da Fethullah Gülen tarafından yaptırılan ve 5000.000 $ a mal olacak bir “CAMİ-CEM EVİ PROJESİ” Alevilerin de oylarını kısmen de olsa, AKP ye aktarmak için tasarlanmış bir anlaşma PROJESİDİR.


Milli Eğitim Bakanlığı “-Biz sınavları kaldıracağız” ifadesi, Cemaatle yapılacak RANT-KAPIŞMASININ faturası olarak, Gülen Cemaatine kesilmektedir. Bu davranış ve kapışma ile, AKP ve CEMAAT, kendi politikalarını da gözden geçirmiş oluyor. Kendi siyasetleri açısından şu anlama geliyor. AKP’nin iktidarı için, Cemaatin menfaatleri için, kendilerine soruyorlar. Kapışmanın sonunda da. “Biz iktidarda kalmamız için; neler yapabiliriz?” sorusunun cevabı oluyor.


AKP, “- Ve biraz daha iktidarda nasıl kalabiliriz?” mantığının çözüm ürünü bu CAMİ_CEM EVİ PROJESİ oluştu. Bu politika aynı zamanda, Türk’ün, gittiği memleketlerdeki milletlerin “DİNİNİ KULLANARAK” nasıl iktidarda kalabilirim? Sorusunun ve stratejik TÜRK POLİTİKASININ tarihsel geleneğidir.


Güncel süreç, rejimin eski partileri olan; CHP-MHP açısından varlığını koruma anlamına geliyor. CHP-Atatürk ve ALMANYA ittifakının, RUS ve 1917 Lenin devrimi ile de tarih boyunca (80 yıl)dır süren beraberliğinin devamı olarak algılanmalıdır. Aslında bu bir algı da değildir. 80 yıllık TC tarihinin özetidir.


Kürtler açısından ise BDP ve diğer sivil toplum kuruluşlarının güncel düşüncelerindeki kurgu ise şudur. “Demokrasi güçleri özgürlükleri genişletme amacı çerçevesinde seçim politikasını oluşturmuştur.” Kürtlerin görmediği ve kaçırdığı ANA_TREN “Tarihi ve Kürt milletinin İslam’la bütünleşik yapısını eksik algılaması olarak gerçekleşmektedir. BDP, TC’nin ve ATATÜRK’ün RUSYA endeksli oluşturduğu, “ÜNİVERSİTELİ GENÇLİK SENDROMU-DEV_GENÇ” takıntısını sürdürüyor.


Bu tutum da BDP ve Kürt hareketinin “MARJİNAL bir sol PARTİ” olarak algılanmasını sağlıyor. Ya da TC’deki İslami Çevrelerin oluşmasını sağladıkları ALGI-BUDUR.


Erbakan Hocanın partisi yıllarca bu politikayı, Kürdistan’da Kürtlere kabul ettirdi. Şimdilerde ise, Cemaatle birlikte, ABD destekli olarak AKP’de bu ALGIYI KULLANIYOR.


Can alıcı soru ise şudur. Peki, kim 2014 seçimlerine nasıl hazırlanıyor? AKP’yi ele alırsak: Devleti kucaklamış bir parti olarak görüntü veren; AKP kendisini KÜRTLERİN sahibi haline getirmiş durumda. Her zaman ittifak yaptığı güçlerin bazıları ile (CEMAATLE) ayrışmış gibi görünse de AKP 2014 seçimlerinde (CEMAATLE BİRLİKTE) 2014 ün başarısını kazanmış olarak çıkmak istiyor.


BDP veya PKK olsun olmasın “KÜRT-MESELESİNİN ANAHTARI BİZDE” diyor. Konuyu müzakerelere taşımakla birlikte, ÜLKE_BÜTÜNLÜĞÜNDEN vaz-geçmiyor. Zaman kazandıktan sonra da, KÜRT_MESELESİNİ milli mesele olarak değil de, sıradan bir azınlık grubunun sorunu olarak ortaya koymaktadır. KÜRT_MESELESİ sanki küçük bir ÇERKEZ topluluğunun bile değil de, “dini inanç grubu olarak kapışıp yok ettiği herhangi bir milletin artığı toplum statüsünde tartışıyor.


“DEMOKRATİK_ÇÖZÜM PAKETİ” diyor. “Bunun için Kürt hareketi ile müzakereler de dahil olmak üzere her şeyi bu zeminde “dar politik çıkarlarına” alet ediyor. AKP konjoktürel bir geçici siyasi parti olduğunu biliyor. Zaten AKP’liler, ya ANASI-KÜRT, babası ne olduğu belli olmayanlar veya, babası Kürt, annesi ne olduğu belli olmayan, kendi “ŞAHSİ MENFAATLERİ PEŞİNDE KOŞAN” oportünistler topluluğudur.


