Bizim toplumumuzda, cildin veya saçların beyaz renge dönmesi hastalık veya bir sıkıntının belirtisidir.  “Yüzün bembeyaz olmuş hastamısın? Türkülerde söylendiği gibi:  “Sabahtan gördüm seni çok beyaz geldin bana, konakta mı büyüdün, Güneş çalmamış sana”  diye gidiyor. Güneş girmeyen eve doktor girer misali, kişilerin de güneşlenmesi tavsiye edilir.


Yaz aylarında güneşlenip, bronzlaşmak için kakao yağı ve havuç yağı gibi ürünler kullanılırdı. Zamanla güneşin zararlı ışınları ve ciltte yarattığı olumsuz etkilere karşın yüksek güneş koruma faktörlü cilt bakım ürünlerine geçildi. Bu durum şimdilerde beyazlaşma, aklaşma meselesi olma aşamasına kadar geldi. Cilt beyazlatıcı ürünler, yeni bir trendi doğurdu.


Beyaz renk, güzelliğin, saflığın, temizliğin simgesi olarak kabul görür. Bir yandan da beyaz tenli olmanın kıtalara göre farklı anlamları var. Bu anlamları, asırlar öncesine dayanan geleneksel değerler ve tutumlar oluşturmakta.


Asya ülkelerinde kozmetik sektörünün neredeyse yarısına hakim olan cilt beyazlatıcı ürünler çok uzun zamandır popülerliğini koruyor. Yüzlerce çeşidininin olmasıyla, Dünya’da  da çok yaygın kullanım alanı var. Bazı Avupa ülkerinde ise bu ürünlerin satışı, içeriğinde bulunan bazı zararlı  bileşenlerden dolayı,  sağlık sorunları oluşturabileceği gerekçesiyle yasaklanmış durumda ya da doktor tavsiyesiyle reçeteyle yapılmakta. Türkiye’de pazar payının fark edilir şekilde artmasına rağmen kitlesel tüketimin olduğu yerlerde yani marketlerde bulunmuyor. Reklamları da mevcut değil. Kozmetik ürünleri online satışı yapan bazı İnternet sitelerinde, bazı eczanelerde kişisel bakım segmenti altında kısıtlı sayıda ve çeşitte bulunabiliyor. Ayrıca temsilcileri yoluyla doğrudan satış yapan firmalar tarafından da satış yapılıyor.


Özellikle Güneydoğu Asya ve Arap  ülkelerinde; cilt beyazlatıcı bakım ürünleri hakkında,  -sorun odaklı değil- kullananlar ve kullanmayanlar arasında oluşan psikolojik fark ve motivasyon amacında reklam ve tanıtım yapılıyor. Tüketim çok sıradan, normal ve  kişisel tercihler öncelikli olarak yapılıyor:



http://www.youtube.com/watch?v=kNU7QJXG2Tc

http://www.youtube.com/watch?v=T3L-y12KeLc


Bir de dünyanın çok uzak yerlerinde bu konuyu adeta takıntı haline getirmiş çılgınlık derecesinde hayatını adayan insanlar var. Ancak farklı şekilde. Cilt rengini sadece havuç yiyerek, havuç rengine dönüştürmek isteyen ve bunu İnternette günbe gün paylaşan bloglar mevcut.  Gerçekte “Adamak ve Adanmışlık”erdeminden bahsedecek olursak bundan yıllar öncesinde bir belgesel kanalında;  40 yıl boyunca sadece portakalla ile beslenen 80 yaşındaki Budist bir rahipten söz ediliyordu. Neredeyse ten renginin portakal gibi turuncu renkte olduğu ve bedeninden  portakal aromalı koku yayıldığı anlatılıyordu. Rahibin hiçbir sağlık sorunu olmadığı vurgulanmıştı.


Ee  o zaman “Ak mı kara mı yoksa Portakal mı!