Yarattığınız eserinizi alın karşınıza.

Bakın, gülümseyin, odayı dolduran cennet kokusunu en içinize çekin. Öpün…

Sizin eseriniz… ne kadar gurur duysanız az. Hayatta olma sebebiniz, yaşam enerjiniz, canınız, içiniz, yüreğiniz.

Düşünmeden herşeyinizi verirsiniz o isterse. Sahip olduğunuz herşey onun, hatta canınız bile.

Gözleriniz dolu dolu bakın ona, içiniz titresin. Kapatın gözlerinizi bir an ve deyin ki:

“çok şükür, iyi ki benim”

Şimdi açın gözleriniz, ben yanınızda yokum o yüzden kendi kendinize bir çimdik atın. Ve uyanın bu uykudan.

Hayır, ne yazık ki sizin değil.

Sizin ebeveynlerinize ait olmadığınız gibi, o da sizin değil.

O sadece size bir emanet. İnsanlığın devam etmesi için sizin minik bir katkınız belki. Üzgünüm ama birinin bunu söylemesi gerek, doğrusu bu. Hepimiz sadece birer katkıyız dünyaya.

Evet, hiç adil değil, sen sev, büyüt, yeme yedir, giyme giydir ve sana ait kalmasin.

Sen tüm dünyanı onun üzerine kur, o gitsin kendine bir dünya kursun. Hatta bir gün “kızın teki” veya “elin adamı” gelsin alsın onu sizin böğrünüzden. Katlanılır bir acı değil.

Anneden ilk defa ayrılan bir çocuk ayrılık sendromu yaşar, bu bir travmadır çocuklar için….derler…

Yanlış. Anneyim ordan biliyorum,

Rica ederim, o travma bize ait.

Çocuklarımız bizim en güzel aynalarımızdır. İç bükey, dış bükey, düz, hatta güldüren ayna. Her türlü yansırız biz.

Örnek mi?

Eğer bir çocuk annesiz uyuyamıyorsa, bakın bakalım anne çocuksuz uyuyabiliyor mu.

Okuldan kavga edip gelen çocuk değil midir babasından “bir daha kavga etme” diye azar işiten hatta sopa yiyen?

Nasıl yaşıyorsak öyle de yaşatıyoruz,

Nasıl biz onlara aitsek, onlar da hep bizim olsun istiyoruz.

Onun doğumundan bizim ölümümüze kadar bir yanları hep bizde kalsın istiyoruz. Tam teslimiyet mümkün değil.

Hiç olmazsa, “annesinin dolmasinin” yerini hiç birşey tutmasın.

Ama korkmayın işin doğası şu ki biz TEKiz hep de öyle kalacağız, bizi seçemedikleri gibi, bizden kurtulmaları da olanaksız. Yerimiz dolmaz.

Ama işin diğer doğası da büyümek demek bağımsız yaşayabilmek demek.

Özgür insan mutlu insandır. Ve bu dünyayı kurtaracak olan da MUTLULUKTUR.

Kesmeyin çocukların önünü, bırakın nereye isterlerse gitsinler. 

 

Okuduğum onlarca çocuk yetiştirmek ile ilgili kitap ve tecrübelerim dayanaklı kestiğim bu ahkamlardan sonra, ben de ders çalışan ergen oğluma, en sevdiği ve başka hiç bir yerde bulamayacağı “anne kurabiyesi” ve ellerimle hazırladığım ballı sütünü vermeye gidiyorum.

 

Merak etmeyin, anneliğin tarifi kişiseldir, sizinki en doğrusudur. İnsan nasıl hissediyorsa öyle anne olur ve kendi çocuğu için de tek doğru insandır.

 

Mutlu haftasonları.