İktidar partisinden bir hanım milletvekili cumhuriyete "reklam arası" dedi, kıyamet koptu. "O zaman sen de kamera şakası olursun" diye laf çaktılar. Başlıca muhalefet etme yolları laf çakmaktan ibarettir. Kıyamet koptu da lafın gelişi tabii, halkın hiç umurunda değil bütün bu olup bitenler. "Çakma kıyamet" az okunan muhalif gazetelerin iç sayfalarında koparılıyor...
İmdi...

"Cumhuriyette kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildi ki siz milletvekili olabildiniz
" diyorlar, haklıdırlar.

O hak epey gecikmeyle ancak 1935 yılında gerçekleşmiş olsa bile. (Belediyeler için 1930... Niçin meclis için beş yıl daha beklenmiş, hani devrim dediğin alıştıra alıştıra yapılmazdı?)
Meclise ilk giren kadınlar "kontenjandan" sokulmuş ve orada saksı gibi, süs bitkisi gibi "göstermelik" niyetine oturmuş olsalar bile...

Kadın milletvekileri seslerini ancak Menderes devrinde duyurabilmiş olsalar bile... (Nazlı Tlabar diye bir mebus duymuş muydunuz?)

Acaba cumhuriyet kurulmasaydı, daha doğrusu dünya savaşında yenilmeseydik de İttihat ve Terakki iktidarı sürseydi, kadınlar meclise günün birinde giremeyecekler miydi? Girerlerdi. Yöneticilerimiz Almanya'yı örnek alacaklardı. Medeni Kanun da İsviçre'den değil Almanya'dan ithal edilecekti.

Alfabe reformu bile yapılırdı. (Enver'in bu yolda bazı denemelerini hatırlayalım.)

Ama bu bir spekülasyondur. Sonu yoktur, lafı bitmez.
Onun dışında, "cumhuriyette iyi kötü demokrasi tesis edildi ki halkoyuyla iktidara gelebildiniz" gibi bön eleştiriler, "yoksul halk çocukları devleti yönetir oldular" gibi sözde solculuklar ya cehaletten kaynaklanır ya da hınzırlıktan.
Demokrasi iyi kötü cumhuriyette tesis edilmedi, 1876 yılında tesis edildi, ortadan çabuk kalktı ama 1908 yılında yeniden pekiştirildi.
Demokrasiyi ortadan kaldıran, İttihatçılar'ın 1913 darbesidir.

Daha sonra gene ortadan kaldıran da, Kemalistler'in 1925 darbesidir!

1925-1945 yılları arasında kim hangi halkoyuyla nasıl iktidara gelebilirdi acaba? (Nitekim "iyi kötü" diyorlar.)
Bilir bilmez konuşanlar, cumhuriyetten önce mağarada ya da ağaç kovuğunda yaşadığımızı sanıyorlar...

Halk çocukları ha... Osmanlı'da hangi kapıkulu, hangi sadrazam halk çocuğu değildir? "Devşirme" yöntemini duymuş muydunuz? Mustafa Kemal Paşa acaba "Selanik aristokrasisinden" mi geliyordu?

Pek sevdikleri Talat Paşa, Edirne Postanesi'nde telgraf memuruydu, küçük memur! Bunlar Türkiye'ye anayasanın da, üniversitenin de, Yargıtay'ın da, Danıştay'ın da, Sayıştay'ın da, hatta kimileri basının da, meclisin de, siyasi partilerin de cumhuriyetle geldiğini sanırlar. "Cumhuriyet olmasaydı nerede okuyacaktın?" sorusunu da çok severler.

Söyleyeyim: Benim ilk, orta ve liseyi okuduğum okul 1868'de, yüksek okulum da ondan beş sene önce, 1863'te açıldı.
Demek ki tahsilimi cumhuriyete borçlu değilim. Birileri Yozgat'ta babasının içtiği ayranda bakteriyken de biz Nişantaşı kaldırımlarını arşınlıyorduk...

(Sabah'tan)