CHP öyle bir seçim kampanyası başlattı ki, tam da misyonuna ve zihniyetine uygun.

“Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır” diyor adeta…  

Hâlbuki CHP’ye inanmak isteyenler “Yeni CHP” söylemine epeyce kendilerini kaptırmıştı bile…

Ülke adına hiçbir proje üretemeyen CHP’ye ancak böyle bir imaj gerektiğini düşünmüş sanırım Ali Taran…

Bu yeni imaja göre CHP, Milleti alkışa çağırıyor ve “Milletçe alkışlıyoruz” diyor… Haa, bir de kimsenin kendisine ve partisine inanmadığına nihayet kanaat getiren Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, vaatlerini Noter’e gidip onaylatıyor. Proje yok, Noter onaylı vaat çok. Sanki vaatlerini yerine getirmezse Noterin bir yaptırımı var gibi.

Sanırım biz bu filmi çok gördük…

Bazı cenaze törenlerinde şaşkınlıkla izlediğimiz alkış da bu zihniyetin ürünüdür. Ölünün ardından “Bravo, çok güzel öldün” der gibi alkışlamaktadırlar. Alkış sesi dua sesini de bastırıyor böylece. Amaç da o zaten… Evet, yeni bir örf ve adet başlatmak istiyor CHP, alkışı bundan böyle sadece başarı için kullanmayacaklar. Protesto için de kullanacaklar.

Neden mi? Maksat gürültü olsun. Maksat gürültü ile herkes rahatsız edilsin. Maksat gürültü ile huzursuzluk ortaya çıkarılsın. Maksat kuru gürültü ile işi kotarsınlar. Dedim ya zihniyet bu, değişmez.

Hâlbuki İnsanın yaşamı yararına yapılmış olan olumlu bir işi, eylemi ya da yaratıyı onaylamakta ve övmekte uygulanan, iki elin avuçlarını birbirine vurarak çıkarılan sesle ortaya konulan değerlendirme ve anlatım yoluna “Alkış” adı verilirdi.

Şimdi bu bilgiye, kuru gürültü çıkarmak istiyorsan, hatta kafaları karıştırıp milleti kutuplara ayırıp bir birine düşürmek istiyorsan “Avuçların patlayıncaya kadar alkış” eylemleri başlat algısını da eklemek gerekecek sanırım. Kemal efendi,  “Avuçlarınız patlayıncaya kadar alkışlayın” diyor çünkü.

Bu alkış bize yabancı değil

3 Mayıs 1999'da TBMM'deki yemin töreninde, başörtülü olduğu için yemin ettirilmeyen Merve Kavakçı’yı aynı zihniyet protesto için avuçları patlayıncaya kadar alkışlamıştı. Avuçlarının patlaması yetmeyince de masaların üstüne vurarak gürültünün daha çok çıkmasını sağlamışlardı.  CHP’nin bugün başlattığı protesto alkışı zihniyetinin oradan geldiğini anlamamak aptallık olur.

O gün, Ecevit, partisinin protestolu alkışları altında kürsüye gelerek daha önce hazırlandığı sonradan anlaşılan elindeki şu yazıyı okumuştu: “Türkiye'de özel yaşamda kadınların giyim -kuşamına başörtüsüne kimse karışmıyor. Ancak burası özel yaşam alanı değildir. Devletin gelenek ve kurallarına burada görev yapanlar uymak zorundadır. Burası devlete meydan okunacak yer değildir. Lütfen bu hanıma haddini bildiriniz.” Bu sözleri söylerken de sinirden titriyordu Ecevit.

Ecevit'in konuşmasının hemen ardından DSP'li bayan milletvekilleri el ele tutuşarak kürsüyü çevrelediler. Kadın haklarını, kadının meclisteki kürsü dokunulmazlığını kadınlar engellemişti bile. Kimse bu yapılan eylemin hukuksuzluğunu dahi konuşamadı…  DSP'liler de kürsü etrafında toplanarak alkışla 'Dışarı' diye tempo tutmaya başladı. Yine kadına karşı şiddet, hem de Milletin Meclisi’nde naklen uygulanmıştı.

Merve Kavakçı’ya o gün yemin ettirilmedi.  Ancak bu utanç, Türkiye’nin Meclis kayıtlarındaki yerini aldı.

Daha sonra kitabına uydurularak, Kavakçı’nın hem vekilliği düşürüldü, hem de vatandaşlıktan çıkarıldı.  O gün kuru gürültü ile işi kotarmışlardı bile…

Şimdi kuru gürültü kopartılarak duaların sesi çıkmasın isteniyor. Ne kadar kuru gürültü yaparsanız yapın, dualar sesli ya da sessiz olsun, duanın sahibi onu duymada asla aciz değildir.

Esasen, MHP’yi de yazacaktım. Ama CHP bırakmıyor ki…

Yine de bir iki söz söyleyeyim madem.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde sağ ve sol 14 parti ile ittifak halinde ortak aday gösterdikleri ve ismini 3 ayda öğrendikleri Ekmeleddin İhsanoğlu’nu MHP bu sefer Milletvekili Adayı gösterdi.

Ben merak ediyorum MHP ne zaman oyuncu olmaktan kendini kurtarıp, milletinin yanında gerçek milliyetçi olarak yer olacak?

Değerli okurlarım, her Pazartesi ve Çarşamba günleri Yeni Söz Gazetesi’nde bu köşede olacağım için yeni sözler söylemeye daha çok vaktimiz olacak inşallah.  Söyleyecek çok sözümüz var.