“AKP’nin seçim hamlesi son kongresinde yapıldı. 2023 Türkiye hedefleri kapsamında kendisine alternatif potansiyel taşıyan HAS PARTİ gibi liberal İslami örgütü tasfiye etmiştir. Bu amaçla da, çeşitli manipülasyonlarla; örneğin: Numan Kurtulmuş’u görebiliriz. Ayrıca, Liberal milliyetçi muhafazakar kesimden ise Demokrat Parti’den Süleyman Soylu gibi isimleri partisine kattı. Benzer siyasi eylemler olabileceği gibi, güzel bir AKP operasyonudur.


Nedeni ise, AKP kendine rakip olacak, bölük-pörçük siyasal bir sonuç istemiyor. Fethullah Gülen Cemaati ile AKP arasında ayrılıklardan çok, RANT_ALANLARININ PAYLAŞIMI sorunu çıkmıştır. AKP iktidarı kimseyle paylaşmak istememektedir. Cemaatin de farklı bir gücün oluşmasındansa, CHP ve MHP siyasi oluşumunun oluşan “SİYASİ_RAHATSIZLIKLARINA ENGELLEYİCİ;SUPPAP OLMA” arayışını ABD desteği ile “SİYASİ_TANSİYONU DİNDİRME” katalizörlüğünü yapmaktadır. BDP becerirse, Kürt toplumuna hitap tarzını zenginleştirir ise Cemaatin toplamaya çalıştığı, CAMİ_CEM EVİ PROJESİNİ bertaraf edebilir. Gelecekte de İKTİDARDA _Koalisyon ortağı olma fırsatını yakalayabilir.


AKP, ne Kürt Sorunu ne de “Demokratik Konfederalizm peşinde değildir.” Kürtlerin kolay kandırılacak “EĞİTİM SEVİYESİ DÜŞÜK” , ayrıca da Dini İSLAM İNANCI GÜÇLÜ bir halk olduğunu çok iyi biliyor. AKP, Kürtlere ulaşmada bir sorunla karşılaşmayacağını hesaplıyor. Eğer, bugünün BDP’si ve sivil toplum kuruluşları hatalar yapmazlarsa, AKP’yi en azından bölgede; BERTARAF EDEBİLİRLER.


AKP, Kürt siyaseti ile de müzakereler geliştirerek seçime giderken “sakin/stabil” bir ortam hedefledi. AKP, temizlenmiş sahalarda çalışmak istiyor. AKP örgütü, dar ve dirsek-dirseğe çalışmalarla, “İstihbarat örgütü kimliği ile” çalışmayı seven bir harekettir. Elbette, AKP kendisi için “potansiyel tehlike” olabilecek güçleri şimdilik kendince “istediği duruma” getirmiştir. Alanlara uygun “SİYASET YAPMA-TAKTİĞİ” uygulamaktadır.


Kısaca, İstanbul-Ankara-İzmir üzerinde yoğunlaşarak Türkiye’de, mevcut gücünü kırdırmadan, başarıyı yakalamak istiyor. Gezi-Parkı olayı, AKP ye iyi görevler çıkarmıştır. Ayrıca, GLOBAL SİYASETTE ise, MISIR ve MURSi ile AL CC nin rollerine saldırarak, Kürtlerin Müslüman duygularını, seçimlere kadar taze-ve hazır tutmak istiyor. Filistin tarafgirliği yapması da, Suriye ye saldırı isteği de bu temel de


“İKTİDARI_KAYBETMEMEK_ÜZERİNE” kurulu bir politikadır. Kürdistan bölgesine de,” Van-Siirt-Bingöl-Diyarbakır üzerinde yoğunlaşarak da Kürdistan’da egemenliğini pekiştirmek istiyor.” Egemen olmasa bile değil, EĞEMENLİĞİNİ PEKİŞTİRME yolu olarak bu durumu kullanmaktadır. Kürdistan da “siyasal meşruiyetini sağlama almak istiyor.”


AKP, TC’nin menfaatlerini korurken, AKP PARTİ ihtirasını doyurmaya çalışırken, elbette bölgesel ve küresel gelişmeler ile ilgilenmektedir. Savaş KIŞKIRTICILIĞINA kadar bu uzanmaktadır.” Diye noktalıyor analizini…